Bundan yaklaşık 10 sene önce Milliyet Gazetesi Haftasonu Ekleri'nde 'Çini Mürekkebi' isimli bir köşem vardı. Köşenin ana konusu dövme idi. Dövme ve genel anlamda 'alt' kültürlere dair aklınıza ne gelirse onlarla alakalı yazıyordum. Sanatçılarla röportajlar, dövme çeşitleri, dövmenin tarihi, dövme akımları, alternatif yaşam rehberi, alternatif yaşam tercihleri...
O zamanlar dövme sevenlere, dövmelilere 'marjinal' derlerdi. Bu kelimenin anlamını tam olarak bilmeden sırf herkese benzemiyoruz diye yapıştırıverirlerdi etiketi.
Çok şikayetçi idim durumdan.
Şimdi Müge Anlı'daki kadınların bile kollarında, ellerinde dövme görüyoruz ve belki artık dövmeli olmak direkt 'marjinal' olmak anlamına gelmiyor ama başkalarına BENZEMEMEK, FARKLI olma hakkını kullanmak, KENDİN OLMAK hâlâ zor.
İnsan ister istemez kendine soruyor : 'Hani biz marjinaldik?' diye… (Selamlar Cem Yılmaz)
Bu edebi, iç dökme girişinden sonra Fahrettin Demir ile röportajımızı okuyacaksınız. Bence şu an açık ara memleketin en başarılı dövme sanatçısı. Ondan bahsederken rahat rahat 'Elimde büyüdü eşşek sıpası' diyebiliyorum. Zira yaptığı ilk dövmeyi de, aldığı ilk ödülü de gördüm. Şimdilerde hemen hemen her ülkede kazandığı uluslararası ödülleri de birlikte kutluyorum.
Buralarda kalır mı, yoksa yakın bir tarihte gider mi? bilemem. Ben gitmeden sizin için birkaç soru sormak istedim. Bir de ilk röportajımızı 10 sene önce yapmışız, bakarsınız 10 sene sonra yine bir yerlerde siz, ben ve Fahrettin bir araya geliriz. Kimbilir?..
Dövme dışavurumdur ve hastalıktır bir tane ile başlarsın ama devamı gelir :) ilk dövmemi yaptırdığım da rahmetli peder bir hafta konusmamıştı benimle.Sonrakilere ses çıkartamadı.Dövmelerimi seviyorum sıra 1-2 ay içerisinde boynuma geldi.