Monarşi Zaten Ölmüştü ve Hep Ölümcüldü

Elleri kanla kaplı bir kraliçe / bir politik lider daha yargılanmadan ve insanlığa karşı işlediği suçların hesabını vermeden öldü!

İnsanların ölümüne karşı duygusal olabiliriz, fakat bu monarşinin, sömürgecilik tarafından işledikleri vahşeti ve hatta aktif katılımcı olarak destekledikleri dehşetlerden, onları mazur göstermez. Ezilen ve öldürülen insanlar için empati kuramıyorsanız, yerli halkların topraklarına, bedenlerine ve kültürlerine yapılan saygısızlığın ve vahşetin yasını tutamıyorsanız, sömürge edilmiş bir ülkeden olduğunuzda sizi nasıl etkilediğini bir düşünmenizi isterim. Özellikle bu sömürgeye uğramış ülkelerdeki yerli halk ile beyaz tenliler arasındaki eşitsizliği gördüğünüzde. Kendi ülkelerinde dahi, bu ayrımcılık, hâlâ süregelen ve kesinlikle asıl buna ses çıkarılması gereken büyük bir ikiyüzlülük. 

Şimdi hâlâ soylu kandan gibi gösterilen kişiler neden yüceltiliyordu? Dünya çapında sayısız vahşet işleyen bir İmparatorluğu savunmak için mi? Köleliği yasallaştırıp, köleleştirdikleri insanları taşıyan gemiler yaptıkları için mi?

Şimdi lütfen ölen insanın ailesini de biraz düşünelim, tamam karısını aldatan biri, karısını aldatan bir diğeri, birçok pedofili ve torununun cilt renginin ne olacağını soran biri.

Kraliçe, 4 sübyancıyı şövalye ilan etti ve vergi mükelleflerinin parasını sübyancı oğlunu beladan kurtarmak için kullandı. 

Evet elbette şimdi tüm imparatorlukları, kraliyetleri, tüm yönetim biçimlerini ve politikacıların geçmişini hatta şu anki yaşamlarını didiklersek vahşet dolu kanlı bir sistemle karşılaşırız. Ancak bedenlerimizi aşırı sağlıklı tutmaya çalışan aydınlanma akımlarına bu denli meraklı olduğumuz bir çağda, gerçek olan bilgiden kaçınmamız bize ne denli aydınlanma sağlatabilir? Ve bu bilgiyi alıp, yeni barışçıl ve yapıcı bir evren sistemine dönüştüremediğimiz her çağda, elbette beyinlerimizde olan topyekün farkındalığı; ne denli öteleyip arka plana yokmuşçasına atsak dahi, kendimizi robotlaştırarak, yahut well-being akımlarıyla bu acı ve melankoli dolu içimizden kurtulmaya çalışmalarımız ne yazık ki asla bir sonuca ulaşmayacaktır.

"İNSAN, BARIŞÇIL BİR BİÇİMDE NASIL VAR OLABİLİR? NASIL BİR SİSTEM OLUŞTURMALIYIZ?"

Kraliçe, 70 yıllık saltanatı boyunca, Britanya, dünyanın dörtte birini işgal ederken, ailesinin yol açtığı, yerli halklar üzerindeki vahşetini ve hatta kendi desteğini bir kez bile kabul etmedi, özür dilemedi hatta destekleyip, devam ettirdi. Bağımsızlık hareketlerini aktif olarak durdurmaya çalıştı ve yeni bağımsız kolonilerin devletten ayrılmasını engellemeye çalıştı.

Peki oğlu olan Prens Andrew'un Jeffrey Epstein ile olan son derece çürük ve sapıkça olan ilişkilerini ve Kraliçe/Kraliyetlilerin buna katılımını, Ghislane Maxwell davasını kim örtbas etti?

Siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla ve seçim dışı yöntemler ile aile bireylerine geçtiği Monarşi adı verilen bu devlet biçiminde, ailesinin vahşetinin arkasında 96 ayrıcalıklı yıl yaşayan Kraliçe'nin bize açıklanan (kraliçe özel servetini gizlemek için yasa değişikliği için lobi yaptı -bu size birilerini hatırlatıyor mu?), 2021'deki net değeri 400 milyon sterlin ya da 500 milyon dolardan fazlaydı. Monarşi 'firma' 28 milyar dolar değerinde.

Kraliçenin gücünü küçümsüyorsanız, işte size şeffaflık yasasından muaf olmak için başarılı bir şekilde lobicilik yaptığına dair bir hatırlatma: 

Parlamento ayrıca, özel çıkarları etkileyecek yasama meclisinin onaylanabilmesi için 'Kraliçe'nin rızasına' ihtiyaç duyuyordu. Sembolik güçten daha fazlasına sahipti. (Bu size birilerini hatırlattı mı?)

Kaynak

1913'te Britanya İmparatorluğu 412 milyondan fazla insanı, o sırada dünya nüfusunun yüzde 23'ünü elinde tutuyordu ve 1920'de 35.5 milyon km²'yi (13.7 milyon sq mi), Dünya'nın yüzde 24'ini kaplıyordu. Elizabeth 1952'de taç giydiğinde, Britanya hâlâ 70'den fazla denizaşırı toprakları olan devasa bir imparatorluğa sahipti. 2015'te İngiltere'nin 14 denizaşırı bölgesi kaldı. 1921'de, imparatorluğun zirvesinde olan İngilizler dünyanın dörtte birine hükmetti.

Ancak, Kraliçe Elizabeth için küçük (!!!) bir gümüş astar var: ölmeden önce hâlâ İngiltere'ye ek olarak 15 İngiliz Milletler Topluluğu ülkesinde hükümdar olmaya devam ediyordu.

İrlanda'nın Kolonizasyonu, dünyanın %25'inin sömürgeleştirilmesi, Transatlantik köle ticareti, Afyon Savaşları, Mau Mau Ayaklanması'nın şiddetli bastırılması, Hindistan'da kıtlık (200 yıllık soykırımda 45 trilyondan fazla para yağmaladılar), Pakistan'da kıtlık (Pakistan 1956 yılına kadar İngiliz İmparatorluğu'nun hakimiyetindeydi.

Bengal Kıtlığı'nda 1943'te 4 milyon kişi öldü, 1770'de de 3 milyon kişi öldü.

Güney Asya sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkisini düşünün), Haiti'yi 1791-1801 devrimi sırasında sömürgeleştirme girişimi, Yunanistan İç Savaşı, Hindistan ve Kaşmir, Somali ve Kenya, Kenya ve Tanzanya, Kenya ve Uganda, Irak ve Kürdistan, Nijerya, İsrail ve Filistin, Biafran Savaşı (5 milyon kişi öldü), Turtle Adası'nda 55 milyon yerlinin katli, Kamerun, Afganistan, Suudi Arabistan ve Yemen gibi yerlerde halkları birbirinden ayırarak savaştırmaları ve daha pek çokları Britanya İmparatorluğu'nun vahşetleri arasındadır.

Bengal kıtlığı

Kaynak

Hindistan, yakın tarihli bir araştırmaya göre, 1943'teki Bengal kıtlığının, üç milyon kadar insanı öldürdüğü tahmin ediliyor. Hayır kuraklıktan değil. Zamanın İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in 'tam bir politika başarısızlığının' bir sonucuydu demişti.

1947'de Cape Town Güney Afrika'da Kraliçe Elizabeth orada bir konuşma yaptı, bu, Güney Afrika'da İngiliz sömürgeciliğinin başlattığı ırkçılığın (The Apertheid) yürürlüğe girdiği yıl.

Kraliçe Elizabeth'in tüm bu yıllar boyunca başkanlık ettiği ve dünyanın çoğu üzerinde çok korkunç bir etkisi olan İngiliz sömürgeciliğine yol açan bir devlet sistemindeki bir kraliçenin, ölümünden sonra; kolonileştirdikleri topraklarda bile olan, propoganda ve dalkavukluk akan bütün medya kanallarında; zayıf karakterlerin bunu romantize ederek göstermeleri, kalıtsal ayrıcalıklı çağın hâlâ özlemini çektiklerini gösteriyor.

Kölelik, İngiltere'deki Sanayi Devrimi'nin finansmanına çok büyük ölçüde yardımcı oldu.

Köle ticaretiyle bağlantılı plantasyon sahipleri, gemi yapımcıları ve tüccarlar, Avrupa'da bankalar ve ağır sanayi kuran ve dünya çapında kapitalizmin erişimini genişleten büyük servetler biriktirdi. Afrika köle ticaretinin Avrupa ekonomik kalkınmasındaki merkeziliği çok belirgindir.

Britanya'nın köle ticareti üzerindeki 'etkisi', milyonların köleleştirilmesini ve kendi ülkelerine köle olarak taşınmasını sanayileştirmek ve insanları köleliğe indirgeyerek, ticari karı maksimize edip en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan, ırksallaştırılmış daimi kalıtsal bir mal köleliği sisteminin sosyo-yasal 'mükemmelliği'ni sağlamasıdır. Yani insan ticaretini yasal kıldılar.

Monarşi, milyarlarca insanın kanının ve acısıyla edinilmiş para ve güçtür. Taç ailesi, yüzyıllardır beyaz üstünlüğünün ve sömürgeciliğin küresel merkezi olmuştur. Yoğun baskı ve dünya çapında milyarlarca insanın öldürülmesine yol açan İngiliz monarşisi, dünyadaki pek çok konudan sorumlu olan, tartışmasız en kötü yapıdır. Dünya çapında bir ton insanı öldürüp gaddarca davranarak elde ettiği serveti gururla miras alan, bu servetle geçinen ve zorbalıklara destekte bulunmuş birileri için üzülmeyen insanları azarlamaya çalışmak ne kadar doğru? Monarşi, tüm gezegenimize onarılamaz bir zarar vermiş ve hâlâ veriyorken.

"Sömürgeciliğin olumsuz etkilerini konuşmak için şimdi uygun zaman değil" kitlesi için asıl soru: "Sömürgeciliğin olumsuz etkisi hakkında konuşmak için uygun zaman; her zaman değil mi?" olmalıdır.

Sömürgecilik ve kolonileşme ikincil bir mesele ya da tarihin bir trajedisi veya şimdiki sömürünün bir açıklaması değildir. Şimdidir. Şu anki dünyadır. Bütün düzenlemeleri ve ayrımcılıklarıyla.  Şu anda dahi arka plana atılması, bahsedilmemesi, örtbas edilmeye çalışıp hatta sanki Disney masallarındaki gibi bir özendirme, zerafet ve çekicilikle sunulmaya çalışılması, kalıcı ideolojik gücünün bir göstergesidir.

Monarşi sistemini oluşturanlar, yerli halkların inançlarını, geleneklerini ve hatta insanlıklarını hiçe sayarak, dünyanın en değerli doğal kaynaklarını paraya çevirmek için sömürgeleştirme arayışı içindeydiler. Onların kanlı kolonizasyonu bugün hâlâ hepimizin üzerinde bir etki taşıyor. Köle ticareti, soykırım, emperyalizm, sömürgecilik, toplu tecavüz, yağma, hırsızlık, zenginliğin sembolü ve yönetici sınıfın maskotu olan bir kraliyet ailesi mirasının reisi öldü. Tüm medya şimdi size kapitalizmi devirmenin ihtiyacımız olan şey olmadığını söyleyen yas yüklü bir geçit töreni gösteren yayınlar yapacak.

Eğer şimdi yas tutmamız isteniyorsa:

Üstünde Sri Lanka, Hindistan, Güney Afrika, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Myanmar, Orta Doğu ve daha fazlasından çaldıkları değerli taşlarla donatılmış o;

"Taç"lar uğruna kaybettiğimiz her şeyin yasını tutmalıyız: hayatlar, diller, gelenekler, kültürler.

Eğer şimdi ten rengi beyaz diye adlandırılıp ayrıştırılan insanlarla yönetilmekte olan sistem; siyah / kahverengi tenli diye ayırmaya çalıştıkları insanların ailelerinin çoğunu katleden, yerinden eden, varlıklarını çalan ve bugün hayatta olanların hala üstesinden gelmeye çalıştıkları yoğun acıların bir sonucu olan soykırımı destekleyen bir hükümeti denetleyen hükümdarı küçümsemekten başka bir şey ifade etmelerini bekliyorsa, bu; savaşları, sömürgeyi, kolonizasyonu destekliyor olmalarından başka hiç bir şey ifade etmiyor.

Sömürgelere, sömürgecilerinin sağlığı ve esenliği hakkında nasıl hissetmeleri gerektiğini söylemek, Konfederasyon'a tapmalarını söylemek gibidir. Tüm siyah / kahverengi tenliler diye köle ticareti yaptığınız, değerlerini yağmalamak uğruna ülkelerini yaşanmaz hale getirdiğiniz ve her yerde ayrımcılık yaşattığınız insanlar, şimdi tüm yapılan zulmü İngilizce anlatmaya çalışırken bu nasıl oldu? Bu dili öylece kendileri mi seçtiler?

1680 ve 1686 yılları arasında, Royal African Company yılda ortalama 5.000 köle taşıdı.

1680 ve 1688 yılları arasında Afrika'ya 249 sefere sponsor oldu (pbs.org).

1670'ler ve 1680'ler arasında, şirket, İngilizlerin elindeki kolonilere tahmini olarak 90.000 ile 100.000 köle teslim etti.

İnsan ticareti ve kölelik pazarı 1698'de diğer İngiliz şirketlerine açıldı. 20.000'den fazla Afrikalı, Karayipler'e ve Kuzey Amerika'ya nakledildi.

Büyük Britanyalıların Afrika ile uzun süredir devam eden ilişkileri sömürgecilik, yağma, soykırım, hırsızlık ve sömürüdür.

Jamaika, İskoçya ve Avustralya, monarşiyle bağlarını koparmaya karar verebilecek ülkelerden sadece birkaçı.

Bahamalar ve Belize'de ise köleliğin etkisini, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yerlilerin ötekileştirilip, marjinalleştirilmesini açıkça hâlâ görebilirsiniz. 1954'te Avustralya'ya Kraliçe olarak ilk seyahatinde, Canberra'da ACT'nin etnk temizliğine izin veren ve onu yerleşik Aborijin Halklarından temizlemek için Avustralya Kraliçesi olarak bir yasa imzaladı.

Kaynak

Mevcut İngiliz denizaşırı toprakları hâlâ söz konusu olduğunda, listede Antarktika'daki toprakların yanı sıra Anguilla, Bermuda, İngiliz Hint Okyanusu Toprakları, İngiliz Virgin Adaları, Cayman Adaları, Falkland Adaları, Cebelitarık, Montserrat, Pitcairn Adaları, St. Helena ve Bağımlılıkları, Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları, Akrotiri ve Dikelya'nın Egemen Üs Bölgeleri ve Turks ve Caicos Adaları var!

Hindistan'ı ve komşu Pakistan ve Bangladeş'i kapsayan bölge, 1858'den 1947'ye kadar 'British Raj' takma adıyla Britanya'nın yönetimi altındaydı.

1839'da Çin ile İngiltere arasındaki Birinci Afyon Savaşı sırasında Çin, Hong Kong Adası'nı geçici olarak İngilizlere verdi. İngiltere, 1 Temmuz 1997'de anlaşmayı imzaladıktan 99 yıl sonra, imparatorluğun Hong Kong'u Çin'e geri vereceğine dair bir anlaşma ile Hong Kong'u yönetti. Bugün Hong Kong, “bir ülke, iki sistem” ilişkisiyle yönetiliyor.

Britanya İmparatorluğu, 1870'ten başlayarak Afrika'daki birçok ülkeye hükmetti. Bunlara Kenya, Sudan, Lesoto, Botsvana, Kuzey Somali, Mısır, Doğu Gana, Gambiya, Nijer ve Benin de dahildi. Bunların hepsi, İngiltere'nin kauçuk, tuz, altın, fildişi ve diğer doğal ürünler gibi mallara erişim için hakim olmak istediği yerlerdi. İngiltere, satın alma ve istila yoluyla, bu bölgelerde yaşayan eski krallıklar üzerinde hakimiyet kurdu.

1952'de Churchill, Kenya'nın verimli yaylalarının yalnızca beyaz halk için olması gerektiğini savundu ve yerel nüfusun zorla kaldırılmasını onayladı. Yüzbinlerce Kenyalı kamplara girmeye zorlandı.

İngilizler 1948-60 yılları arasında 'Malaya'da kauçuk ve kalay yağmalamak için savaş açtı.

Ayrıca 'açlık kampanyalarının' bir parçası olarak gıda mahsullerine Ajan Portakal püskürttüler. ABD, Vietnam savaşı için bundan dersler çıkardı.

1950-53 yılları arasında 80.000'den fazla İngiliz askeri, ABD'ye 4 milyon insanın öldürülmesinde yardımcı olmak için Kore'ye gitti.

19 Ağustos 1953'te İngiltere, İran'da Op Ajax olarak bilinen demokrasiyi deviren ve demokratik olarak seçilmiş Başbakan Musaddık'ı deviren bir darbeye öncülük etti. Şah'a demokrasinin yıkıldığını bildirmek için BBC'ye şifreli mesajlar verildi.

1953'te Churchill yönetimindeki Britanya, 'İngiliz Guyanası'nın demokratik olarak seçilmiş liderinin devrilmesini emretti. Birlikler ve savaş gemileri gönderdi ve hükümetlerin millileştirme planını durdurmak için anayasalarını askıya aldı.

İngiliz hükümeti, BM'nin İnsani Gelişme Endeksi'ne göre Afrika'nın en gelişmiş ülkesi Libya'nın ezilmesini sağlamada ayrılmaz bir rol oynadı.

Blair yönetimindeki İngiltere Irak'ı işgal edip 1 milyondan fazla insanı öldürdü, milyonlarcasını yerinden etti ve IŞİD doğdu.

İngiltere, Yemen'de 1962-70 yılları arasında 200.000 kişinin ölümüne ve Aden'de cezasız kalmasına yol açan örtülü bir savaş yürüttü. Bugün İngiltere silahları, Suudi Arabistan'ın Yemen'i bombalamasını tavsiye ediyor ve yönetiyor.

Britanya İmparatorluğunu 'erdemli' bir imparatorluk olarak anlatılışına kanmadan önce şunu da hatırlayalım: Bu imparatorluğun bir eyaleti olan Avustralya 1900'lerin başlarına kadar hâlâ kölelik içindeydi.

Kaynak

Hem Kanada hem de Amerika Birleşik Devletleri, bir zamanlar İngiliz kolonileri olan bölgelere hâlâ sahiptir. Bugün ABD Birleşik Krallık tarafından yönetilmemektedir ve Kanada egemen bir ulustur ancak devlet başkanı olarak Kanada Kraliçesi (Kraliçe Elizabeth - şimdi Kral Charles?) ile anayasal bir monarşidir.

Kanada toprakları yalnızca aynı zamanda devlet başkanı olan Kraliçe II. Elizabeth'e aittir. Toplam arazinin sadece %9,7'si özel mülkiyete aitken, geri kalanı Crown Land'dir. Arazi, Kanada hükümetinin çeşitli kurumları veya departmanları tarafından Kraliyet adına yönetilmektedir. Kanada Kanununda, herhangi bir Kanadalının Kanada'da fiziksel araziye sahip olması için herhangi bir hüküm yoktur. Kanadalılar sadece bir mülkte menfaat sahibi olabilirler.

Kraliçe'nin sahip olduğu toprakların %50'si eyalet hükümetleri tarafından, geri kalanı ise federal hükümet tarafından yönetilmektedir. Federal ve eyalet hükümetleri tarafından yönetilen Kraliyet Arazisi, mülkiyet hakkıyla tahsis edilmeyen arazi olarak tanımlanabilir. Kanada'daki arazi çoğunlukla milli parklar, ormanlar, özel evler ve tarım olarak kullanılmaktadır.

Kanada'daki genç İlk Milletler'i (First Nations) istismar eden ve öldüren yatılı okulları onaylayan ve telkin eden kişi Kraliçe Elizabeth'ten başkası değildi. Kraliçe, anglikan kilisesinin lideriydi. Örgütün yüksek rütbeli üyelerini atama yetkisi dahil. Anglikan kilisesi, Kanada genelinde düzinelerce yatılı okul işletiyordu.

Kraliçe olarak saltanatı, bağımsızlık kazanan en eski Afrika kolonisinden daha yaşlı. Saltanatı Gana'dan daha eski ve Gold Coast (Altın Kıyı) bağımsızlığını kazandığında, 4 yıldır kraliçeydi. Nkrumah, Gold Coast'u Gana Cumhuriyeti'ne çevirmeye çalışırken onu durdurmaya çalıştı. Kıtada bağımsızlığa izin verdiğini iddia ederek bu tarihi kimsenin çarpıtmasına izin vermeyin. Aslında babası öldüğünde, kendisi bağımsızlık hareketlerini caydırmaya çalışan bir koloni turundaydı. Durdurma girişimlerine rağmen bağımsızlık kazanıldı. Son gerçek sömürgecilerin hâlâ hayatta ve cezalandırılmadan hüküm sürmesi sizi şaşırtıyorsa, Afrika ülkelerinin çoğunun büyükanne ve büyükbabalarımızdan daha genç olduğunu hatırlayın.

Kaynak

İngiliz hükümeti köle sahiplerine milyonlarca sterlin para ödedi.

Kölelere tazminat ödenmesi gerektiği düşünülürken; zengin İngiliz köle sahiplerine 46.000 adet tazminat ödendi.

Zengin Victoria Britanyalılar beşte birinin servetlerinin tamamını veya en büyük kısmını köle ekonomisinden elde etti. 

1833'te Britanya'nın sömürgelerinde köle sahipliği kaldırıldığında, köle sahibi olan yaklaşık 3.000 aileye 'mülklerini' kaybetmelerini tazmin etmek için 20 milyon sterlin ödedi. Bu rakam, hazinenin yıllık harcama bütçesinin yüzde 40'ını temsil ediyordu. Bugünün şartlarında, ücret değerleri olarak hesaplandığında, yaklaşık 16.5 milyar sterline eşittir.

Karayipler ve Afrika'daki köle sahibi ailelere toplam 10 milyon sterlin, diğer yarısı ise İngiltere'de yaşayan devamsız sahiplere gitti. Örneğin tek başına en büyük ödeme, Marylebone, Londra merkezi ve İskoçya'da evleri olan bir milletvekili olan James Blair'e gitti. İngiliz Guyana'da kendisine miras kalan plantasyonda sahip olduğu 1.598 köle için bugün 65 milyon sterline eşdeğer olan 83.530 sterlin verildi. 

Ancak bu 19. yüzyıl başbakanı William Gladstone'un babası John Gladstone'a ödenen miktarın yanında cüce kaldı. Dokuz tarlada sahip olduğu 2.508 köle için 106.769 sterlin (modern eşdeğer 83 milyon sterlin) aldı. Örneğin; eski kabine bakanı Douglas Hogg'u içeren, Hogg hanedanlığı köle sahipliğinden bir servet kazanan bir tüccar olan Charles McGarel'in torunlarıdır. 1835 ve 1837 arasında, sahip olduğu 2.489 köle için bugünün şartlarıyla yaklaşık 101 milyon pound 129.464 pound aldı.

Endüstriyel ölçekte kölelik, Batı Hint Adaları şeker ticaretinin ve Kuzey Amerika'daki pamuk mahsulünün dayandığı sömürü olduğundan, İngiliz imparatorluğunun zenginliğinin önemli bir kaynağıydı. Ondan para kazananlar sadece köle sahipleri değil, aynı zamanda Afrikalıları köleliğe götürenlerin yatırımcılarıydı. Yüzyıldan 1810'a kadar, İngiliz gemileri yaklaşık üç milyonu zorunlu çalışma ömrüne taşıdı.

Köleliğe karşı kampanya, 18. yüzyılın sonlarında ticaretin yayılmasına karşı bir tepki olarak başladı. Bu, ilk olarak, 1808'de yasalaşan köle ticaretinin kaldırılmasına ve daha sonra, yaklaşık 26 yıl sonra, köleleri özgürleştirecek olan Parlamento Yasası'na yol açtı. Bu yasa, köle sahipleri için şaşırtıcı düzeyde tazminatlar öngördü, ancak eski kölelere tazminat olarak bir kuruş vermedi.

Dahası, yalnızca altı yaşın altındaki çocukların hemen özgür olacağını söyledi; geri kalanlar, bedava yemek ve barınma karşılığında, 1840'a kadar 'sahipleri' için 40 buçuk saat boşuna çalışmak zorunda kalacak 'çıraklar' olarak görülüyordu. Bazı büyük rahatsızlıklar, son teslim tarihinin öne alınması anlamına geliyordu ve böylece, 1838'de Batı Hint Adaları'nda 700.000, Güney Afrika'da 40.000 ve Mauritius'ta 20.000 köle nihayet kurtarıldı.

Köleliğe son veren köleleştirilmiş Afrikalıların direnişiydi ve sanayileşmedeki ilerlemelerle makineler daha verimli hale gelmişti.

İngilizler köleliği 'sonlandırmadı', sözleşmeli köleliğe geçtiler, ör. Hindistan'dan Güney Afrika'ya 150.000 sözleşmeli işçi gönderiyor.

Sömürgeciliğin II. Elizabeth'in servetini biriktirmede oynadığı rolü belirtmeye çalışmaya devam edersem, Birleşik Krallık'ın köle sahiplerine 20 milyon sterlin (bugün 23 milyar sterlin eşdeğeri) tazminat verdiğinde, bunun 2015'te ödendiğini hatırlayın.

Kendisini her türlü baskıyla aynı hizaya getiren, bir yüzyılı aşkın köle ticaretinde hiçbir zaman kendi paylarını hesaba katmayan ya da yağmaladıkları kolonilerden ganimetlerle servetine servet ekleyen bu hükümdarların kurtarılabilecek, romantize edilebilecek, fetiş haline getirilebilecek hiçbir yanı yok. 

Ölümlerinden sonra yine şatafatla sunulan, tüm bu kolektif üzüntü ve yas bile insanların ve toplumların nasıl tamamen sınıfsallık bilincinden yoksunlaştırılmış olduğunu gösteriyor.

İngiliz halkının bu aileyi yalnızca ulusal bir turistik cazibe yüzünden sübvanse ettiğinden bahsetmiyorum bile.

Monarşi'nin çağlar boyuncaki sıkıcı değişimsizliğinde, Prens Charles'ın yetmişlerde eğlendiği gevşek, aristo oyun alanını ustaca canlandırırsam: polo partileri, çiçekli kanepeler, ve azımsanmayacak kadar bir miktar diğer insanların eşleriyle sevişmek. 

En iğrenç ve ahlaksız olanı, Kraliçe'nin çocukken en sevdiği olduğu söylenen ikinci oğlu Prens Andrew ise 2019 ve bu yılın başlarında, York Dükü, finansör ve sübyancı Jeffrey Epstein ile uzun süredir ilişkisi nedeniyle, kraliyet sorumluluklarından ve askeri unvanlarından sıyrıldı. 

Şubat ayında Kraliçe Elizabeth'in oğluna, Andrew'u reşit olmayan bir şekilde kaçırıldığında cinsel tacizde bulunmakla suçlayan Virginia Giuffre ile bir davayı çözmek için fon verdiği bildirildi. Prens Andrew'un Dunning-Kruger etkisi olarak bilinen, 'insanların gerçekte olduklarından daha akıllı ve daha yetenekli olduklarına inanmaya başladıkları bilişsel önyargı' olarak bilinen psikolojik bir fenomenin belirtilerini gösterdiğini öne sürülüyor. Ve bu sadece açığa çıkmış pisliklerden bir tanesi.

Kraliyet ailesini istediğiniz kadar romantikleştirebilirsiniz ancak gerçekte bir Ortadoğu haremindeki yaratıklardan farkları yok. Herkesin nefret ettiği o şatafatlı ve gösterişçi lüksün tutsakları. Bunu kaybetmemek için ve daha fazlası için pek çoklarını ne biçimde olursa olsun ortadan kaldırmaya devam ede gelen bir yönetim sisteminin yoğurduğu lider diye önümüze konulan, yok edici insanlar. Yine bunca ayrıcalık ve imkanın içinde, başarılı yaşamlar sürdürmek için gerekli birikime, donanıma veya uzmanlığa kesinlikle sahip değiller.

ŞİMDİ TEKRAR SORUYORUM. İNSAN, BARIŞÇIL BİR BİÇİMDE NASIL VAR OLABİLİR? NASIL BİR SİSTEM OLUŞTURMALIYIZ?

Eski İngiliz Kolonileri - İngiltere'den bağımsızlık yılı

1 Aden Protectorate 1967

2 Anglo-Egyptian Sudan 1956

3 Auckland Islands 1931

4 Bahamas 1973

5 Bahrain 1971

6 Bangladesh 1971 (From Pakistan)

7 Barbados 1966

8 Basutoland (Lesotho) 1966

9 Bechuanaland (Botswana) 1966

10 Bermuda 1995

11 British Borneo (Brunei) 1984

12 British Cameroon 1961

13 British East Africa (Kenya) 1963

14 British East Africa (Uganda) 1962

15 British Egypt 1922

16 British Guiana 1966

17 British Honduras (Belize) 1981

18 British India 1947

19 British Malaya (Malaysia) 1957

20 British Solomon Islands 1978

21 British Somaliland (Somalia) 1960

22 British Togoland 1957

23 British Western Pacific Territories 1976

24 Burma (Myanmar) 1948

25 Ceylon (Sri Lanka) 1948

26 Colonial Fiji 1970

27 Colonial Nigeria 1960

28 Colony of Newfoundland 1949 (Became a province of Canada)

29 Cyprus 1960

30 Emirate of Transjordan (Jordan) 1946

31 Gambia Colony and Protectorate 1965

32 Gilbert and Ellice Islands (Kiribati and Tuvalu) 1978

33 Gold Coast (Ghana) 1957

34 Helgoland 1890 (Now part of Germany)

35 Hong Kong 1997 (Now a Chinese special administrative region)

36 Ionian Islands 1830

37 Ireland 1921

38 Island of St. John (Antigua and Barbuda) 1981

39 Jamaica 1962

40 Kingdom of Rarotonga (Cook Islands) 1965 (self governing island state in free association with New Zealand)

41 Kingdom of Sarawak 1963 (now a state of Malaysia)

42 Leeward Islands 1983

43 Malta 1964

44 Mandatory Iraq 1932

45 Mandatory Palestine (Israel, Jordanian annexation of the West Bank, Palestine Protectorate) 1948

46 Menorca (Spanish Island) 1802 (now part of Spain)

47 Mosquito Coast 1860 (now part of Nicaragua and Honduras)

48 Muscat and Oman 1951

49 Nauru 1968

50 New Hebrides (Vanuatu) 1906

51 New South Wales (state in Australia) 1901

52 Nigeria 1960

53 Niue 1974 (from New Zealand)

54 Northern Rhodesia (Zambia) 1964

55 Nyasaland (Malawi) 1964

56 Oregon Country 1846 (became a US territory, then a state)

57 Pakistan 1947

58 Phoenix Islands 1979 (now part of Kiribati)

59 Province of East Florida 1783 (became a Spanish colony, later a US territory

60 Province of Nova Scotia (one of the founding provinces of Canada) 1867

61 Province of Quebec (one of the founding provinces of Canada) 1867

62 Province of West Florida 1783 (became a Spanish colony, later a US territory

63 Qatar 1868

64 Queensland (state in Australia) 1901

65 Rupert's Land 1869 (became part of the Canadian confederation)

66 Sheikhdom of Kuwait 1961

67 Sierra Leone Colony and Protectorate 1961

68 Singapore 1963 (became a state of Malaysia, then separated in 1965)

69 Solomon Islands 1978

70 South Africa 1931

71 South Arabia 1932

72 South Australia (state in Australia) 1901

73 South-West Africa 1931 (South Africa territory until 1990)

74 Southern Rhodesia (Zimbabwe) 1980

75 Straits Settlements (Singapore, Malaysia, Borneo) 1946 (Separated and passed to other nations)

76 Sultanate of Zanzibar 1963

77 Swan River Colony (Western Australia, state in Australia) 1901

78 Swaziland 1968

79 Tanganyika Territory (Tanzania) 1961

80 Territory of New Guinea 1975

81 Thirteen Colonies (United States) 1776

82 Tokelau 1949 (Became a territory of New Zealand)

83 Tonga 1970

84 Trucial States (Oman) 1951

85 Uganda Protectorate 1962

86 Unfederated Malay States 1957

87 Van Diemen's Land 1856

88 Victoria (State in Australia) 1901

89 Western Samoa 1970

90 Windward Islands 1979

Okuyunuz:

https://www.theguardian.com/commentisfree/2020/jan/21/buried-50-years-britain-shamesful-role-biafran-war-frederick-forsyth

https://www.nairaland.com/2940829/some-heart-breaking-photos-biafran-war

https://www.sbs.com.au/guide/article/2017/08/28/brief-history-british-royals-and-their-alleged-nazi-connections

https://www.theguardian.com/world/2014/nov/30/athens-1944-britains-dirty-secret

https://www.worldatlas.com/articles/who-owns-all-the-land-in-canada.html#:~:text=So%2C%20Who%20Owns%20Canada%3F,the%20rest%20is%20Crown%20Land

https://www.theguardian.com/uk-news/2021/jul/28/queen-secretly-lobbied-scottish-ministers-climate-law-exemption

https://www.theguardian.com/uk-news/2021/feb/08/royals-vetted-more-than-1000-laws-via-queens-consent

https://www.independent.co.uk/news/uk/home-news/queen-tried-to-use-state-poverty-fund-to-heat-buckingham-palace-2088179.html

https://www.theguardian.com/uk-news/2021/jun/02/buckingham-palace-banned-ethnic-minorities-from-office-roles-papers-reveal

https://www.theguardian.com/news/2017/nov/05/revealed-queen-private-estate-invested-offshore-paradise-papers

https://www.worldatlas.com/articles/former-british-colonies.html#:~:text=These%20include%20Antigua%20and%20Barbuda,%2C%20Solomon%20Islands%2C%20and%20Tuvalu

https://en.wikipedia.org/wiki/British_Overseas_Territories

https://en.wikipedia.org/wiki/Territorial_evolution_of_the_British_Empire

https://www.republicworld.com/world-news/uk-news/prince-william-faces-flak-for-his-neo-colonial-mentality-over-african-population-remark.html

https://www.britannica.com/place/British-Empire

Popüler İçerikler

Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
TikTok Fenomenleri Çağla ve Cansu Arasında ‘Erkek’ Kavgası Çıktı: Cansu, Çağla’yı Silahla Vurdu
YORUMLAR
14.09.2022

BUGÜNE KADAR ONEDİO DA OKUDUĞUM EN GÜZEL YAZI.ELİNİZE EMEĞİNİZE SAĞLIK.

14.09.2022

güzel bir yazıydı yazanın eline sağlık.... demokrasi en güzel rejim

14.09.2022

Hocam demokrasi en güzel rejimse, Monarşiye sahip Benelüks ülkeleri, İsveç, Norveç, Danimarka Japonya vs. en gelişmiş demokrasilere sahip. İran ve kuzey kore gibi CUMHURİYETlerde en az demokrasiye sahip. Demokrasi != Cumhuriyet. Monarşiye sahip bir ülke en ileri demokrasiye sahip olabilir. Artı neden insanlar ingiliz kraliyet ailesine bu kadar takmış anlamış değilim, Norveçte de kraliyet ailesi var ama bu kadar gündem olmuyorlar. Türk insanında gereksiz bir ingiliz düşmanlığı var. Oysa uluslararası ilişkiler çıkarlar üzerine kuruludur.

14.09.2022

İngiltere hâlâ krallıkla yönetildiği görmeyecek kadar kör olamazsınız. monarsiyle 15-20 ülkeyi idare ederken parlementer sistemle sadece kendilerini idare ederler onun için monarşi den asla vazgeçmezler.

TÜM YORUMLARI OKU (12)