Mimarlık ve Sinema Etkileşimi Hakkında: Filmlerde Mimarinin Yadsınamaz Önemi

Sinema filmlerinde ve dizilerde mimarinin yeri yadsınamaz. Siz hiç şirin, tatlı bir kulübede yaşayan kötü bir cadı gördünüz mü? Ya da mesela Frodo'yu ürkütücü bir kulede yaşarken hayal edebiliyor musunuz? Mimari, filmler, karakterler ve duygular. Hepsinin nasıl örtüştüğüne gelin beraberce bakalım.

Hiç düşündünüz mü neden kahramanlar her zaman şirin kulübelerde, kötüler ise kalelerde veya ürkütücü kulelerde yaşar?

Film yapımcılarının duygularımızı etkilemek için mimariyi nasıl kullandıklarını biliyor musunuz?

Bizim onlardan öğrenecek çok şeyimiz var ama inanın mimarların da Shrek'ten öğrenecekleri var...

Haydi o zaman başlayalım!

Bir filmin (ve genel olarak hikaye anlatımının) en önemli unsurlarından biri, izleyiciye nasıl hissettirdiğidir.

Karakterler, diyaloglar, müzik, ses, ışıklandırma; bunların hepsi film yapımcılarının duygularımızı ve izlenimlerimizi kontrol etmek için kullandıkları araçlardır.

Bir diğer araç da set tasarımı ve özellikle mimaridir.

Mimari genellikle bir filmin atmosferi için en önemli ayrıntılardan biridir.

Örnek vermek gerekirse Blade Runner, ünlü distopik şehrinin neon sokakları ve siberpunk gökdelenleri olmadan Blade Runner olamazdı.

Ya da 'Notre Dame'ın Kamburu' Gotik kuleleri ve çirkin yaratıkları olmadan Notre Dame olmazdı...

Bu yüzdendir ki yönetmenler, set tasarımcıları ve sanatçılar olayların nerede olduğu ve bu yerlerin neye benzediği konusunda her zaman çok dikkatli seçimler yaparlar.

Bu detaylar da izleyiciye önemli bilgiler verir ve filmi izlerken de nasıl hissettiğimizi büyük ölçüde etkiler.

Bir resim bin kelimeyi anlatır derler; biz de bir binanın pekala bin hikaye anlattığını söyleyebiliriz.

Pamuk Prenses'teki kulübeyi düşünün... Hiçbir şey söylenmese dahi, o kulübede yaşayanlar hakkında bize çok şey anlatıyor.

Bir kulübe veya çiftlik genellikle "yerel"dir, yani profesyonel mimarlar veya mühendisler olmadan acil yerel ihtiyaçlara göre yerel malzemelerden (ahşap, kerpiç vb.) inşa edilmiştir.

Örneğin Shrek... Kendi kulübesini inşa etti.

Frodo'yu ağaçtan oyma kulübesi yerine gotik bir şatoda yaşarken hayal edebilir misiniz?

Hayır dediğinizi duyuyorum çünkü bu oldukça tuhaf olurdu.

Cevabınız aslında mimarinin hikaye anlatımı için ne kadar önemli olduğunu da bize gösteriyor.

En basit şekilde söylemek gerekirse, filmlerde mimari kimliktir.

Ortaçağ mimarisi olmadan Orta Çağ hakkında ya da Art Deco olmadan 1920'ler hakkında bir film yapmak zordur.

Mimari bize film hakkında ve karakterlerin yaşamı hakkında bilgi verir. Ama sadece o kadar değil, aynı zamanda bize duyguları da iletir.

Shire'ı düşün. Hobbitlerin alçakgönüllü insanlar olduğunu görebiliriz, ancak mimarisi ve pastoral ortamı aynı zamanda bize huzurlu, güvenli ve benzeri şeyler hissettirir.

Film yapımcıları burada evimizdeymiş gibi hissetmemizi istemiş... Ve çok da başarılı olmuşlar.

Öte yandan, mimarileri ile bize terör, huzursuzluk ve korku hissettirmeyi amaçlayanlar da var.

Ölüm Yıldızı'ndaki İmparator'un kulesi ve Kötü Kraliçe'nin şatosu gibi...

Sauron'un Gözü'nün korkutucu, kabus gibi bir kule olan korkunç Barad-dûr'un tepesinde olması mantıklı.

Sauron'un Gözü küçük bir ahşap kulübede olsaydı, kendi tarzında rahatsız edici olabilirdi, ama o kadar göz korkutucu veya karanlık bir şekilde etkileyici olmayabilirdi.

Yani mimari filmlerde aslında çok fazla şey yapıyor. Bize net bilgiler sunuyor ve çok güçlü duygular hissettiriyor.

Bu nedenle kahramanlar ve kötü adamlar her zaman kendi özel mimari biçimleriyle ilişkilendirilir.

İşin ilginci, sinemada mimariden aldığımız hisler -rahatlık, dehşet, gizem, korku, huzur- gerçek hayat için de geçerli.

Bunda da aslında şaşırılacak bir şey yok.

Çünkü film yapımcıları mimariyi - önceden var olan tüm çağrışımlarıyla birlikte - gerçek dünyadan alıyor ve bunu hikayelerini anlatmak için kullanıyor.

Sazdan kulübeler ile huzur ya da karanlık kuleler ve korku arasındaki ilişkileri film yapımcıları yaratmadılar; onları gerçek hayattan ödünç aldılar.

Tüm bu etkilerine rağmen mimarlığın duygusal gücü hak ettiği kadar ilgi görmüyor.

İnsanlar güzellik, işlev, stiller ve hareketler hakkında oldukça soyut bir şekilde konuşurlar, ancak sinema bize mimarlığın, iyi ya da kötü, karakter ve duygudan ayrılamaz olduğunu öğretir.

Banliyö ile eski bir şehir arasındaki fark sadece görünüşleri değil, bize nasıl hissettirdikleridir.

Filmlerde de bu etki aynıdır.

Mimari, fark etmesek veya istemesek bile nasıl hissettiğimizi etkiler.

Kuşkusuz, film yapımcıları da bunu herkesten daha iyi biliyor.

Bu Aralar Çok Gündemdeler: Sigma Erkekler Kimdir ve Alfa Erkeklerden Farkı Nedir?
Acımasız Bir Sosyopat: Hafızalarınızdan Silinmeyecek Bir Suç Defterini Sizin İçin Açıyoruz!
Farklılıkları Yüzünden İnsanların Önünde Sergilenen 'Sirk Ucubelerinin' Dramatik Hayat Hikayeleri

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı