Modern Toplumun Postmortemi: Patlamada Kadraja Takılan Ölümler

İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen patlama sonrasında, hızlı bir şekilde yayın yasağı gelse de, sosyal medya üzerinden patlamaya dair oldukça hassas içerikler sızdı. Geçmişten günümüze medyada haberlerin paylaşımına baktığımızda, olayların tüm çıplaklığıyla paylaşıldığı belki de tek dönem, günümüz… Özellikle sosyal medyanın sesini arttırması ile birlikte haber etiği önemini yitirdi diyebiliriz.

Hassas İçeriklerin Fotoğraf/Videosunu Çekenler ve Diğerleri

19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Amerikan ve Avrupa kültüründe anıt/yas portresi oldukça yaygındı. Sevdiklerini kaybeden aile üyeleri, ölen sevdiklerine makyaj yapıp giydirerek sanki hala yaşıyorlarmış gibi son bir fotoğraf çektirirlerdi.

Günümüzde; kadına şiddet anları, patlama, kaza vs. gibi olayların fotoğraf ve videoları çekilerek, sansürsüz bir şekilde paylaşılıyor. Sosyal medyada gezerken bu içeriklere maruz kalan insanların bazıları, buna kızıp tepki gösterirken, bazıları da daha fazlasını görmenin peşine düşüyor. Peki, bunun altında yatan nedir? 

Yaşanan toplumsal travmaların, etkisinde kalanları 3’e ayırabiliriz;

- Travmaya Maruz Kalanlar: Olayı doğrudan yaşayan grubu temsil eder. 

- Travmatik Olayın Doğrudan İzleyicisi Olanlar: Travmatik olayın yaşandığı ortamda olayı yaşamayan ancak, izlemeye maruz kalanları içerir. 

- Travmatik Olayın Dolaylı İzleyici Olanlar: Travmatik olayın yaşandığı ortamda olmasa da sosyal medyadan izlemeye maruz kalanları içerir. 

Travmatik olayın doğrudan izleyicisi olanlara, “olay anında nasıl fotoğraf çekebilmiş?”, “çekeceğine yardım etseymiş!” şeklinde tepkiler veririz. Ancak duruma psikolojik açıdan baktığımızda; sadece travma yaşayan değil, aynı ortamda olaya şahit olan insanların da travmatize oldukları bir gerçektir.

Fotoğraf ve video çekmenin sebebi duygu bulaşması olabilir!

Duygu bulaşmasından bahsetmeden önce, empati ve sempatiden bahsetmek gerekir. Rogers'a göre; “empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.” Sempati ile çok fazla karıştırılır. Sempatide kimlik kaybı görülür. Karşımızdaki ile birlikte aynı duyguları paylaşmayı ve o acı çekiyorsa onunla birlikte acı çekmeyi içerir. Sempatide diğer kişinin tüm düşünce ve duygularına onunla eşlik etme söz konusudur.                                                        

Duygu bulaşması ise, bilinçdışı ve otomatik olarak karşımızdaki kişiyi taklit etmeye başlamak ve duyguların kendimizde de ortaya çıkmasını içerir. Travmatik olayın doğrudan izleyicisi olunduğu durumlarda; travma yaşayan bireyin yaşadıkları karşı tarafa o kadar ağır ve katlanılmaz gelir ki, bir savunma mekanizması olarak duyguları ile arasına mesafe koyma ihtiyacı hisseder. Telefonu eline alır ve olayı çekmeye başlar. Burada kendisine kanıtlamaya çalıştığı şey; “ olayı yaşayan ben değilim.”dir. Artık gözlerinin yerini kamera lensi almıştır. 

Sonrasında da, yaşadığı olayın yükünü atmak ve diğerleriyle paylaşmak ister. Bunun sonucunda da sosyal medyada gördüğümüz son derece hassas içerikler ortaya çıkar.

El Birliği İle Yeniden Ürettiğimiz Kolektif Bilinçdışı

Jung’a göre; kolektif bilinçdışı “insan veya hayvan hafızasında kayıtlı ve yaşadığı kültüre dayalı her türlü imgeler, semboller, dil ve diğer tecrübeleri kapsar. Kolektif bilinçdışı, kişiye özel tüm deneyimleri kapsayan kişisel bilinçdışından ayrıdır. Kolektif bilinçdışı, tüm bir türün kişisel deneyimlerini bir araya getirip organize eder.” 

Hepimiz bundan 3 yıl önce gerçekleşen ve “ölmek istemiyorum!” diye bağıran Emine Bulut’un videosunu hatırlıyoruzdur. Hatta şu anda burada bundan bahsederken aradan 3 yıl geçmesine rağmen, hepimizin gözünün önüne videodan sahneler gelmiştir. İşte, bu bizim kolektif bilinçdışımıza bir örnektir. Bizi bu kadar etkileyen olayların mağdurun ailesi üzerindeki etkilerini bir düşünün. İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen patlamada ölen ya da yaralanan bireylerin ailelerinin o görüntülerden nasıl etkileneceklerini hayal edin… Evet, bu görüntüleri çekmenin ve medyada yaymanın olası psikolojik sebeplerinden söz ettik. Ancak, bunun farkında olmak ve kendimize engel olmak da bizim elimizde.

Biliçdışımızı Korumalıyız!

Olay hakkında genel hatlarıyla bilgi almak, ancak olaya dair hassas içeriklere merak ediyor olsak da bakmamak ilk adım olabilir. Kendimizi olduğu kadarıyla, travmaya karşı korumak için biraz uzak kalabilmeyi başarmak bir gerekliliktir. Sürekli haber izlemek ve yaşanan olaydan bahsetmek bizi tekrar tekrar travmatize etmek haricinde bir işe yaramayacaktır. Yaşanılan olayların kontrolü bizim elimizde olmadığında ve yardım etmemizin mümkün olmadığı durumlarda, olayları yakından takip ederek aynı duyguları paylaşmak isteriz. Bu şekilde destek olduğumuzu düşünürüz. Ancak toplumsal desteğin ilk adımı kendini korumaktır. 

Instagram

Popüler İçerikler

Pucca, Narin'in Babası Arif Güran'ın Halk TV Muhabiri Ferit Demir'e Tehditvari Konuşmasına Sert Çıktı!
Kayserili Damat Adayı Gelinin Düğünden Önce Talep Ettiklerini Duyunca Arkasına Bakmadan Kaçtı
Tekirdağ'da İstismara Uğrayan 2 Yaşındaki Sıla Bebekle İlgili Korkunç Detaylar: Vücudunda Diş İzleri!
YORUMLAR

Sırf yazmak için kıçından atıp tutmuşsun. Ölenlerin yüzlerine bakmazsan, bakamazsan yaşanan kötü olayları durduracak cesareti bulamazsın ve ölenler senin için sadece rakamdan ibaret olur. Sonra unutulur giderler. Hani haberlerde alt yazı olarak 3 saniyede geçen şu kadar asker şehit oldu, bu kadarı yaralandı var ya, o askerlerin nasıl öldüğünü hangi vücut parçalarını orada bırakıp nasıl bir cehennem azabı yaşadıklarını bilemezsin

Daha 17 yaşında diri diri yakılarak katledilen Serap Eser'in yanmış yüzüne bakamazsan onun intikamını alacak gücü kendinde bulamazsın, katilleri başka masum insanları yakmaya devam ederler. Okullardan kaçırılarak infaz edilen öğretmenlerin yüzlerine bakacak cesaretin yoksa o geride kalan öğretmenlerin can güvenliğini sağlayacak önlemleri alamazsın. Ölüm anı korkunç olabilir, bunu senin miden kaldırmıyor olabilir fakat haber yasağı demek halkı uyutmak demektir. Halkı uyandıran insanları toplumsal travma saçmalığı ile yargılama. Ölenlerin cansız bedenlerine bakıp öfkeden deliye donemiyorsan, intikam hırsı ile dolu değilsen bu milleti uyandırmaya ve hayatını kaybedenlerin intikamını alıp geride kalanları korumak adına bununla yüzleşmek zorunda kalan insanları saçma sapan psikoloji terimleri ile asagilayip hor görme.

13.11.2022

Geride kalanları korumak amaçlı yazılmış zaten.intikam kısmını anlayamadım,minicik bir bebeğin parçalnmış vücuduna bakmak,kol bacak parçalarını görmek ne kazandırıyor neyin savunması koruması bu.o vücutların ailelerinin şimdi ya da ilerde bu görselleri izlemesi görmesi hangi intikamı perçinleyecek nereye yöneltecek.Bana göre bir bebeğin öldü denilmesi canlarımızı o patlamada kaybetmek zaten yeteri kadar can yakıcı ve delirtici bir de görmek...senin saçma sapan psikoloji dediğin durum senin gibileri iyileştiriyor.aşşağılama dediğin ise yazıyı okursan sebepleri anlatılmış neden gereksinim duyulduğu bir çeşit koruma olduğu intikam naraları atılacak zaman değil.biraz üslup.

13.11.2022

Ne Diyor Bu Değişik?

Sen anlayamazsin ne dedigini degisik beyin kapasiten sinirli senin

TÜM YORUMLARI OKU (14)