Meslekten Kovulan Eşcinsel Polis Anlattı

Osman, 28 yaşında. Geçtiğimiz aylarda, altı senedir yaptığı polislik mesleğinden eşcinsel olduğu için ihraç edildi. Yaşadıklarını Bianet'ten Çiçek Tahaoğlu'na anlattı.

Osman, 28 yaşında. Geçtiğimiz aylarda, altı senedir yaptığı polislik mesleğinden eşcinsel olduğu için ihraç edildi.

Mesleğe iadesi için dava açtı. Duruşma tarihini bekliyor.

Kendini muhafazakar olarak tanımlıyor: “Dinime bağlıyım, namazımı kılarım. Eşcinsel olmam, dinsiz yaşayacağım anlamına gelmiyor. Bir heteroseksüel çift, nasıl toplumsal kalıpların içinde ilişkilerini yaşıyorsa, ben de yaşayabilmeli ve mesleğimi yapabilmeliyim. Devlet de bunu normal karşılamalı.”

Osman’la buluşup, meslekten ihracına giden süreci ve sonrasını konuştuk.

Neden polislik yapmaya başladınız?

Vatanımı ve milletimi gerçekten çok seviyorum ve hep onlara hizmet edecek bir iş yapmak istedim. Çocukluğumdan beri, aslında ya doktor ya da bir hukuk adamı olacağım derdim. Keşke avukat olsaydım da, benim gibi ayrımcılığa uğrayan insanların hakkını savunabilseydim diye düşünüyorum şimdi geriye bakınca.

2006’da polisliğe başladınız. Polisliğe başlamadan kendinize ya da ailenize, arkadaşlarınıza açılmış mıydınız?

Ben bu (eşcinsel) ortamı yaşamıyordum. Kendimi biliyordum, içimde farklı bir duygu vardı. Ama hem inançlarım gereği hem de sosyal baskıdan korkarak bunu hep erteledim. Depresyon ilaçları kullanmaya başladım. Ama ilaçlar işe adaptasyonumu ve sosyal yaşantımı etkileyince ilaçları bıraktım.

Daha sonra gittiğim şehirde biriyle tanıştım ve bu konuda dertleşmeye başladım. Zaten ortalıkta beraberlik yaşayan biri değilim, Türkiye gibi bir yerde böyle bir lüksümüz de yok zaten.

Bu ilişkiyi mi öğrendiler diğer polisler?

Evet ama dolaylı olarak. İstihbarat Şube’ye tayinim çıkmıştı. Ancak biri İstihbarat Şube müdürüne “Dikkat edin, o şahsın erkeklere eğilimi var” demiş.

Sonra telefonlarım usulsüz olarak dinlemeye alınmış, hatta İstihbarat Şube’deki arkadaşlar, Emniyet’e hakkımda soruşturma açılması için ilişkilerimle ilgili bir mail atmışlar.

Bir gece 22.00 gibi telefonum çaldı. Polis arkadaşlar görüşmemiz gerektiğini söyledi. Aşağı indiğimde Emniyet’e gitmemiz gerektiğini söylediler ve nedeniyle ilgili hiçbir açıklama yapmadılar.

Saat 23.00’da Asayiş Şube Müdürü’nün kapısında yarım saat beklettiler. Hiç unutmuyorum, içeride Hande Yener’in şarkısı çalıyordu. Beni içeri aldıklarında Teknik Takip’in komiser yardımcısı da oradaydı.

“Buraya neden geldiğini biliyor musun? Tahmin edebiliyor musun?” gibi soruların ardından, cinsel yönelimime ilişkin hakaret ve küfürler etmeye başladılar. Ben bunları hak edecek bir şey yapmadım. Mesleğimde de başarılıydım.

Bana gey olduğunu düşündükleri 4-5 kişinin isimlerini söylediler. “Bunların isimlerini de ver ifadende” dediler. “Hayır, ben onları bilmiyorum. Herkesin özel hayatı” dedim. Ama kendi cinsel yönelimimin farklı olduğunu da söyledim.

Bir arkadaşımı da içeri almışlar. Onun hali de haraptı. Dövmüşler, hakaret etmişler, hakkımda sorular sormuşlar...

O da polis miydi?

Hayır. Sivil bir vatandaştı. Onu da ailesine her şeyi anlatmakla tehdit etmişler. Bizim cinsel bir beraberliğimiz yoktu. Sadece dertleştiğim bir insandı.

Ona nasıl ulaşmışlar?

Telefonumu dinlerken konuşmalarımızı duymuşlar. İşyerinden gidip almışlar “hakkında iddialar var” diyerek. Benim ifadem de sabah mesai saatlerinde alınabilecek bir meseleydi. Ama gece, Teknik Takip’in olduğu büroda ifademi aldılar. Usulsüzlüğün daniskası!

Avukat istedim, “Hayır, bu rezaleti hiçbir avukat duymayacak” dediler. İfademi verirken hiç duymadığım küfürler işittim. Bunu ispat edemiyorsun, yaşadığınla kalıyorsun. O gece kendime bir şey yapmayayım diye silahıma el koydular. Sabaha karşı 4’te evdeydim.

İki gün sonra ifademi alan arkadaş beni aradı, eve geldi. Tutanağı gösterdi; “Şurada bir yanlışlık olmuş” falan dedi . İfadeyi yazan ve alan kişinin ismi ile ifademin alındığı saat tutanakta değişmişti. Çünkü ifademi alan ve yazan kişinin böyle bir işi yok normalde. Teknik Takip sadece takibi yapar ve bürolara verir işleyiş olarak. Tutanakta yapılan değişiklikle Ahlak Masası’ndan bir komiserle normal bir polis memuru, gündüz saatlerinde ifademi almış gibi gösterildi. Ve bana da bunu imzalattılar.

15 gün sonra beni bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderdiler. Orada kurula çıktım. Cinsel yönelimimin farklı olduğunu söyledim. Emniyet Hizmetleri Sağlık Şartları Yönetmeliğinde belirtilen bir hastalık dilimi verildi. Buna göre görevimi yapmamda herhangi bir sakınca yok.

Devlet eşcinsel olduğum için “sen hastasın” diyor ama “kişi kendini iş ortamında belli etmeyecek durumdaysa görevine devam eder” diyor.

Sonra?

Buradan bir şey yapamayınca hakkımda disiplin soruşturması açtılar. İki müfettiş geldi.

Eski bir arkadaşımı da ifadeye çağırmışlar. O da benim bir adamla bir otele gittiğimi söylemiş. Ben ne kadar gizli yaşıyorum, kendimle bile yüzleşmekten korkuyorum. Bir adamla otele gittiğimi iddia ediyorlar. Ki gitsem bile kime ne!

Ben de müfettişlere anlatmaya başladım: Önce kendim kabul etmedim. İstanbul’da göreve başladığımda iki kız arkadaşım oldu. İlişkilerimde başarılı olamadım. Kendimle çelişiyordum ve mutlu değildim. Çift kişilikli gibi olmaya başlamıştım. Kendime ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin, dedim ve bu deveyi gütmeye karar verdim. “Ben buyum” dedim.

Müfettişler, hizmet dışında resmi sıfatın gerektirdiği saygınlık duygusunu azaltmak suçuyla dosyamı disiplin kuruluna yönlendirdi. Kurulda zaten beni en başından beri araştırıp, ifademi alan kişiler yer alıyordu.

6 ay kıdem tenzili verilmesi gerekirken, kurul yüz kızartıcı suç işlediğimi söyleyerek dosyayı İçişleri Bakanlığı’na gönderiyor.

Ancak dosya kapalı gizli ibareli zarfta gelmesi gerekirken, bayrak gibi sallandırılıyor ve bu nedenle olayı duymayan kalmadı. Aslında gizlilik kurallarını ihlal ederek beni istifaya zorladılar, psikolojik baskı uyguladılar.

Ama ben yılmadım. Tüm bunlara tek başıma göğüs gerdim. Artık LGBT örgütlerini de tanıyorum. Bu saatten sonra son nefesime kadar bu işin arkasında duracağım. Ben yaşadım, başka devlet memuru arkadaşlar ya da LGBT bireyler bunu yaşamasın.

Devlet memurluğundan ihraç edilmeniz nasıl oldu?

Dosya İçişleri’ne gittiğinde sözlü savunma vermeye gittim. Müsteşarının bana ilk söylediği şuydu: “Oğlum, ben buna suç demiyorum. Anlat”. Görüşme iyi geçmişti. Ama 2 ay sonra devlet memurluğundan çıkarıldığımı öğrendim.

Verilen karar Anayasa’nın 10., AİHS’in 8 ve 14. Maddelerine aykırı.

İşin hukukunu da öğrenmişsiniz bu süreçte.

Tabii ki. Sonuçta polisler de hukuk insanı. Başıma gelenlerden sonra da çok araştırdım.

Bana normalde Emniyet Hizmetleri Disiplin Tüzüğü’ndeki cezalardan verilmesi gerekirken, en ağır ceza verildi. Sicil notlarım 90’dan aşağı değil, daha önce hakkımda hiçbir soruşturma yok. Bu durumda bir alt ceza verilir. Ama bireysel davranıldı, böyle bir şey yaşadım.

Ben IPA (Uluslararası Polis Teşkilatı) üyesiydim. IPA’nın, yurtdışındaki eşcinsel polis topluluklarının ve İstanbul Barosu’nun davamı takip etmesini istiyorum. Kimseden yardım istemiyorum ama takip istiyorum. Bir baksınlar, benim hakkım yeniliyor mu yenilmiyor mu?

Bu süreçte size destek olanlar oldu mu?

Evet, birçok polis arkadaşım da çok destek oldu. “Bugün sana, yarın bizim çocuklarımıza” dediler. Hala arayıp soruyorlar. Hepsi evli, çocuklu, heteroseksüel insanlar.

Polis arkadaşlardan darbe yediğim de oldu, destek veren de… Birlikte sohbetlere gittiğimiz, hizmetin içinde olduğum arkadaşların bana destek olmaması, telefonlarıma bile çıkmaması ise beni üzdü.

Özellikle çocukluğumdan beri dostum olan bir meslektaşımın aleyhime ifade verip, sonra da bana sırt çevirmesi beni çok kırdı bu süreçte.

Hizmet derken?

Polis teşkilatında çok net bir ayrım vardır. Onlardan olanlar ve onlardan olmayanlar.

Siz bu sohbetlere bu yüzden mi katılıyordunuz?

Hayır. İnançlarım gereği gidiyordum. Oraya gittiğimde huzur alıyordum. Böyle bir durumum var ama çok şükür sağlığım yerinde, diyordum. Cinsel yönelimimle ilgili bocalamalarımdan uzaklaşıp huzur buluyordum. Bu yüzden hizmet hareketinin içerisindeydim.

Şimdi meslekten ihraç edildiniz. Ne iş yapıyorsunuz? Nasıl sürdürüyorsunuz hayatınızı?

Bir esnafın yanında çalışıyorum. Açıkçası hayatımı sürdürmekte çok zorlanıyorum. Ağabeyim ödemelerime yardım ediyor.

Aileniz olup bitenlerden haberdar mı?

Büyük ağabeyim her şeyi biliyor. Diğerleri hiç bilmiyor, rahatsızlığım nedeniyle bir süre çalışmayacağımı söyledim. Bu konuda bilgili değiller, onları da kaybetmek istemiyorum.

Peki tüm bunlardan sonra polisliğe devam mı etmek istiyorsunuz?

İleride eder miyim etmez miyim bilmiyorum ama bu hakkın bana verilmesi lazım. Geldiğim yerde benim insanlık onurumu zedelediler. Ben tayinim çıkıp gelirken, utancımdan kimseyle vedalaşamadım.

Ben davamı kazanıp, gerekirse kendi onurumla istifa edeyim istiyorum. Ben bunun sınavına girdim, kazandım, bunun eğitimini aldım. Kısacası emek verdim.

Anketler, polislerin çoğunun mesleği bırakmak istediğini ya da intiharı düşündüğünü gösteriyor. Siz polislik yaparken hiç böyle düşündünüz mü?

Evet, benim de bunu düşündüğüm anlar oldu. Siz hiçbir hobisi olan, bir kursa giden, ya da terapiye giden bir polis gördünüz mü? Hayır.

Bakıyorsun, ilişkilerinde sorun yaşıyorlar çünkü 24 saat çalışıyorlar. Amir baskısı haksızlıklar, teşkilat içindeki yapılanmalar… İnsanı o raddeye getiriyor.

Polislerin translara sokakta yürürken bile ceza yazdıklarını, LGBT bireylere kötü davrandıklarını biliyoruz. Siz olayın diğer tarafındayken, yani polisken nasıldı durum?

Mesleğe ilk başladığımda, kendi yönelimimi kabul etmediğim zamanlarda, karakola bir travesti gelmişti. Ama kolları kan revan içerisinde…

Polis arkadaşlar da dalga geçiyor. Çok zoruma gitmişti. Kızı nezarete atacaklardı, hayır, dedim. Onu bizim dinlenme odamıza götürdüm, bir kahve yaptım. Sağlık raporuna da ben götürdüm. Bana dediği tek şey: “İlk defa bir polis tarafından insan muamelesi görüyorum”. Orada çok duygulanmıştım.

Burada yine devletin bir sorunu var. Devlet bu insanlara bir iş imkanı açarsa, kurum olarak “gel, çalış” derse, zaten kimse gidip o işi yapmayacak. Kimse o hayattan memnun değil. Bazı şeylerin önünü açacaksın.

Kim olursa olsun, din, dil, ırk, cinsel yönelim, kimse hor görülmeyi hak etmiyor.

Çiçek Tahaoğlu | Bianet

Popüler İçerikler

Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?