Anadolu'da Ortaya Çıkan ve Kendinden Sonra Gelecek Birçok Medeniyete Ayna Tutmuş Bir Toplum: Urartular

O dönemde çağdaş olmak Urartulara özgüydü ve medeniyetin göbeği onlardı...

Urartular, M.Ö. 1200 yıllarında Hitit devletinin yıkılmasından sonra Anadolu'da ortaya çıkan bir medeniyetti.

Van Gölü civarlarında kurulan bir medeniyetti. Bu bölge Asurlular tarafından Uruatri yani dağlık bölge olarak adlandırıldı. M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında, göçebe durumdaki bazı kabileler bu bölgede birleşerek Urartu Devletini kurdu. Başkenti, Van Gölü kıyısında bir kayalığın üzerine kurulmuş olarak bulunan Tuşpa'ydı.

19. yüzyılda tekrar keşfedilene kadar unutulan, Eski Ahit'te bıraktıkları Ararat ismi dışında insanlığın belleğinden uzun yıllar uzak kalan bir uygarlıktı.

Ülkenin en geniş sınırları kuzeydoğuda Ermenistan’a, güneydoğuda Urmiye Gölüne, kuzeybatıda Erzincan’a, güneybatıda ise Malatya yöresi ve Toros dağlarına değin uzanıyordu. Buralarda askeri ve ekonomik amaçlı pek çok kente sahiplik etti. Bu şehirler uzun yıllar medeniyete ev sahipliği yaptı.

Bölgede daha önceleri egemenlik kurmuş olan Hurri Devleti'nin mirasçıları olduklarına dair bir görüş var.

Urartuların, bayındırlık alanında önemli çalışmaları oldu. Bölgenin sarp kayalık yapısı nedeniyle son derece ölçülü biçimde inşa edilmesi gerekliydi. İnşa edilen kale, kent, baraj, su kanalı, tapınak ve kaya anıtları bu açıdan çok iyiydi. Kayalara oyulmuş olan Urartu Kral Mezarları, dünyadaki ilk örneklerdi.

Mimari alanda gelişmelerinde yıllarca savaş halinde oldukları Asurluların da büyük bir etkisi vardı.

Urartu Sarayları genellikle iki katlıydı. Alt kat mutfak, banyo, tuvalet gibi hizmet birimlerine ayrılmıştı. Üst katta ise büyük bir kabul salonu ile yatak odaları bulunmaktaydı. Urartu devletinde her türlü alt yapı hizmeti devlet tarafından planlanmıştı. Bu planlamalar, neredeyse kusursuz denebilecek bir yapıdaydı.

Tarım Urartular için kutsaldı, bu nedenle tarım arazilerini canlı tutmak için büyük uğraşlar verdiler.

Sulamaya önem verildi.Günümüzde de varlığını sürdürebilecek derecede sağlam yapılar ürettiler. Kral Menua’nın yaptırttığı 56 km. uzunluğundaki su kanalı, 2800 yıl önce yapılsa da bugün hala faal halde. Toprakkale için inşa edilmiş olan Keşişgöl Barajı bazı onarımlarla günümüzde de kullanılır vaziyette.

Bugün dahi kullanılan su kanallarının dışında, Elazığ-Van asfalt yolu etraflarında ve Bingöl dağlarının eteklerinde oluşturdukları yolların kalıntıları hala bulunmakta.

Dünyanın en eski ulaşım sistemlerinden olan Urartu kara yollarının en etkileyici kalıntıları Bingöl dağları üzerindeydi. Van’dan Palu, Harput ve Malatya’ya uzanan bu kara yolu ortalama 5.40 m. genişliğinde olup, her 25-30 km. de bir konaklama merkezi vardı. Bu merkezlerin içindeki halılar ve motifli örtüler görselliğe verdikleri önemi gösteriyordu.

Kendilerinden önceki büyük bir Anadolu imparatorluğu olan Hititlerle de pek çok ortak tanrıları vardı.

Dinleri çok tanrılıydı. En önemli tanrıları Haldi, Teişeba  ve Şiviniydi. Kendilerine özgü oluşturdukları tapınaklarda törenler düzenlerlerdi. Tanrı heykelinin durduğu kare planlı yüksek kuleler vardı. Bu kulelerin dış kısmına ayinler sırasında adaklar asılırdı. İç kısımları mavi ve kırmızının yoğunlukta olduğu motiflerle bezeliydi. Ahiret inancına sahip bir toplumdu. Ölümden sonraki hayata inanıyorlardı.

Dilleri Hurrice ile akraba olan Urartular, çivi yazısı ve hiyeroglif yazısı kullandılar.

Bölgedeki zengin maden kaynaklarını kullanarak çok ileri seviyelerdeki işçilikleriyle verdikleri ürünler dikkat çekiciydi. Koşum takımları, ritüel kazanlar ve benzeri eşyaların yanı sıra upuzun görkemli kılıçlar, kocaman işlemeli kalkanlar, miğferler ve süslü zırhlar Urartu sanatının en çarpıcı örnekleridir.

M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında Urartuların etki alanı Suriye’ye doğru genişlemeye başlamıştı.

Kral II. Sardur, Asur egemenliğine karşı harekete geçti. Ancak Asurlular M.Ö. 743 tarihinde Adıyaman-Gölbaşı yöresinde Tuşpa’yı kuşatınca Urartu egemenliğine büyük bir darbe vuruldu. Urartular M.Ö. 8. yüzyıl sonlarında Van gölü yöresine çekilmek zorunda kaldılar.  M.Ö. 612 yılında,  Urartu devletine Medler ve İskitler on yıl içinde son verdi.

Kısacası çağının çok ötesindeki işleri, çok kısa bir süre içerisinde gerçekleştirebilen bir devletti.

Urartular yaşadıkları bölgenin siyasi karışıklığını, dağlık ve engebeli arazi şartlarını, sert iklimini lehine çevirmeyi bilen; yönetim, din, mimari, maden ve sanat gibi pek çok farklı alanlarda oldukça başarılı işler yapabilmiş bir uygarlıktı.

 Etkileşimlere rağmen kendi sistemini oluşturabilmesiyle de saygıyı sonuna kadar hak ettiğini düşünüyoruz. Yorumlarda buluşalım...

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
08.02.2020

Böyle içerikler görmek güzel ama şunları biraz daha iyi araştırarak, yanlış tanımlamalar ve yanlış görseller olmadan yapmak lazım. Mesela en başta başlık yanlış: Urartular bir Mezopotamya değil Anadolu krallığıdır. Sonra yazıyı ilk kez kullanan toplum olmaları gibi bir ifade var, büyük ihtimalle hatalı yazım, eğer bilerek öyle yazıldıysa çok fena. Sonra görsellerde de yer yer Yeni Assur ve Geç Hitit kabartmaları kullanılmış. Halbuki Urartu mimari kalıntıları, kaya mezarları, yazıtları, işlemeli kemerleri gibi kullanılabilecek çok fazla güzel görsel var. Düşünce ve niyet güzel, ama eksiksiz ve daha zengin içerikli olsa daha iyi.

08.02.2020

Faal olan baraj ve su yollarınıda koysaydınız yaa

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ