Bir sezon boyunca bizi ağlatarak ciğerimizi çürüten, bol bol heyecanlandıran, bazen kızdıran fakat her zaman kendisini izleten biricik dizimiz Vatanım Sensin'in sezon finali dün gece yayınlandı.
O ne finaldi öyle...
Bir sezon boyunca bizi ağlatarak ciğerimizi çürüten, bol bol heyecanlandıran, bazen kızdıran fakat her zaman kendisini izleten biricik dizimiz Vatanım Sensin'in sezon finali dün gece yayınlandı.
O ne finaldi öyle...
Ali Kemal kozunu kullanarak Vasili'yi orduya ihanet etmeye zorlamıştı. İhaneti de diğer üslere haber vererek kanıtlamıştı. Net temiz iş!
Lakin şöyle bir detay var; Vasili, asla 'mecbur' değildi. Kendi seçimiyle bu ihaneti sırf Ali Kemal ve Veronika için gerçekleştirdi. Aynı şekilde yakalandığında tüm foyayı ortaya çıkarabilirdi fakat yine ailesi için ölümü seçti.
Açıkçası dizide ilk ölen önemli karakterlerden oldu. Eşref Paşa'nın bile idamdan kurtulmuş olduğunu düşününce bu kısım biraz absürtleşiyor elbette...
Vasili, kanaatimce, Türk dizi tarihinin de, Vatanım Sensin'in de en başarılı karakterlerinden biri. Zira o dizi boyunca tüm yaptıklarıyla, ne kahramanlaştırıldı, ne de şeytanileştirildi... O 'insan'dı işte. İnsanın ne kadar acımasız olabileceğini de, nasıl kendini feda edebileceğini de gösteriyordu.
Nefret ettiğimiz çocuk katili Vasili, Veronika ile ayrılırken 'Kulaklarımda söylediğin o şarkı olacak!' diye bağırdı ya, işte o an 'insanlaştı'. Sosyal medya Vasili'ye üzülen ve buna şaşıran insanların tweetleriyle doldu.
Vasili resmen öldü arkadaşlar. Cenazesi görülmedi diye hala öldüğüne inanmayanlar var lakin gözler önünde vuruldu, nabzı kontrol edildi, öldüğü teyitlendi, isimsiz bir mezarlığa bir hain olarak gömüldü bu adam. Vasili gitti. Ateşi bol olsun!
Ah Cevdet Paşa!
Vasili ile son sohbet sahnesi nasıl da güzeldi.
Barışı özleyen bir asker olduğunu, intikamın asla şifa olamayacağını defalarca vurguladı. Ne muhteşem bir karakter ama! Savaşın, vahşetin, atarlı giderli tavırların övüldüğü popüler kültürde; savaşı bundan hoşlandığı için değil, durdurmak için veren, hakka hukuka adalete ve siyasete sonsuz saygısı olan, çözümü ve barışı uman bir karakter-di...
Artık Şair Leon var.
Askerliğe sırf babasının sevgisini kazanabilmek için başlayan ve her dakikasından vicdan azabı duyan Leon, Cevdet'e 'siz ve sizin gibilerin yanında işim yok. Artık hakkın ve adaletin olmadığı hiçbir şeye hizmet etmeyeceğim' diyerek tavrını çok net koydu. Leon'un dönüşümü tamamlandı!
Bir Leon - Vasili sahnesi iyi giderdi. İdam edilecek bir adam, oğluyla neden konuşmak istemesin? Bir hesaplaşma, bir helalleşme iyi olurdu. Ali Kemal'i duyunca Leon'u unuttular resmen...
Her ne kadar iyimser konuşmaya çalışsalar da o tren kaçtı canlarım.
Hilal'in Halit İkbal olarak birkaç bölüm önce yazdığı 'barışmayacağız' tadındaki yazı, bu defa da Leon'un kaleminden Andreas mahlasıyla döküldü. 'Olmuyor, olmayacak' diye... Barış umutlarının bitişi; Yunanistan ve Türkiye'nin bir daha birleşmemek üzere ayrılması demek bu.
Elbette ki bir sonraki sezonda yeniden karşılaşana kadar!
-Hoşça kalın Küçük Hanım.
-Hoşça kalın Teğmen.
😭
Ah be Ali Kemal, ah be...
Dizinin başında tanıdığımız o varoluşsal sorunlar içerisinde boğulan, hassas ruhlu, kimliğini arayan Ali Kemal; kimliğini bulunca işte böyle dağıldı. Oysa, o kimliği değil, 'hakikati' bulmuştu.
Tıpkı Hasibe Ana'nın da dediği gibi, 'bir evlat kimseye ait değildir, o hepimizindir, tüm dünyanındır!'
Lakin insanı insandan ayıran, 'bu damarlarımda akan kan zehir' dedirten, akıldan, mantıktan ve merhamatten uzaklaştıran ırkçılık; Ali Kemal'i zehirleyince bunun şifası yine aşk ve sevgi oldu.
Bu ailenin kızları deli biraz, yapacak bir şey yok!
Veronika'nın çektiklerinin yüzde birine denk gelmez, Ali Kemal'in tripleri... Açık olalım! Evlat acısı kim bilir ne zordur. Ali Kemal bunu anlamayı dahi reddetti. Leon'un da dediği gibi 'bencil' davrandı.
Ali Kemal ile ilgili en rahatsız edici detaylardan biri de bu zaten; sonsuz bir inkar içinde yaşaması ve zordan her zaman kaçması. Yıldız'a da aynısını yapmıştı hatırlarsanız.
Ve özellikle şu sahne! Nasıl bir çaresizlik, nasıl bir dram, nasıl bir acıydı... Ciğer kalmadı, gitti ciğer bizde!
Veronika intikam hırsını, öfkesini ve ırkçılığını Vasili ile beraber gömdü. Kadın olmanın ortak paydalarında birleşen bu üçlü; kadın oldukları için öldürmeyi değil, hayat vermeyi; yıkmayı değil inşa etmeyi, şifalandırmayı, paylaşmayı biliyorlardı. Evlat sevgisini, kadın ruhunun inceliğini, merhameti...
Azize, Veronika'ya söz verdi. Ali Kemal'i hiç kırmadan, incitmeden, tüm sevgisiyle ona, öz annesine yöneltti...
Ali Kemal dizi için işte bu yüzden kilit bir karakter: Ali Kemal, bir gün gelecek olan barışın, Yunan ve Türk'ün kardeş olabilmesinin umudu...
Lakin öz kardeşi ile arası pek iyi değil! Düşünsene, en uyuz olduğun eleman senin kardeşinmiş! Ali Kemal ve Leon'un işi de zor!
Hadi hayırlısı! Resmen haylaz erkek çocukları bunlar!
Ah bu arada Veronika'nın Ali Kemal'e sarıldığı, koklaya koklaya öptüğü sahne... 😭
Lakin arada kaynayan bir detay ise şuydu; Ali Kemal'in Yıldız'ı yine yarı yolda bırakmış olması... Elbette geri gelecek ama, kim bilir nasıl gelecek?! Yıldız kırk yılda bir kalbini açmıştı. Kötü oldu.
Zira bir de Tevfik detayı var; hala Hamilton'ın emrinde ve özgür olan Tevfik... Mustafa Kemal Paşa'ya suikast hazırlamaya kalktı lakin detay şu ki; Atamıza bir şey olmayacağını zaten biliyorduk :)
Lakin nasıl engelleneceği büyük meseleydi.
1- Mustafa Kemal'e karşı İngilizlerin kurduğu suikastı engelle
2- Yunan taarruzunu başlamadan durdur
Pek kolay işler değil, ne dersiniz?!
Çünkü LUCY REİS! ❤️
Işıl Saadet Aksoy'un o elf güzelliğiyle canlandırdığı İngiliz hanfendisi Lucy'nin narin kalbini daha ilk bölümden sezmiştik. Lakin bu tarz ajanlık işlerine kalkışabileceğini hiç tahmin etmiyorduk.
Meğer Lucy, Hamilton'un yılanlıklarını Yakup'tan öğrenince vicdanının sesini dinlemiş ve Mustafa Kemal'i öldürmesi gereken çantayı Tevfik'in arabasına yerleştirmiş. Olaylar olaylar!
Sonuç olarak Hamilton paket, Tevfik ise ağır hasar!
Açıkçası kırk yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek bir hareketti bu. Çünkü Cevdet, her zaman bir yolunu bulan mantıklı bir akıl insanı. 20 kişilik masaya tek kişi saldırmak hem biraz absürt, hem de abartı oldu sanki...
Elinde sonunda kendini feda etmeye hazır olduğunu biliyorduk fakat yine de şaşırdık. Daha zamanı vardı sanki.
Bakalım bekleyip göreceğiz.
Ölmemesi elbette diziyi gerçekçilikten fazlasıyla uzaklaştıracak. Ama henüz 'öldü' açıklaması da dizinin resmi hesaplarından dahi yapılmadı.
Ankara'ya gitmek üzere kocasını bekleyen Azize'nin çığlığı... Of!
Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe!
Cevdet'in Mustafa Kemal'e yazdığı mektup ise ağlattı.
Hep orada!
Muhtemelen yıllar geçmiş olacak; Azize ve Cevdet'in bebeği doğmuş ve büyümüş, Yıldız Ali Kemal'i beklemekten vazgeçmiş ve nişanlanmış, Hilal belki de mecliste kadın hakları için mücadele veren bir aktivist olmuş, Ali Kemal ise kimliğini bulmuş ve vatanını seçmiş olacak... Kim bilir!
Bir sonraki sezonda görüşmek üzere, hoşça kalın!
Çılgın teorilerinizi yorumlarda bizimle paylaşmayı ihmal etmeyin!
Dizinin sonunda Atatürk ' ün fotoğrafları çıkınca ağlamaya başlamamla, hemen ardından televizyonda diziye yapılan shopları görmem bir oldu. Shoplara gülsem mi '' Atatürk çıkmış ulan '' diye ağlamaya devam mı etsem bir kaldım. Dengemi bozdu bu dizi.
ya shoplara çok güldüm izlerken dedim ben yanlış görüyorum herhalde hilale mi benziyor o hemşire dedim. Keşke vasilide ölmeseydi kötüydü ama severdim kendisini kısa boyuyla dimitrini intikamı için kumandan oldu onun için öldü...
Hastane shopuna dikkat edin iki hemşire ve bir yaralı olan fotoğraf. Cevdetin ölmediğini göreceksiniz...