Eğitim ile verilmek istenen mesaj yani müfredat, uygun bir yolla yani yöntemle öğrenciye ulaştırılmak istenir.
Genel olarak müfredatlar, asgari seviyeyi belirtmek için hazırlanır. Birçok ülkede öğretmenlerin performanslarına dayalı bir eğitim sistemi vardır. Öğretmen, bilgi ve yeteneklerine göre konuları seçer ve dersi anlatmak için uygun her türlü materyali kullanır. Örneğin Finlandiya’da kamu/devlet okullarında müfredat vardır ancak öğretmenler buna sıkı sıkıya uymak zorunda değildir. Müfredat da sıkı değildir ve ülke genelinde çok sayıda müfredat vardır. Her okul kendi müfredatını uygular ve sürekli olarak bunları geliştirir. Müfredat öğretmenlere asgari sınırı verir.
Türkiye’de ise tek müfredat vardır ve bu müfredat, eğitim görenlerin beklentilerini (ve kabiliyetlerini) gözetmez. Bunun gözetilmesi gerekirken Türkiye’de “müfredatçılık” diyebileceğimiz bir uygulama vardır. Yetkili kişiler (müdür, müfettiş vb.) , öğretmenleri öncelikle bu müfredatlara bağlı kalıp kalmamaları yönünden teftiş eder. Müfredatçılık, bir bakıma öğretmenleri eğitimin dışında bırakır. Onların kendi öğretme becerilerini uygulamalarına ve geliştirmelerine engel olur.
Köy enstitülerinde verilen ziraat ve teknik dersler gibi yörenin ihtiyacına ve kişilerin becerilerine göre yapılandırılacak derslerin etki değeri de fazla olacaktır. Bu şekilde uygulanan müfredatta yetişen nesiller mezun olur olmaz sahada faaliyet gösterebilecek ve ülke kalkınmasına direkt katkı sunacaktır.