Mikrobiyolog Ali Akın: "Âşık Olacağınız Kişiyi Bağırsaklarınızdaki Bakteriler Seçiyor!"

Sizi bilmem ama benim bu bağırsak sağlığı ile alakalı kafam karışık. Bu mesele son on yıldır fazlasıyla gündemde. Eskiden bilmiyorduk ama şimdi anladık ki bağırsaklarımız doğru çalışmıyorsa tüm sağlığımız etkileniyor. Birçok rahatsızlık bağırsakta başlıyor deniyor. Bu konuyla alakalı çok kitap var, sosyal medyada da bana göre haddinden fazla uzman mevcut.

Marketler derseniz probiyotik ürünlerle dolu, eczanelerdeki takviyelere her gün yenisi ekleniyor. Çocukluğumda kronik kabızlık çektim. Sonrasında Gastric Bypass oldum. Yani kişisel olarak ilgilenmem gereken bir konu bu. Araştırırken de Ali Akın ile karşılaştım. Ali Bey Bodrumlu, şu an Amerika'da yaşıyor, mikrobiyota uzmanlaşmış sayılı isimden biri. Merak edenler için enteresan bir söyleşi oldu, buyursunlar.

- “Bağırsağımız ikinci beynimiz” deniyor ama bence bu konuyla alakalı çok bilgi kirliliği de var. Beyin be bağırsak arasındaki bağlantıyı basitçe açıklar mısınız?

Doğru hatta eksik bir tanım diyebiliriz. Bağırsaklar ikinci beynimiz mi yoksa birinci beynimiz mi? Bilimsel olarak bakalım: İnsanoğlunda 23 bin gen var. Öte yandan insan vücudundaki mikroorganizmalar da ise iki milyon gen var! Kim kimi idare ediyor olabilir sizce? Bağırsaklarımızdaki bakteriler beynin karar verme sürecinde dahi çok etkililer.

-  'Onlar bizi yönetiyor aslında' diyorsunuz...

Şöyle bir örnek verelim: Mesela bekarsınız ve biriyle beraber olmak istiyorsunuz. Bağırsaklarınızdaki mikroorganizmalar bu kişiyi seçmenizde çok önemli rol oynar. Âşık olacağınız kişiyi bağırsaklarınızdaki bakteriler seçiyor ve farkında değilsiniz diyebiliriz. Biraz açayım; siz kendi bağırsak floranızda bulunmayacak bakterileri bünyesinde barındıran birini otomatikman daha çekici buluyorsunuz. Bu içgüdüsel bir şey. İnsan üremek ve bir sonraki soyu yaratma güdüsüne sahip. Birini çekici bulduğunda da aslında o soyu en ideal şekilde ortaya çıkaracağı partneri seçiyor bilinçsizce. Yani diyorsunuz ki 'bende bu bakteriler var, ondan da bende olmayanlar”, 'soyumuz hepsine sahip olacak' diyorsunuz. Bunu tabii ki biz değil, bağırsak ve beyin arasında enzimler vasıtasıyla sağlanan iletişim söylüyor. O halde yeniden sorabiliriz: Sizce kim kimi idare ediyor?

Yapmamız gereken vücudumuzdaki bakterilere sahip çıkmak! Biz bakterilerimize ne kadar iyi bakarsak ne kadar iyi desteklersek o kadar sağlıklı, o kadar mutlu, o kadar huzurlu, o kadar dinamik bir şekilde yaşayabiliriz. Örnek vereyim: Serotonin hormonu salgılandığında mutlu oluyoruz. Salgılanmadığında ise mutsuz, huzursuz ve depresif oluyoruz. Bakterilerimiz sağlıklı bir şekilde var olduğunda serotonin salgılanıyor ve mutlu oluyoruz. Peki antibiyotik kullanıldığında ne oluyor? Mikrobiyotamiz dengesini kaybediyor, serotonin salgılanmıyor ve bunun sonucunda ver elini depresyon.

- Doğru probiyotik kullanımını kastediyorsunuz. Kendimden örnek vereyim: bazı ürünler bana gaz yaptı. Korkudan kullanamıyorum.

Arkasında bir bilim insanı olan markaları tercih edin. Yani güvenilir doktorların geliştirdikleri içeriklere yönelin. Yoksa herkesin bildiği probiyotik isimleri var, sırf onları içeriyor diye o ürün faydalı mıdır? Bunu sormak lazım. Mesela İnülin adında bir probiyotik var. Herkes kullanabilir ancak inülin'in alt çeşitleri vardır ve bunu herkes bilmez. Satıcılar da bilmez. Gas bölümüne gelince, aslında probiyotik vücuda girdiğinde oradaki ortamı analiz ediyor. 'Burada neler eksik? Sorun neredeye?' bakıyor. Gas olması da bu süreçte gayet normal hatta 'probiyotik kullanayım gazım olmasın' bence aslında bir kısır döngü çünkü gaz çıkarmak özünde sağlıklı olmanın, sistemin sağlıklı çalışmasının bir göstergesi.

Probiyotik kullanmayı düzenli hale getirdiğiniz zaman, yani bu içerideki iyileştirme işi devam ettiğinde bir süre sonra o gaz hissi de azalacak.  İki hafta ile 1,5 ay içerisinde bağırsağınızdaki mikroorganizmalar olmaları gerektiği şekilde düzenlenmiş olacaklar.

- Bağırsakları düzenli olarak yıkatmak, ozon terapisi gibi alternatif yöntemler de var.

Bağırsakları yıkamak optimal bir şey değil, neden? Neden? Çünkü kendi öz mikrobiyotanızı haşat hale getiriyorsunuz. Bizler mikrobiyotamızı (bağırsaklarımızdaki bakterileri) nereden alıyoruz? Annemizden, o da annesinden. Yani bugün size atalarınızdan ne kaldı diye soracak olursak mikrobiyotanız kaldı diyebiliriz. Bunu su sabun ve hortum ile bilinçsiz bir şekilde yıkanması tüm yapıyı, yüm kompozisyonu değiştireceği için düzeltilmesi güç durumlara sebep olabilir. Başta söylediğim her insana öz olan o genetik kimliği bozabilir.

Bu ameliyat kilo kaybı açısından, insülin direnci açısından insanı gerçekten sağlıklı hale getiren bir ameliyat. Ancak gastrik bypass vücuttaki 'mikrobial community'yi yani mikrobiyotanın şeklini baştan aşağı değiştiriyor. Bağırsağın bir kısmı sindirim sisteminin dışında bırakılıyor, bir anlamda yok oluyor.Şöyle örnek vereyim: Bir ordunuz var diyelim ve o ordunun bir tugayı tamamen gidiyor. Bu da ömür boyu 'savaşma' stratejinizi değiştirmenizi gerektiren bir durum. Bakterilerin doğal olarak yaşadığı bağırsak bölgeleri artık olmadığı için vücudun mikrobiyota dengesi bir daha düzelmemek üzere değişecektir. O yüzden bu operasyonu geçiren arkadaşlar mikrobiyotalarına her zaman özen göstermeli- dengeyi sağlamak için probiyotik takviyelerini yönelmelidir.

- Dolunay ve mikrobiyota ile alakalı bir paylaşımınızı hatırlıyorum. Benim çok ilgimi çekti.

Dolunay yerçekimindeki değişikliklerden ötürü medcezire sebep olur. Yani suların çekilmesine ve ani yükselmesine. Aynı etkiyi bizim bedenimizde neden yapmasın? Medceziri yapan yerçekimi biz hissetmesek de vücudumuzda çok etkili doğal olarak da vücudumuzda yaşayan bakterileri de etkiliyor. Böyle dönemlerde yangıya sebep olan, savaşçı bakterilerde artış olur.

Mesela dolunay döneminde uykusuzluk, sinirlilik ödem olur denir. Bilimsek olarak da bir açıklaması var: Öyle oluyor çünkü gerçekten içimizde bir savaş var. Bakteriler ortalıklarda başı boş bir şekilde dolaşıyorlar. O gerginlik hissi içeride yaşanan savaştan kaynaklanıyor.

Böyle dönemlerde açlık hissi de artar, dolabın önünde sürekli bir şeyler atıştırırız mesela. Aslında acıkan biz değiliz dolunaydan ötürü aktifleşen savaşçı bakteriler. Özellikle otizmli insanlarda bu etki çok net gözlemlenebiliyor. Ya da otoimmün hastalıklara sahip olanlar bu etkileri çok daha net yaşıyorlar.

Bir de enteresan bir gözlemim daha var. Bilimsel olarak bir yere oturtmak henüz mümkün değil ancak gözlemim şu: Dolunay döneminde kanser hastası tanıdıklarımın normalde çok daha rahat olduklarını fark ettim. Kendilerini normalden daha iyi hissediyorlar. 'Demek ki bu insanlarda savaşçı bakterilerin çoğalması kansere karşı savaşı güçlendiriyor ve kendilerini çok daha hissediyorlar' diyorum. O yüzden aman diyorum dolunay olduğu zamanı mümkün oldukça yeşillikle beslenelim. Neden?  Bu pro -inflametörü (savaşçı) bakterilerin çoğalmasını engeller ve etkilerini azaltır.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti