Müfredatımız Yaşamsal İhtiyaçlara Ne Kadar Cevap Verebiliyor?

Eğitimin amacı genel olarak, özellikle genç bireyleri hayata hazırlamak, onların sorunlarını geçmiş tecrübelerin de yardımı ile çözmelerine yardım edecek bilgileri vererek hayata adapte olmalarını sağlatmak ve yine onlara ebeveynlerinin sahip olduğu değer dünyasını tanıtmaktır. Pedagojik kaygı ise bunu en iyi şekilde yapmanın yollarını arar.

Pedagojik kaygının en kilit noktasını “öğrenciye nasıl ulaşabilirim?”  oluşturur.

Eğitim bir iletişim meselesidir. İletişim; kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve geri bildirim adı altında beş unsurdan oluşur.

Eğitim ile verilmek istenen mesaj yani müfredat, uygun bir yolla yani yöntemle öğrenciye ulaştırılmak istenir. 

Genel olarak müfredatlar, asgari seviyeyi belirtmek için hazırlanır. Birçok ülkede öğretmenlerin performanslarına dayalı bir eğitim sistemi vardır. Öğretmen, bilgi ve yeteneklerine göre konuları seçer ve dersi anlatmak için uygun her türlü materyali kullanır. Örneğin Finlandiya’da kamu/devlet okullarında müfredat vardır ancak öğretmenler buna sıkı sıkıya uymak zorunda değildir. Müfredat da sıkı değildir ve ülke genelinde çok sayıda müfredat vardır. Her okul kendi müfredatını uygular ve sürekli olarak bunları geliştirir. Müfredat öğretmenlere asgari sınırı verir. 

Türkiye’de ise tek müfredat vardır ve bu müfredat, eğitim görenlerin beklentilerini (ve kabiliyetlerini) gözetmez. Bunun gözetilmesi gerekirken Türkiye’de “müfredatçılık” diyebileceğimiz bir uygulama vardır. Yetkili kişiler (müdür, müfettiş vb.) , öğretmenleri öncelikle bu müfredatlara bağlı kalıp kalmamaları yönünden teftiş eder. Müfredatçılık, bir bakıma öğretmenleri eğitimin dışında bırakır. Onların kendi öğretme becerilerini uygulamalarına ve geliştirmelerine engel olur.

Köy enstitülerinde verilen ziraat ve teknik dersler gibi yörenin ihtiyacına ve kişilerin becerilerine göre yapılandırılacak derslerin etki değeri de fazla olacaktır. Bu şekilde uygulanan müfredatta yetişen nesiller mezun olur olmaz sahada faaliyet gösterebilecek ve ülke kalkınmasına direkt katkı sunacaktır.

Müfredatın içeriği kadar onun öğrenci ile buluşturulması da yadsınamaz öneme sahiptir.

Yeniçağ çocuklarının ekranlarla ilişkisini yazıya dökmeye gerek yok, artık hepimiz durumun farkındayız. Ben belki daha yeni yeni tanış olduğumuz bir kavramla FPS (frame per second) yani saniyedeki kare sayısı ile devam etmek istiyorum. Ekrandan izlediğimiz her hangi bir görüntünün bir saniyesini 25 fotoğrafın oluşturduğunu biliyor muydunuz?  FPS arttıkça akıcılık artarken FSP azaldıkça (15 ve altı) kare kare gelen görüntüler sizi rahatsız etmeye başlıyor ve izlemeye karşı isteksizlik gelişiyor. Sınıflarımıza dönelim ve bunu bir düşünelim. Bir öğrenci 40 dakikalık ders süresince kaç kare ile muhatap? Akışa alışmış gözleri bunu yakalayamadığında uzaklara dalmasın da ne yapsın? Akış içinde olmayan bir bireyi bulunduğu ortamda tutmanın imkanı var mı?

Bir başka durum da şu ki, öğrencinin yaşına, öğretmenin donanımına, fiziksel imkanlara, öğrencinin hazır bulunuşuna, bireysel farklılığına göre kullanılabilecek yöntem/lerin seçimi ve uygulanması. Öğrencileri, onların dinlediği müzikten tutun da oynadıkları bilgisayar oyunlarına, kullandıkları sosyal medya platformlarına kadar tanıyarak yapılandırılması ve sürekli güncellenmesi gereken yöntemlerden bahsediyorum. Yukarıda bahsi geçen iletişim alıcısı yani öğrenci, devinim içinde ve ancak kaynak, kanalı ve mesajı çağın ve kişinin gereklerine göre yeniden ve yeniden düzenlediğinde öğrenciye ulaşabileceğiz. 

Devinim tek başına yeterli mi o da tartışmalı. Geç gelen adalet adalet değildir misali arkadan gelen değişim de yetersiz kalacaktır. Geleceği yordamak elbette zor ama en azından eş zamanlı devinim şart. Kendisine ulaşamadığımız gençler okulu gereksiz bulmaya ve sırf zorunluluğu yerine getirsin diye de açık liselere yığınlar halinde kaymakta. Bundan daha açık tehlike çanı duyuyor musunuz?

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt