Murat Bardakçı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünde kız kardeşi Makbule Hanım'ın daha önce hiç duyulmamış ve yayınlanmamış şoke edici Atatürk hatıralarından bir kesit paylaştı.
Murat Bardakçı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünde kız kardeşi Makbule Hanım'ın daha önce hiç duyulmamış ve yayınlanmamış şoke edici Atatürk hatıralarından bir kesit paylaştı.
Bugün saat 9'u 5 geçe, 1938'den beri her yıl olduğu gibi hayat durdu, dünyanın dört bir yanından vatandaşlarımız Ulu Önder'i anmak için saygı duruşuna geçti. Bugün, dillerde, akıllarda ve kalplerde yalnızca Atatürk vardı.
'Makbule Hanım’ın çeşitli arşivlerde bulunan mektuplarını, ağabeyi Mustafa Kemal ile yazışmalarını, diğer evrakını ve kocası Mustafa Mecdi Bey’in yazdıklarını, Cumhuriyet tarihimiz bakımından son derece önemli olan bu hatıralarının tamamı ile beraber önümüzdeki haftalarda kitap olarak yayınlayacağım. Bugün sadece birkaç sayfasını neşrettiğim hatıraların nerede bulunduğunu bu yüzden yazmıyor ve meraklıların sadece birkaç hafta sabretmelerini rica ediyorum..'
Ve sözlerine Makbule Hanım'ın İnönü'ye ve Atatürk'ün yakınındakilere karşı tutumunu açıklayarak devam etti:
'Makbule Hanım ağabeyinin sağlığında olduğu gibi, onun vefatının ardından da İsmet Paşa’ya her şekilde muhaliftir ve daha da tuhafı, Atatürk’ün yakını olan diğer bazı kişileri hatıralarında oldukça sert eleştirmekte, hattâ ağır şekilde suçlamaktadır...'
(.....) saraya girdikten sonra ağabeyimle başbaşa kalmak ve millî ıztırapları olduğu gibi kendisine anlatmak fırsatı verilmemiştir. Hattâ, Atatürk beni yatakta hasta hâlinde “Otur, sıkılıyorum, konuşacağım” dediği halde biz konuşurken hemen içeriye, (.....) Bey’e haber çekiyordu. “Birçok evraklar getirdim mühürlenecek ve mahrem görüşülecek Atatürk’ü tenha bulmak isterim” diyordu.
...çok defa bu tekliflerle beni Atatürk’le başbaşa kalmaklığımıza mâni oluyorlardı.
Bu böyle iken ölüm hâlinde yatan ağabeyime candan bakanı olsa idi canım yanmazdı. Herhangi zaman ilâç arasa yerinde yoktur, herhangi zaman su istese yerinde yoktur.
- “Doktor bey, anneme Atatürk’ten çok güzel bakıldı. Niçin lâkayıt geçiyorsunuz, yazık değil mi Atatürk’e? Bir kenara bir masa koyun, suyunu ilâcını bir kenara toplasın, aradığı zaman hemen versinler, üzmesinler” dedim.
Neşet Ömer (.....) ile birleşmişler, bana tuzaklar hazırlamışlar. Bir de ne bakayım, Atatürk’e beni çekiştirmişler. “Bize hakaret ediyor, size bakamıyormuşuz” demişler. Hemen ağabeyim “Kardeşim üzülmeyin, bana iyi bakıyorlar, üzülmeyin siz dedi”.
Ben de “Ağabeyciğim tahammül edemiyorum, size iyi bakmıyorlar, hakikaten annem daha iyi bakıldı” [dedim]. Ağabeyim beni teselli etmeye çalışıyordu. Bitkin hâli ile: “Üzülme kardeşim, bana da iyi bakarlar, üzülme kardeşim, bana da iyi bakarlar”...
Makbule Hanım'ın elem dolu kırık kalbini anlamak için Murat Bardakçı'nın köşe yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Eğer gerçekse çok vahim çok üzücü. Elbette kimse ailesi kadar candan yanamaz üzülemez. Eğer ki belli noktalarda uzak tutuldularsa ve hastalığını fırsat bilip bakımına özen göstermedilerse resmen tarihi şuç işlemişler demektir. Doğrusunu artık Allah bilir ama Atatürk’ün etrafında da mutlaka onu kıskananların olduğunu düşünüyorum. Canım Atam inşallah şimdi en güzel yerde o çok sevdiğin ailenle birlikte huzurla uyuyorsundur. ♾️
çok üzüldüm, ağladım okurken, hiç beklemediğim şeylerdi okuduklarım. Atamıza bile bu muameleler yapıldıysa, aslında biz hiç bir zaman Atamın umut ettiği o asil ve dürüst millet olamamışız zaten, çok yazık... coook acı. .
atanizin vasiyetiyle latife Hanım'ın hatıratini yayınlayin da görelim gerçek yüzünü. bu boş beles seylerle ana Kemalistleri avutursunuz..