Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, 'En büyük sorun para değil. Durum sanıldığından daha zor' derken, Türkiye'den bahsediyordu. Bu haftaki olağanüstü Avrupa Birliği Zirvesi'nden çıkan tek net sonuç şu oldu: Avrupa, topraklarına yönelen büyük mülteci akınıyla baş edebilmeyi umut ediyorsa, bunun için ihtiyaç duyduğu kilit müttefik Türkiye'dir.
Uzun zamandır Doğu ile Batı arasındaki köprü olarak nitelenen ülkenin, artık Suriye'deki iç savaş ile Avrupa Birliği arasındaki köprü olduğunu söylemek için haritaya şöyle bir bakmak yeterli.
Türkiye'nin Ege kıyıları ile Yunan adaları arasındaki dar geçit, Avrupa Birliği'nin en geçirgen sınırı haline geldi.
Mevcut durumda şu sorular akla geliyor: Bu durumu değiştirmek için ne yapılabilir ve Türkiye bunun karşılığında ne istiyor?
Brüksel'den şu ana kadar önerilen başlıca destek para. Avrupa Komisyonu Türklere, topraklarındaki yaklaşık 2 milyon Suriyelinin ihtiyaçları için 1 milyar euro teklif etti.
Almanya Başbakanı Angela Merkel de 'Yardım programlarının tam olarak finanse edildiğinden emin olmalıyız. Hep birlikte çalışarak sınırları daha güvenli hale getirebiliriz' diyerek, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu zorlu göreve özellikle dikkat çekti.
Türkiye'nin talepleri iddialı
Ancak Türkiye, Avrupa'dan maddi yardımdan fazlasını istiyor. Türkiye hükümeti Suriyeli mülteciler için şu ana kadar 7 milyar euro harcadığını söylüyor. Yani AB'nin vereceği 1 milyar euro, fark yaratabilecek bir miktar değil. Ankara'nın daha iddialı talepleri var.
Zirvedeki AB liderlerine gönderdiği uzun mektupta Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin kuzeyinde 80 km'lik bir alanda güvenli ve uçuşa yasak bölde oluşturulmasını istedi.
Mektupta bölgenin güvenliği sağlanabilirse, mülteciler için 'gönüllü geri dönüş bölgesi' olarak kullanılabileceği belirtiliyordu.
Ya da başka bir deyişle 'Eğer hepsinin Batı'ya doğru gitmesini istemiyorsanız, neden bizim onları Doğu'ya, Suriye içindeki güvenli bölgeye geri göndermemize yardımcı olmuyorsunuz?' deniyordu.