İstanbul'un Fatih semtinde yer alan At Pazarı şehrin eski meydanlarından. Adından da anlaşıldığı gibi Osmanlı döneminde at satılan bir meydanmış. Vaktiyle sokağın köşesinde sadece Dayı'nın kahvesi vardı. Zaman içinde kahve yerine kafeler açılmaya başladı ve meydan tamamen kafelerle doldu. Özellikle 2010 sonrası İstanbul'daki hemen hemen her muhafazakarın bildiği önemli bir sosyalleşme mekanı oldu. Bolca nargile ve çayın tüketildiği bu cafelere kimler takılıyor buraya? Hep birlikte bakalım.
Bunlar At Pazarı'nın en eskileridir. 30 yaş üstü olurlar. Genelde yumuşak huyludurlar. Üslupları alaycıdır. Yeni nesil muhafazakarları pek beğenmezler. Hala köşede, Dayı'nın mekanda çaylarını yumdumlarlar. Yeni nesil gibi sigarayla araları pek iyi değildir. Çoğu aileden Erbakancı'dır.
Bu arkadaşlar sabah akşam islam ve kültür üzerine konuşurlar. Siyaseti ''basit insanların'' dünya meşgalesi olarak görürler. (Sanki sanat ahireti kurtaracak ) Bir camii hakkında sohbet ederken caminin her sütunu ve hat süslemeleri hakkında saatlerce konuşabilecek enerji ve birikime sahiptirler. Sezai Karakoç ve İsmet Özelciler olarak ikiye ayrılırlar. İsmet Özelciler fanatiktir. İsmet Özel ne kadar saçmalasa da ''Siz de onu anlayacak birikim yok'' derler.
Hiçbir akımdan hiçbir partiden hiçbir oluşumdan memnun olmayan bu arkadaşlar yeni bir soluk olma iddiasıyla her zaman At Pazarı'nda var olurlar. Dergi ya da siteyi 2 yıl konuşurlar. 2 yıl sonunda kurup 6 ay sonra kapatırlar. En istikrarlıları elbette kadınlardır. Hangi oluşumu başlatsalar ülke çapında isimlerini duyurmayı başarmışlardır ;)
Bunlar arada sırada At Pazarı'na uğrarlar. Genellikle şiirleriyle tanınırlar. Ne zaman gelseler Ekmek Teknesi'ndeki Heredot Cevdet gibi gençleri toplarlar. Siyaset, sanat, ümmet, Suriye ekseninde konuşmalar yapılır, çaylar içilir. Sohbet halkasındaki herkes ortamdan memnundur. Genelde daha politik olan halka dışındakiler ise bu edebiyatçıları bal yapmayan arı olarak görürler.
Bunlar eskiden daha çok takılırdı. Son bir iki yılda televizyonlara çıktıkça popülerleştikçe uzaklaştılar At Pazarı'ndan. Kimisi Eski Kafa'ya kimisi ise Lena Cafe'ye takılırdı. Artık çok takılmama sebeplerini yazmayalım, gıybete girer. :)
Hemen eleştireceğimi sanmayın. Bunlar At Pazarı'nın en enterasan tipleri. Genellikle okulunu bitirmiş, iş güç sahibi olmuş bu erkekler utangaçtırlar. Sadece utangaç bakışlar atar. Bir başörtülüden hoşlandıklarında derhal araya insanlar koyup kimdir necidir öğrenmeye çalışırlar. Bugüne kadar muradına ereni pek duymadık ama bol bol komikli mağlubiyet hikayesi duyduk :) Bir gün onları da anlatırız...
Siyaseti önemsiyorum. Siyaset hayatın her alanında vardır. Amacım siyasetle ilgilenenleri aşağılamak falan değil ama bir erkek tipi var ki insanı hayattan soğutuyor. Bir insan 7/24 siyaset konuşuyorsa ve her zaman agresifse hangi görüşten olursa olsun o insanda kesinlikle bir problem vardır. Bizim At Pazarı'nın bir kısım erkeği bu hastalıktan muzdarip. Sabah akşam siyaset konuşurlar ve muhafazakarların siyasete ilgisizliğinden yakınırlar. Ya biz siyasetten değil sizden uzağız. Bir anlasanız şunu...
Bunlar da genellikle erkektir ve iki lafı bir araya getirememeleri ile ünlüdürler. İsim ve nick verip rencide etmeyelim şimdi. :) Hayatları Twitter olan bu arkadaşlar tüm itibarlarını Twitter'dan edindikleri için Twitter yasaklarına en çok bunlar bozulur. ;) 7/24 Twitter'da yaşadıkları için ne zaman At Pazarı'na gelseler elden telefonu düşürmezler.
Bunların tamamı kendince fıkıh alimidir. Hep kadınları eleştirirler. Hep kadınlar hatalıdır ve en doğruyu onlar bilirler. Emekli kahvehane dayıları gibi bir köşeye otururlar ve cık cıklayıp dururlar. Kadınların At Pazarı'nda olmaları bile onlara rahatsızlık verir. Neyse ki azlar ve bizim kızlar her yeri dolduruyor :)
Gözlükleri, hafif kirli sakalları ve ağızlarındaki nargileyle ahkam kesmeye bayılan, medreseyi unutan durmadan akademi öven bu arkadaşlar gelenekçileri pek sevmezler. Bi bakarsın Delueze, bi bakarsın Tarkovsky konuşurlar. Bir gün kendi Meksika Sınırı programlarını yapma aşkıyla yanıp tutuşurlar.
Bunlar bir iki yıl öncesine kadar sabah akşam siyaset konuşan erkeklerdi. Suriye'de savaşın iyice büyümesiyle iç politika yerine gündemleri Suriye oldu. Hangi örgüt hangi kasabada, nerede çatışma var, hepsini çok iyi takip ederler. Suriye'nin neredeyse her kasabasını ezbere bilirler.
Nargile onların adeta bir organı gibidir. Sohbetin konusu ne olursa olsun ağızdan nargilelerini düşürmezler. Ne siyaset, ne başka bir şey umurlarında olmaz. Onlar At Pazarı'na nargile için gelirler. Bunlar aynı zamanda Kadınlar Pazarı müdavimidir. Ağızlarının tadı ve nefisleri bunlar için her şeyden önce gelir. Sokak tatlıcılarının en iyi müşterileridir. Bunların bir kısmı Hukka'ya takılmaya başladı. :)
Her gidişimde muhakkak görürüm bunlardan bir iki tane.Sağda solda duyup gelirler. Genellikle Eski Kafa'ya gelirler ve meraklı gözlerle çevreyi izlerler. Meraklı bakışlarından ortamın yabancısı olduklarını anlarsınız. Arada kikirdeyerek gülerler, bön bön bakarlar.. Hiçbir zaman neye güldüklerini anlayamadık.
Galeriyi okuduktan sonra asla gidilmemesi gereken bir cahil mekanı olduğunu anladım. Teşekkürler :)
Abi nedir bu nefret. Bırakın insanlar kendini ifade etsin. Siz de edin. Tanısanız seversiniz belki birbirinizi.
Açıkçası benim hoşuma gitti. Sağcı mekanlara gitmeyen biri olarak bilgilendim diyebilirim.İçerik sahibi zaten kendi çevresini anlattığı için de öyle bir alaycı üslup veya yerme de yok. Buna rağmen yorumlara bakıyorum gene herkes birbirine girmiş. Şu ilk iki maddede anlatılan eskilerle çok güzel muhabbet edebileceğime inanıyorum mesela ben, ama kaçıncı madde olduğunu hatırlamadığım agresif kesim uzak olsun mesela. İçerik sahibi de benim gibi düşünüyor gördüğüm kadarıyla, yani farklı çevrelerde yaşayan insanlarız; ama belirli bir kafaya bakış açımız aynı. Bence zaten içerik sahibi, nasıl hem çok ayrı, ama nasıl çok aynı olduğumuzu göstermek için hazırlamış içeriği. Beğendim.