10 Ekim 2014 tarihinde Star Haber Genel Yayın Yönetmeni Nazlı Çelik sabah erken saatlerde beni arayarak Cem Garipoğlu’nun Silivri Cezaevinde intihar ettiğine dair haberler alındığını söyledi. Bunun üzerine hemen müvekkillerim Nagihan Karabulut ve Süreyya Karabulut’a ulaştım, konunun önemine ve hassasiyetine binaen birlikte Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gidip, konu hakkında bilgi almak için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na gittik. Dönemin Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Lütfi Dursun ile görüştük. Kendisi bizi soruşturma savcısı Tuba Şener‘e yönlendirdi. Savcı hanım, Nagehan hanımı görünce sarıldı ve gözleri doldu, kendisinin de öğrenciliğinden bu yana bu cinayeti takip ettiğini ve çok üzüldüğünü ifade etti. Normal koşullarda, taraf sıfatımız olmadığı ve adli bir vakıa değil de intihar olayı olduğu için, dosya içeriğine ilişkin bilgi alma ve belgeleri inceleme hakkımız yoktu. Buna rağmen, ısrarlarımız neticesinde Savcı hanım, dosyada bulunan ölüme ilişkin fotoğrafları, olayın oluş şeklini, tutanakları aileye ve bize gösterdi. Bununla da yetinmeyerek konu kamuoyuna mâl olduğu için, cezaevine gider gitmez video ile cesedi kayıt ettiğini, incelemeyi görüntülü olarak yaptığını ifade etti ve bu görüntülere ilişkin fotoğrafları da bize gösterdi. Ha keza; adli vakıa olmamasına rağmen, hiç bir intihar olayında yapılmayan bir uygulamayı da yaptıklarını, kafalarda soru işareti kalmaması ve ölenin Cem Garipoğlu olduğunun ispatı için, ceset üzerinden DNA örnekleri alıp, Garipoğlu ailesindeki erkek bireylere ait örneklerle, yani ailenin DNA örnekleriyle karşılaştırdıklarını, bu konuda adli tıptan rapor aldıklarını ve bu rapora göre de ölenin Cem Garipoğlu olduğunun kesin bir şekilde tespit edildiğini ifade etti. Bu raporu da dosyadan tarafımıza gösterdi. Bunun üzerine Başsavcılıkla yaptığımız bu görüşmeler neticesinde, Süreyya bey, Nagehan Hanım ile birlikte Silivri adliyesi kapısında açıklama yaptık. Müvekkillerim Süreyya Bey ve Nagehan Hanım bizatihi ölenin Cem Garipoğlu olduğunu, savcılık dosyası ve raporları gördüklerini ve buna kanaat getirdiklerini basına ifade ettiler. Bu acının kapanmadığını, kızları acımasızca katledilen bir anne ve baba olarak yüreklerinin soğumadığını ama ilahi adaletin tecelli ettiklerini söylediler. Ailenin kafasında hiç bir soru işareti kalmaması için; bizatihi görüntü, kayıt, rapor ve dosyaları kendilerinin incelemesi ve görmesi için onları Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına götürdüm ve onlarla birlikte adliye önünde açıklama yaptık.
Bu kadar çok delil karartma olduğu için ölü ile ilgili fotoğraflar, videolar, DNA testleri de yalan olabilir. Yeniden DNA örneği alınması çok mu güç acaba? Kafalarda soru işareti kalmamış olur.
Yine de bu haberi yaparken Münevver Karabulut un o pislikle fotoğraflarını koymanız çok büyük ayıp ve saygısızlıktır.
Münevver ve niceleri... Onlardan biri ben, benim kızım, en yakın arkadaşım olabilir. Bu ruh hastalarına idam gelmediği sürece hiç bir zaman güvende olmayacağız.