Ada kelimesi akla hep tropik bir hava getirir. Fakat birazdan tanıyacağınız adalarda, yılanlar, ölüme terk edilmiş insanlar ya da başka hiçbir yerde bulamayacağınız kuş türlerinin gizemli geçmişleri yatıyor...
Ada kelimesi akla hep tropik bir hava getirir. Fakat birazdan tanıyacağınız adalarda, yılanlar, ölüme terk edilmiş insanlar ya da başka hiçbir yerde bulamayacağınız kuş türlerinin gizemli geçmişleri yatıyor...
Çin'in Goqui Adası, Çin'de bulunan ve 'doğa her zaman kazanır' düşüncesine adeta örnek olmuş bir yer. Balıkçılıkla geçinen bir adayken, köylülerin orayı terk etmesiyle tüm ada yaşayan bir yeşil alana dönüşmüş. Sokaklarda sanki yeşil bir örtü var ve her yer doğanın kontrolü altında.
Bu ada sadece tropik bir cennet olmakla kalmıyor, doğal kaynakları sayesinde inanılmaz bir göz yanılgısının da ev sahipliğini yapıyor. Yukarıdan bakıldığı zaman adanın bir tarafındaki kum vadisi ve su altı yarıkları, bir denizaltı şelalesi görseli oluşturuyor.
Metrekareye 1 yılan düşen bu ada, altın engerek (Golden Lancehead-Bothrops insularis) yılanının da ana vatanıdır. Adada yaklaşık 4000 yılan yaşadığı biliniyor. Brezilya hükumeti ise bilim insanlarından başkasının adaya çıkmasını kesinlikle yasaklamış durumda.
Bouvet Adası muhtemelen dünyadaki en zor ulaşılan ve medeniyete uzakta bulunan adalardan biridir. Bu mutlak izole hali yüzünden ada birkaç farklı kez keşfedilmiştir.
İlk keşif Jean-Baptiste Charles Bouvet de Lozier'e ait. 1739'da bu adayı keşfetmiş fakat verdiği bilgi öylesine yanlış olduğu için bir daha kimse bu adayı bulamamıştı.
Sonrasında 1808 yılında İngiliz balina avcısı James Lindsay'in ikinci keşifi sayesinde tekrar bulunan ada, 17 yıl sonra başka bir avcı tarafından tekrar bulundu. Bu kez de adı Liverpool Adası olarak değişti.
En sonunda çeşitli anlaşmazlıkların ardından, 1971'de Jean-Baptiste'ye isim hakkı ve keşfin tarihi ithafı verilmiş oldu.
Clipperton Adası, Pasifik Okyanusu'nda bulunan 6 km2'lik küçük bir mercan atolüdür. Herhangi bir ana karadan binlerce kilometre uzakta bulunur. 1900'lerin başında, guano madenciliği için kullanıldı. 1910'lu yıllarda adaya bir deniz feneri inşa edildi ve adada aileler ve çocuklar da dahil olmak üzere yaklaşık 100 kişi yaşamaya başladı.
Adaya her 2 ayda bir gemi gıda ve diğer ihtiyaçları karşılamak için gelecekti fakat 1914'te gemiler Meksika'daki iç savaşı nedeniyle gelmeyi bıraktı. Adadaki insanlar tamamen unutuldu ve bu orman veya tarım arazisi olmayan küçük atolde mahsur kaldılar. 1917'de adada hayatta kalan sadece 3 kadın ve 8 çocuk bir Amerikan gemisi tarafından kurtarılabildi.
Ernst Thälmann Adası, Küba yakınlarında yer alan oldukça küçük bir adadır. 1972'de Kübalı lider Fidel Castro, Doğu Alman lideri Erich Honecker'i ziyaret etti ve o sırada ada Ernst Thälmann onuruna isimlendirilen ada, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne hediye edildi.
Asıl önemli olan nokta şu ki: Berlin Duvarı yıkıldıktan ve Batı ve Doğu Almanya tek bir ülke olduktan sonra adanın akıbeti bilinmiyordu. Çünkü Ernst Thälmann Adası herhangi bir resmi belgede geçmiyordu. Başka bir deyişle, teknik olarak bu küçük toprak parçası, Doğu Almanya'dan kalan tek resmi arazi.
Palmyra Atolü mercanlardan oluşmuştur ve Dünya üzerindeki en izole yerlerden biridir.
Yoğun yağmur ormanları ile kaplı güzel lagünleri vardır ve deniz yaşamı yoğunluğu en yüksek alanlardan biridir. Öte yandan bu ada bir cennet gibi görünse de, ada ile ilgili pek çok batıl inanç da var.
Ada etrafında birkaç kez kaybolan gemilerin ve mürettebatın gizemi asla açıklanamadı. Bu yüzden adayı ziyaret etmek için özel izin almanız gerekiyor.
Filipinler'in kuzeyinde Taal adında bir göl bulunur. Bu gölde Taal Vulcano adında bir ada var. O adanın ortasında, bir yanardağın su dolu krateri olan başka bir göl var ve bu gölün içinde başka bir ada daha var. Yani burası Rus matruşka bebeklerinin göl ve ada hali!
Bu hisar, aslında ABD ordusu tarafından inşa edilmişti, ancak bir süredir özel bir şahsa ait. Adanın sahibi araziye bir otel, restoran ve bir kumarhane ile bir eğlence merkezi yapmayı planlıyordu, ancak bunun imkansız olduğuna kanaat getirildi. Çünkü ada yıllar boyunca birçok farklı türde kuşa ev sahipliği yapmıştı ve inşaat için bu kuşlara zarar verilemezdi.
Şimdi sahibi Fort Caroll'u satmak istese de, istekli bir alıcı bulamıyormuş...
Socotra Adası bazen başka bir gezegenmiş gibi duran, sıra dışı bir arazi ve bitki örtüsüne sahip. Buranın aslında Cennet'in Bahçesi olduğuna inanan birçok insan var. Uzun süredir insanlar olmadan var olan bu adada, çok nadir görülen bazı bitkilerin vatanı haline geldi.
Adanın tamamı aslında büyük bir elmas madeni. Kuzey Kanada'da bulunan Diavik Madeni, 15 yıl önce açılmıştı ve o günden bugüne yaklaşık 20 ton yani 100 milyon karat pırlanta üretti.
Bu, olağanüstü, zorlu fakat bir o kadar da başarılı proje hakkında yazılmış bir kitap da var.
Kartpostallar layık Arnavut kaldırımlı sokaklarla kaplı güzel adanın, lanetli olduğu yıllardır söyleniyor.
Paslı bir köprü ile birbirine bağlanmış iki adadan oluşan bu yerin, geçmişte sahiplerine oldukça kötü şans getirdiği söyleniyor. Ani intiharlar, kalp krizi, acımasız cinayetler, akıl hastanelerine gitme, tüm mal varlığını kaybetme ya da hapishanelere kadar giden acıklı öyküler bu adaya hükmetmiştir.
2. ve 3. adayı gördükten sonra düşündüm de, ana kara en iyisi.
Tristan da Cunha unutulmuş.