Kadınların tek bir kalıba sokulmaya çalışılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren oyuncu, bu durumun insanların iç dünyasındaki mutsuzluktan kaynaklandığını şöyle anlatıyor: 'Özgüvenli olmamızda dış görünüşümüzün etkisi var ama insan sadece bundan ibaret değil. Hayatta biraz sadeliği ön planda tuttuğum bir evredeyim. Belli kalıpların içine girmeyi sevmiyorum, doğal halimi beğeniyorum. Bence hiçbir şey yapmamak da çok seksi oluyor. Kendinizi bulduğunuz noktada dışarıyı önemsememeye başlıyorsunuz. Bu güzellik kurallarını kim koydu ki? İnsana cool'luk katan şey tamamen kendi aurasıyla ilgili.
Eskiden şort-bot giydiğimde kendimi iyi hissediyordum. Şimdi meşhur siyah taytımı giyip çıkıyorum ve kendimi iyi hissediyorum. Ergenlik dönemlerimde dudaklarımı büyütmek için üç kat ruj sürüyordum. Artık bunları yapmıyorum. Hatta ince kaş modası olduğunda kaşlarımı jiletlemiştim. O kaş modası bizi bitirdi. Üzüldüm bu duruma ve daha sonra gidip hafif doldurtmuştum.” 'Estetikten kusacağım. Kim ne yaptırıyorsa yaptırsın ama kendi adıma bir şey yapmayı sevmiyorum' diyen Boluğur, sözlerine şöyle devam ediyor: 'Benim yüzüm bu. Önemli olan malzemeyi ön plana çıkartmak. Burnunuz hokka olsaydı daha mutlu olmayacaktınız. Bunların hepsi zaten mutsuzluktan ibaret. 'Hepimiz aynı ölçüde olup şu kadar boya sahip olursak ideal güzellikteyiz' diye bir şey yok. Bu bir sistem dayatması. Balık etli bir kadının da kendi içinde bir hoşluğu vardır. Marilyn Monroe daha geniş kalıplı bir kadındı, ona çirkin mi diyeceğiz? İnsanların çok fazla bedeniyle oynaması tamamen dayatmadan ibaret.