Samsun Milletvekili olan Karaaslan, bölge ziyaretlerinde 'Kadın Girişimcilerle Buluşma' programı kapsamında düzenlenen Çarşamba-Doğal Yaşam Parkı'ndaki bir organizasyonda yaptığı konuşmada, enflasyondaki sert yükseliş için ‘dış dünyanın’ etkisine dikkat çekti ve düşüşün de bu nedenle gerçekleşemediğini açıkladı. Enflasyon için yaptığı tanımlama ise daha dikkat çekiciydi:
Tanımı itibarıyla aslında aşırı tüketimden dolayı kaynaklandığı düşünülen fiyatlardaki artış.
Türk Dil Kurumu sözlüğü üzerinden enflasyon tanımına bakıldığında şu ifadeler bulunuyor:
Para şişkinliği, gereğinden fazla artış, şişkinlik, pahalılık.
Tabi bu durumda terminoloji devreye giriyor çünkü iktisat bir bilim dalı. Merkez Bankası nasıl tanımlamış ona bakarsak; Enflasyon deyince akla ilk gelen günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır. Ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir.
Enflasyon denen şey, tanımı itibarıyla aslında aşırı tüketimden dolayı kaynaklandığı düşünülen fiyatlardaki artış. Bunun için bize yıllardır sunulan reçete şuydu, 'yüksek faiz uygulayın.' Yani, insanlar parasını harcamak yerine parasını tasarrufta tutsunlar ve tuttukları para üzerinden para kazansınlar. Fakat bugün Cumhurbaşkanımız farklı bir şey yapıyor. Diyor ki 'hayır ben bu reçeteyi reddediyorum artık'. Bu ülke paradan para kazananların ülkesi değil. Bu ülke emeğiyle, alın teriyle üreterek yeni yatırımlar yaparak kazananların ülkesi olacak ve hepimiz kazanacağız. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız burada çok önemli bir yol ayrımına gitti. Dedi ki 'Hayır, bu ülke artık üretecek, yeni yatırımlar yapacak, sanayiyi artıracak, istihdam sağlayacak, gençlere iş olanağı sağlayacak.' Belki bir süre bunun zorluğunu çekeceğiz çünkü dış dünya böyle olsun istemiyor. Ama biz sonunda öyle bir refah seviyesine ulaşacağız ki ve bu kalıcı olacak.
Partisi fark etmiyor, işte bizi temsil etsin diye seçtiğimiz milletvekilleri bunlar... Ya sırf konuşmuş olmak için konuşurlar, ya bir gram fikirleri olmadığı konularda yorum yaparlar, ya seçmenine şirin gözükmek için rakip partililere laf atar, kavga çıkarırlar, ya da hiç şeye karışmaz, yorum yapmaz sessizce paralarını alır bir nevi bankamatik vekilliği yaparlar. Bunlar ülke çıkarı için asla birlik olmazlar ama iş kendi çıkarlarına gelince (haklarının çoğaltılması, meclis koltuklarının, yemeklerinin, odalarının yenilenmesi, maaşlarının arttırılması gibi) birlik olmasını çok iyi bilirler, sonra da biz halkı temsil ediyoruz derler....
Oturdukları koltuklardan kaldırsan bunları sövmedik hiç bir şey bırakmazlar çünkü bunlar beyinlerini ceplerinde taşıyorlar
Pahalılıktan tüketemiyoruz ki fazla tüketelim