HDP Eşgenel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, MİT Kanun Teklifi'nin Kopenhag Kriterleri'ne aykırı olduğunu savunarak, 'Tayyip Erdoğan'ın kendisini haremini korumak için yaptığı bu yasama girişimleri Abdülhamit'in yıldız teşkilatını hatırlatıyor. Bu baskı yasalarını çıkartıp bunların çözümü güvence altına almak için yapıldığının söylenmesine biz ancak gülebiliriz. Bu yalnızca MİT'i güvence altına alıyor' dedi.
BDP grup toplantısına Selahattin Demirtaş katılmadı. Grupta konuşmayı HDP Eş Genel Başkanı Kürkçü yaptı. İlk olarak Kürtçe olarak 'hoşgeldiniz' diyen Kürkçü, 'Partimiz bütün linç girişimlerine karşın ispatı vücud etmeyi başardı. Partimiz yola koyulurken, ofiste piyasaya yapmaya benzemeyeceğini biliyorduk. Ne kadar ayrı cephelerden görünseler de birbirlerini bir orkestra gibi bütünleyeceklerini tahmin edemezdik' diyerek şöyle devam etti:
'Saldırganlıktan önlemekten başka bir görevi olmadığı halde kontrollü siyaset yapan hükümete yandaş medyaya inat seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi vardık, varız var olacağız. HDP'ye yalnızca küçük bir bölüm 'evet seni tanıyoruz, inanıyoruz' demiştir. HDP'nin yerel yönetim adaylıklarını talip olmuş bütün herkese güveniyoruz. Gezi isyanıyla birlikte gözlerini siyasete açmış kuşaklarımızın CHP cemaat ortaklığının velvelesine kapılarak sermayenin adaylarına gitmiş olmaları nedeniyle geçlerden umudumuzu yitiremeyiz. Partimiz toplumsal ve politik muhalefetin çoğunu yapmadıkça başlı başına bir çekim merkezi olmayı başaramayacaktır. İlk işimiz kendimize çeki düzen vermektir. Parlamento ve parlamento dışında örgütlenmemize çeki düzen vermeliyiz.
Yerel seçimlerle Cumhurbaşkanlığı seçimleri arasında soru aynı. Türkiye demokrasiye yolunda mı ilerleyecek yoksa git gide faşizme açılan bir yönetime mi girecek? Seçim sonuçlarının gösterdiği AKP'nin Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği yolun çıkmaz sokak olduğudur. Erdoğan'ın referanduma dönüştürdüğü seçimler AKP'ye toplumsal desteğin zayıfladığını gösterdi. Çözüm ve barış süreci olmasaydı, yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanan AKP ayakta duramazdı. AKP tabelalarının ineceği günler çok uzakta değildir. Kürt sorunu ve kalıcı barış başka bir bahara ertelenemez. Ağustos'ta Çankaya koltuğuna oturacağı sorunu bu ülkenin asıl sorunu değildir. asıl sorun kalıcı barış ve çatışmasızlık, çözüm süreci nasıl ilerletileceğidir. Bu ülkenin Çankaya yolunda koltuk sevdasında terleyen cumhurbaşkanı sevdalılarına ihtiyacı yok. Hükümetin son aylardaki icratına baktığımızda Irak ve Suriye'de gerginlik var. Karakol inşaatlarının hızlanması bu inşaatları protesto eden halka sert müdahale edilmesi gerginliği artıyor. Çözüm isteyen hükümet karakol yapmaz, sınıra asker yığamaz. Çözüm isteyen hükümet parlamentoda bu kapsamda yasalar yapar.'
Hakkari'de yaşanan gerginliğe değinen Kürkçü, 'Azat Karagöz adlı bir çocuk polisin attığı bir gaz bombasıyla yaralandı. Barış ağır yara alabilir. Uyarıyoruz Hakkari valisini görevden alın bir şeyler alın. Yoksa doğacak her türlü husumetten hükümet sorumlu olacak. Burada paralel değil hükümet sorumlu olacak' dedi.
Kürkçü konuşmasına şöyle devam etti:
'Bıktık artık bu paralel yapıdan Hükümet AYM'yi havaya uçurmaya çalışıyor. Hükümetin aldığı yasakların kaldırılması ve HSYK'deki değişikliklere gayri milli demek Ergenekon ağzından konuşmak. Temel hak ve hürriyetler meselesi gayri millidir. Bu evrenseldir. Bu Ergenekon ağzıyla konuşmak olabilir. Artık ağız ağıza olmaya başlamışlardır. Bundan barış doğmaz. Twitter ve Youtube'nin vergi ödemesi için bu kararları verdiği söylemi gerçeği yansıtmıyor. 50 milyon dolar vergi gelecek.'
MİT KANUN TEKLİFİ-
Halen TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen MİT Kanun Teklifi'nin Türkiye'nin uymayı tahahüt ettiği Kopenhag Kriterleri'ne aykırı olduğunu hatırlatan Kürkçü, 'Tayyip Erdoğan'ın kendisini haremini korumak için yaptığı bu yasama girişimleri Abdülhamit'in yıldız teşkilatını hatırlatıyor. Teşkilat Abdülhamit için çalışanlar ve çalışmayanlar diye ayrıldı. Yurt dışında muhalifleri takip etti. Yılda 3 binden fazla jurnal işleyen bir özel teşkilata dönüştü. Bu baskı yasalarını çıkartıp bunların çözümü güvence altına almak için yapıldığının söylenmesine biz anca gülebiliriz. Bu yalnızca MİT'i güvence altına alıyor' dedi.
Kürkçü şöyle devam etti:
'Bizim vekillerimiz İmralı'ya gidip gelen temsilcilerimiz yalnızca halka bağlıdırlar. devletin kendi işbirlikçilerini güvence altına almaya çalıştığı bir yasa bizim için güvence değil olsa olsa tehdit olabilir. BDP bir yasa önerisi sundu. Süreci güvence altına alacak olan budur. Biz bu yasanın çıkarılmasını istiyoruz. Bu yasadan başka hiçbir yasa bizim işimizi görmez. Halkı bununla kaldıramazlar. MİT, HSYK ve sosyal medya yasaklarına karşıyız. Anayasa mahkemesi bu kararları bozarsa helal olsun. Hükümete sınırlarını hatırlatacak bir güce ihtiyaç var. Biz daha çok demokrasiyi daha çok güvence altına almak için bütün yargıçların seslerini çıkarmaya devam etmelerini isteriz.'
Savaş yürüten bir hükümet barışı kuramaz. Savaş siyasetine taban oluşturan hala hiçbir aşınma yok. İki gündür Diyarbakır'da yerel yönetimi devralan Kışanak'ın yeni yönelişler için gerek yandaş gerek hükümet tezleri bir tür linç ile bastırmaya çalışıyorlar. Kışanak'ın yanındayız. Onların bütün talepleri bizim de talebimizdir. Bu kadar açık demokratik çağdaş modern dünyanın bütün ülkelerinde uygulanan kendi yerel yönetimi başkanlığıyla gündeme getirmesini harp havasına sokması anlaşılmaz. Halk kendi kendini yönetecekse kendi kaynaklarına tasarruf edecek, olmayan kaynakları da merkezi hükümetten isteyecek. Mesele asla ve asla petrolden pay meselesi değildir. Petrol payı zaten Amed'indir. Devletin aldığı hakkın yüzde 50'si merkezi bütçeye yüzde 25 köy ve yüzde 25'de il özel idareye aktarılıyor. Yerel yönetimlerin bu kaynaklara tasarruf etmesinin hakkı olduğu. yerel hükümetin bu kaynakları tasarruf etmesini istemektedir. Bütün bu kaynaklar belediyeye gönderebilir. Açın iller iradesi yasasını bakın, yerelde çıkartılan bütün madenlerden elde edilen gelirlerin yarısı yerelde kalır.
Halkın hakkı halka, devletin hakka devlete adil bir bölüşüm yapılabilir. Bir asra yakındır süren bir sömürgecilik uygulamasının tanzimi, buradan sömürülen maddi ve manevi kaynakların telafisi gereklidir. Enerji bakanının sözleriyle
evet Antalya evet Mersin'in evet İstanbul'un da ihtiyacı var. Antalya'nın bütün parlaklığı kıyılarda. Oradaki asıl halk bütün kaymak ziyafetinin yanında açlıktan kavruluyorlar. Yasak olan sömürüdür, faşizmdir. Utanın be utanın. Mersin özerk bir yönetime sahip olsaydı. Nükleer santral oraya kurulamazdı. Mersinin yüzde 90'ı bu santrale karşı. Ama enerji bakanı bu santrali buraya yapmakta kararlı.Türkiye nükleer kulübe katılmak istemektedir. Nükleer bomba yapma potansiyelini elde tutmak istemektedir. Hepsi bundan ibarettir. Özerk bir mersin ve özerk bir mersin yönetimi bunu durdurabilirdi.
Aynı şey Karadeniz kırları için de geçerli HES yapımları durdurulabilirdi. Bütün bunlar doğada kalabilirdi. Yerel yönetim ve özerk yönetim tartışmasını bu şekilde boğmaya kalkmayın. Bu adil sözleşme olmadıkça Türkiye şimdiki cehennemi içinde boğulmaya devam edecektir.
Türkiye'de güvencesiz çalışma bir kural haline gelmiştir. Bütün işçi cinayetlerinin sebebi güvencesiz çalışmadır. 1 Mayıs'ta taksimin işçileri verilmeyeceğini gaza boğan vali ilan etti. Yenikapı'ya gideceğiz balıklarla miting yapmaya. öyle yağma yok. İşçiler nerede isterse orada miting yapılacak. İstanbul valisi mutlu bey tarafından ellerinden alınmakta. vali ne kadar çok hak çiğnerse o kadar mutlu oluyor. İşçiler taksimde olmayı istiyor. Tayyip Erdoğan'ın böyle demokrasi ile diktatörlük arasında gidip gelmesine alıştık. Şimdiden söylüyoruz 1 mayısta Türkiye'nin gerilmesini istemiyorsak işçilerin orada bulunmasına yönelik tedbirlerin alınması gerekir. Hükümetlerin görevi toplantı ve gösteri haklarının kullanmasını sağlamaktır. İşçilerin haklarının kullanılması önlenmeye çalışılmamalıdır. Hep birlikte 1 Mayıs'da alanda olacağız.'
(ANKA)