Merve Aydın Yazio: Katharina Vestre: Bu Bir Bilim Kitabı, Ama Ağır Değil!

24 dile çevrilen Büyük Muamma: Doğmadan Önceki Hikâyen, KaplumbaA Kitap etiketiyle raflarda. Bilim insanı Katharina Vesterne’le, altı yaşında bir çocukken merak ettiği doğum hikâyemiz üzerine yazdığı bu kitabın hikâyesini konuştuk…

“Hangi gün doğacağınıza kim karar veriyor? Karar veren anneniz mi yoksa siz misiniz?” Ne müthiş sorular değil mi? Bir bilim insanını peşinden sürükler. Katharina Vestre’yi de öyle sürüklemiş. Ilk kez altı yaşında bir çocukken annesi kardeşine hamile olunca merak ettiği bu konu, yıllar sonra biyoloji okurken tekrar aklına düşmüş ve şimdi yazdığı kitap 24 dile çevrildi. Büyük Muamma: Doğmadan Önceki Hikâyen, Türk okurla da KaplumbaA Kitap etiketiyle buluştu. Yazarımızın da dediği gibi, bu aslında bilimsel gerçekler üzerinden doğum hikâyemizi anlatan bir kitap ve anlamak için biyolojiye hâkim olmanız şart değil. Vestre, herkesin rahatça anlayabileceği ve sıkılmadan okuyacağı yalın bir dil kullanmış. Ve bize, bambaşka kapılar aralayıp kendi sesimizi duyuruyor…

- Yazmaya başlama sürecinizi anlatır mısınız? Sizi buna teşvik eden şey neydi?

Fotoğraf: Hildur Agustsdottir

Kitabımı yazmaya Oslo Üniversitesi'nde bilim iletişimi üzerine bir ders aldıktan sonra başladım. Kimya ve biyoloji okuduğum için yaratıcı yazarlık konusunda pek fırsatım olmadı. Çalışmalarım sırasında çoğunlukla laboratuvar raporları yazdım ve şekiller çizdim, ama bu kurs sayesinde yazmayı ne kadar sevdiğimi yeniden keşfettim. Alanımdaki en ilginç konuları keşfetmekten ve bunları başkalarıyla paylaşmaktan çok keyif aldım. Kurs için yazdığım metinlerden biri, bir gazetede yayımlandı ve ardından bir yayıncı benimle iletişime geçti. Gerçekten bir kitap yazmamı istediklerine inanamadım! Bunun kaçıramayacağım bir teklif olduğunu biliyordum, bu yüzden her fırsatta yazmaya başladım. Tatilde yanımda bilim kitapları getirdim, hafta sonlarını kütüphanede geçirdim ve laboratuvarda üzerinde çalıştığım deneylere kısa bir mola verdiğimde yazdım.

- Bu kitabı neden yazdınız?

Biyokimya ve biyoloji okurken hücrelerimizdeki küçük moleküller hakkında çok şey öğreniyordum. Genlerin ve proteinlerin nasıl çalıştığını inceliyorduk, ancak tüm bunların bir insan vücudunu oluşturmak için nasıl bir araya geldiğini düşünmeye fazla zamanımız olmadı. Bu süreç hakkında daha fazla bilgi edinmeyi ve yol boyunca öğrendiğim tüm şaşırtıcı gerçekleri paylaşmayı çok istiyordum.

- Doğmadan önceki hikâyemizi anlatıyorsunuz? Sizce bu süreçteki en ilginç bilgi nedir?

Beynimizin nasıl geliştiğini öğrenmeyi ve yazmayı çok etkileyici buldum. Anne karnındayken beynimiz inanılmaz hızlı büyür. Bir noktada, her dakika yaklaşık 200.000 yeni beyin hücresi üretiyoruz! Yetişkinler olarak bile beynimiz bir değişim geliştirmeye devam ediyor. Beyin bizim yaşam projemizdir, asla tamamen bitmez.

- Kitabınız 24 dile çevrilmiş. Bu konuda ne hissediyorsunuz? Bekliyor muydunuz?

Kitabımın bu kadar çok dilde mevcut olduğuna inanmak neredeyse imkânsız! Bunu hiç beklemiyordum. Kitabımı dünyanın dört bir yanında görmek ve Instagram gibi sosyal medyada uluslararası okuyucularla iletişim kurmak gerçekten heyecan verici.

- 6 yaşındayken en sevdiğiniz kitabın Hamilelik ve Doğum olduğunu anlatıyorsunuz kitapta. Bu ilginin kaynağı neydi sizce? Sonra nasıl ilerlediniz?

Annem küçük kardeşime hamileydi, bu yüzden kız kardeşim ve ben karnının içinde neler olduğunu çok merak ettik. Ama ondan sonra, bu süreç hakkında fazla düşünmedim. Bu gizem ilk kez yıllar sonra biyoloji okurken aklıma geldi. Tek bir hücreden kalbi, beyni, elleri ve ayak parmakları olan eksiksiz bir vücut gelişir. Bu aslında nasıl mümkün olabilir?

- Peki, bir bilim kitabı mı yazdınız? Türünü nasıl değerlendirmeliyiz?

Bu bir bilim kitabı, ama ağır değil. Dilimi olabildiğince sade tutmaya ve karmaşık terimlerden kaçınmaya çalıştım. Amacım, biyoloji geçmişi olmayan bir kişinin onu okuyabilmesi, anlayabilmesi ve tadını çıkarabilmesiydi!

- Bir paragrafa “Annenizin karnında neler oluyor?” diye başlıyorsunuz? Bu konu üzerine konuşalım istiyorum. Neler söylersiniz?

Fotoğraf: Hildur Agustsdottir

İnsanların ana rahmindeki “insani gelişme” hakkında ne düşündüklerini araştırmak ve yazmak için biraz zaman harcadım. Örneğin, 1600'lerde popüler bir Minyatür bir insan, annesinin rahminde doğana kadar büyür fikir ister kurbağa ister insan olsun, her canlının kendisinin minyatür bir versiyonundan ortaya çıktığıydı. İnsanlar ayrıca koşullar uygunsa, birçok farklı hayvanın kendiliğinden ortaya çıkabileceğini düşündüler. Yapraklardaki çiyden böcekler, balçıklı çamurdan istiridyeler ve bir buğday tanesi kabından fareler yaratılabilir. Bu fikirlerin popüler hale geldiğini anlayabiliyorum, - bazı hayvanlar gerçekten de birdenbire ortaya çıkmış gibi görünüyor!

Instagram

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
YORUMLAR
12.11.2021

Başlıktaki yazım hatası çok komik. O virgülün orada ne işi var amk mskdkemamdks

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ