“Biz bu yatırıma uzun vadeli bakıyoruz, kısa vadeli değil. Ekonomiye katkısı nasıl olacak, onu da düşünüyoruz. İşin yüksek teknoloji ve eğitim boyutunu düşündüğünüzde, havacılığın ekonomiye katkısı 1’e 7 olarak hesaplanıyor. Bu proje Türkiye’nin dünyada ilk 10 ekonomiye girmesine büyük katkı yapabilecek tarihi bir girişim, bizi o yüzden de ayrıca heyecanlandırıyor. Ancak burada kritik olan mesele, yaptığınızda işi dünya standartlarında yapabilmeniz. Yoksa Türkiye’ye sıkışırsınız.
Türkiye şuna karar vermeli: Sadece kendi uçağını mı üretmek istiyor yoksa global bir uçak mı üretmek istiyor. Çünkü bu endüstride yüzde 100 yerli diye bir kavram yok. Rekabet cok fazla ve uzmanlaşma alanlarını çok dikkatli seçmek lazım. Motoru dışarda yaptırıyorsunuz, bazı parçaları dışarıdan alıyorsunuz. Global bir pazarı hedefliyorsanız böyle yapmanız gerekir. Marka, fiyat ve rekabet çok önemli. Boeing bile her şeyi yerli üretmiyor. Tam tersine, yeni uçakları 787’ye dünyanın her yerinden malzeme geliyor. Seattle’daki üretim tesisleri montaj hattı gibi.”
'Hedef TRJ328’de olmasın'
Şirketin CEO’su Fatih Özmen’in, “Sonuçlandırıldığında toplam 1.5 milyar dolarlık bir iş bu. Buna Dornier’nin fikri mülkiyet hakları, 50 adet yeni TRJ328 uçak ve TRJ628’in ilk tasarımı dahil” diyerek açıkladığı projeyle ilgili yaşanan sıkıntıyı ise Eren Özmen şöyle aktardı: “Şimdi görüşmelerde yüzde 70 yerli üretim hedefini tutturmamız isteniyor. Ancak bu ilk asamada o kadar güç ki. Düşünün, sadece motor ve elektronik sistemler zaten uçağın büyük bir kısmı demek ve bunlar şu anda yalnızca dışarıda üretiliyor. Biz de diyoruz ki, ilk aşamada üretilecek (üç yıl içinde teslim edilmesi planlanan) 32 kişilik TRJ328’te degil de bu hedef 2023’e kadar hazır olacak, 70 kişilik TRJ628’de olsun.”
'SSM harp çıkarsa diye bakıyor'
Peki projenin iptaline neden olabilecek “yüzde 70” konusundaki bu tutum neden kaynaklanıyor? Eren Özmen, onu da şöyle açıklıyor: “Burada sanırım en önemli detay şu. Proje şu anda Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın kontrolünde ilerliyor. SSM için de öncelik milli kontrol. Yani harp çıkarsa üretim konusunda dışa bağımlı olmayayım, kendim kontrol edebileyim ve ucuza çıkarayım, diye bakıyor. Parçayı yapar ve sertifikasyona gerek duymaz. Ama burada sertifikasyon bizim için önemli. Çünkü bu uçağı global ölçekte satacaksak, sertifikasyonu düşünmek zorundayız.” Eren Özmen’den sonra Fatih Özmen’in aktardığı bir ayrıntı ise kamuoyuna “milli uçak” projesi olarak duyurulan işin en can alıcı kısmını oluşturuyor. Fatih Özmen, şimdiye kadar bir anlaşma imzalanmamış projenin ilk defa açıkça suya düşebileceğinden bahsedip şunları söylüyor: “Mayıs ayında yapılan lansmanda, Başbakan Davutoğlu’nun desteği sayesinde Türkiye Hükümeti ve hükümetin ana sahibi olduğu STM şirketiyle sadece bir ortak niyet bildirgesi imzaladık. 2015 Haziranı’ndaki Savunma Sanayii İcra Komitesi’nden de gerekli karar çıktı. Ancak daha anlaşma yok. En kötü senaryo, anlaşma olmazsa, Türkiye sonra “Hayır” derse, biz bazı yatırımlarımızı kaybetmemize rağmen, yine de Dornier gibi iyi bir şirketi satın almış oluruz.”