Kraliyet aileleri dışarıdan bakıldığında kusursuz görünür ancak tarihteki çoğu kraliyet üyelerinin tuhaf alışkanlıkları olduğu da bir gerçek. Bunlardan en ilginç olanları sizler için derledik. Buyurun...👇
Kraliyet aileleri dışarıdan bakıldığında kusursuz görünür ancak tarihteki çoğu kraliyet üyelerinin tuhaf alışkanlıkları olduğu da bir gerçek. Bunlardan en ilginç olanları sizler için derledik. Buyurun...👇
Kraliyet ailesi üyeleri, genellikle birbirleriyle siyasi nedenlerle evlendiler. Çoğu sevgisiz bir hayat sürdü. Eşler çoğunlukla birbirlerini sevmiyordu. Bu örneklerden biri de Kastilyalı Joanna ve Yakışıklı Philip. Joanna, Philip öldükten sonra onun bedenini bir yıldan uzun süre boyunca odasında kilitli tuttu. Bu süre zarfında, Phillip'in vücudu çürüdü ancak o kocası hala hayatta ve iyiymiş gibi davrandı. Dahası, etrafındaki insanların krala saygı duymasını ve 'uykusunda' onu rahatsız etmemesini istedi.
İsveç Kralı Adolf Frederick, 'semla' adı verilen kremalı rulo şeklinde yerel bir tatlıya takıntılıydı. Kral, bir keresinde, havyar, ıstakoz ve çeşitli deniz ürünleri lezzetlerinden oluşan zengin bir yemekten sonra, bir düzineden fazla semla yedi. Yemek ziyafetinden sonra Kral Adolf, ağır bir mide bulantısının ardından öldü.
Fransız Kralı VI. Charles'ın zihinsel problemleri vardı. Camdan yapıldığına ve bu nedenle 'kırılabilir' olduğuna inanıyordu. Birine çarpmak ve parçalara ayrılmak istemediği için, vücudunun tek bir kasını bile hareket ettirmediğinden emin oldu. Beş aydan fazla bir süre boyunca Charles hareket etmedi ve banyo yapmadı.
Louis, kötü kokunun üstesinden gelmek için, sarayını parfümlü çiçeklerle doldurdu. Kendi yıkanmamasına rağmen, kıyafetlerini o sırada mevcut olan en iyi parfümlere batırdı.
Maria Eleonora, ölen kocasının organını her gece yatağının üzerine koyduğu altın bir kutuda saklıyordu.
Çocuğun her zaman takipte olması gerekiyordu. Kralı yerken izlemesi, yediklerini not etmesi ve yaklaşan işe hazırlanması bekleniyordu. O an geldiğinde, kralın soyunmasına yardım eder ve ardından dağınıklığını toplardı. Bu aslında çok saygı duyulan bir işti. Krala benzersiz bir şekilde yakın olma yetkisi verildi ve güzel bir maaşla şatoda yaşadı. Bu gelenek 400 yıl boyunca devam etti.
Doktorların incelemesinden sonra Kralın akıl hastası olduğuna karar verildi.
Tıp biliminin bu kadar gelişmediği zamanlarda basit bir soğuk algınlığı ve öksürüğün bile hayati tehlike oluşturduğu düşünülüyordu. Bu durumda kraliyet ailesi üyeleri, bunu yaptıkları takdirde Tanrı'nın merhametli olacağına inanarak azizlerin cesetlerini mezarlarından çıkardılar.