Merkez Bankası'nın Eski Baş Ekonomisti Açıkladı: "Türkiye'nin Finansal Normale Dönmesi İçin Uzun Bir Yolu Var"

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, eski baş ekonomisti ve Bilkent Üniversitesi'nde Prof. Ali Hakan Kaya, Nikkei isimli ulusal gazetede yazdığı yazısında Türkiye'nin güncel ekonomik sorunları ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Yazısına "Türkiye'nin geleneksel olmayan para politikası deneyi bitti mi?" sorusuyla başlayan Kara, "Bazı işaretler bunun olabileceğini gösteriyor." yanıtını verdi.

"Bazı işaretler bunun olabileceğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Mayıs'ta yeniden seçilmesiyle beraber Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı'nı nispeten piyasa dostu isimlerle değiştirdi."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 22 Haziran'da Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan yönetiminde gerçekleştirdiği ilk faiz toplantısında politika faizini yüzde 8.5'tan yüzde 15'e yükseltti ve normalleşme niyetine dair bazı işaretler verdi. Ancak Türkiye'nin 2021'de başlayan politika deneyinin sona erip ermediği henüz belli değil.

Her şeyin Merkez Bankası'nın dünyada herkesin tam tersini yaptığı bir dönemde faiz oranlarını düşürmeye başlamasıyla başladığını savunan Kara, bu politikadan kısa bir süre sonra enflasyonun kontrolden çıktığını söyledi.

"2022 yılının ortalarında, resmi tüketici fiyat endeksi bir önceki yıla göre %80'den fazla artmıştır. Bunun sonucunda reel faiz oranları, Türkiye'nin benzer ekonomilerine kıyasla rekor düzeyde negatif seviyelere gerilemiştir."

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu para politikası deneyinin ilk etkisi enflasyon beklentilerindeki belirgin bozulmaydı. Buna lirada keskin bir değer kaybı eşlik etti ve Türk para birimi Eylül 2021'den sonra dolar karşısında değerinin yüzde 70'ini kaybetti.

"Yetkililer, aşırı düşük politika faizinin zarar verici etkilerini telafi etmek amacıyla lirayı istikrara kavuşturmak için bir dizi önlem almıştır."

Kur rejimi, kısmen kamu bankaları aracılığıyla yabancı rezervlerin satışı ve kapsamlı kambiyo ve kredi kontrolleri yoluyla ağır bir şekilde yönetilen döviz kurlarına geçti. Hükümet ayrıca, kamu bütçesi üzerindeki koşullu yükümlülükleri şişirme ve bankaların düzenleyici yükünü artırma pahasına kur korumalı TL mevduat programı başlattı.

"Adil olmak gerekirse, yetkililer mali baskı politikaları sayesinde kurdaki değer kaybını dizginleyebilmiş ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar olan dönemde gösterge faiz oranını düşük seviyede tutabilmiştir."

"Mayıs ayındaki seçimlerden bu yana atılan adımlar, ödemeler dengesine bir tepki olarak bir U dönüşüne işaret ediyor. Ancak tamamen geleneksel politikaya geri dönmek kolay olmayacak."

Bu yolculuk kısmen merkez bankasının politika faiz oranlarını normalleştirme isteği ve kabiliyetine bağlı olacaktır ki bu da son iki yılda bankalara dayatılan karmaşık düzenlemeler setinin çözülmesi için bir ön koşuldur.

Aynı zamanda, politika faizleri siyasi olarak kısıtlı kalmaya devam ederse düzenleyici çerçevenin tam olarak normalleştirilmesinin yakın vadede mümkün olmayacağından bahseden Kaya,

Bunun sebebinin döviz kurunu ve yurtiçi finansal koşulları düşük bir politika faiziyle kontrol etmek için düzenleyicilerin mevcut kısıtlamaların çoğunu uzun bir süre devam ettirme gerekliliği olduğunu söyledi.

"Merkez Bankası gösterge faiz oranını neredeyse iki katına çıkarmış olsa da bu, halkın enflasyon beklentilerindeki bozulmayı tersine çevirmeye yetmeyecektir."

 Anketlere göre, halk şu anda yüzde 40'a yakın olan enflasyonun bir yıl içinde hala yüzde 30'un üzerinde olmasını bekliyor.

"Yetkililer faiz kararlarında yumuşak davranmayı tercih ettiklerini ortaya koymuşlardır ki bu da pratikte politika faizini beklentilerin çok altında tutmak anlamına gelecektir."

Ancak tedricilik ancak kurumların yüksek kredibiliteye sahip olması halinde etkili olabilir. Bu noktada, Merkez Bankası'nın ilk hamleleri, yetkililerin gelecek yıl yapılacak yerel seçimler sonrasına kadar dezenflasyonun maliyetini ödemek istemediklerine dair bir sinyal olarak görülebilir.

"Enflasyon halen yüksektir ve uzun vadeli enflasyon beklentilerinin yerleşik hale gelmesini önlemek için kararlı bir şekilde düşürülmesi gerekmektedir."

Yetkililer gerekli ayarlamaları şimdi geciktirerek daha sonra daha derin bir gerilemenin tohumlarını ekiyor olabilirler.

Elbette, kademeli yaklaşım kısa vadede daha yüksek büyüme sağlayabilir. Ancak bu, ileride ekonomik faaliyetlerde daha uzun süreli bir yavaşlama pahasına olabilir.

"Bugün yumuşak kalmak, gelecekte daha fazla para birimi zayıflığı ve dolayısıyla daha fazla enflasyon anlamına gelecektir ki bu da o zaman daha da yüksek faiz oranlarını gerektirecektir."

Döviz kurundaki hızlı geçişkenlik etkisi nedeniyle, Mayıs ayındaki seçimlerden bu yana liranın yüzde 30 zayıflaması, yıl sonuna kadar enflasyona yaklaşık yüzde 15 puan ekleyecek ve muhtemelen yıl sonunda resmi enflasyon oranını yüzde 50'nin üzerine çıkaracaktır.

"Bugün faiz oranlarının düşük tutulması gelecekte daha sıkı bir politika izlenmesini gerektirecektir. Tedricilik, yetkililerin umduğu kadar büyüme dostu olmayabilir."

"Hükümet, döviz kurunu ve ekonomik büyümeyi desteklemek için Körfez ülkelerinden yeni doğrudan yatırım akışları çekebilecek olsa da, ülkenin makro-finansal kırılganlıklarını ele almadan bu tür finansman biçimleri uzun süre sürdürülemez."

Ekonomide bedava öğle yemeği yoktur. Türkiye son birkaç yılda önemli makro dengesizlikler biriktirmiştir ve eninde sonunda bu faturanın ödenmesi gerekmektedir.

Bu maliyeti en aza indirmek için şu anda ihtiyaç duyulan şey, kurumların kredibilitesinde hızlı bir iyileşme ile birlikte dezenflasyon ve mali konsolidasyona öncelik veren acil bir istikrar programıdır. Bunun için aşırı olmasa da daha önden yüklemeli bir parasal sıkılaştırma, uygun düzeyde bir mali uyum ve liraya olan güveni yeniden tesis edecek iç tutarlılığı olan bir makroekonomik program gerekmektedir.

" Enflasyon ve ülkenin dış açığı da dahil olmak üzere mevcut makroekonomik dengesizliklerin temel nedeni, halkı ve şirketleri fiyatların istikrara kavuştuğu konusunda temin edecek bir çıpanın olmamasıdır."

Enflasyon beklentilerini çıpalayan güvenilir bir makroekonomik program, olası bir durgunluğun boyutunu hafifletecektir.

Bu aynı zamanda ülkenin mevcut verimsiz mali düzenlemelerinden daha yumuşak bir çıkışı da kolaylaştıracaktır. Güvenilir aktörler tarafından uygulanan iyi formüle edilmiş bir program çerçevesinde normalleşmenin maliyetinin çok yüksek olması gerekmez.

"Son personel atamalarının politika yaklaşımında böylesine köklü bir değişiklik getirip getirmeyeceği henüz belli değil. Yeni gelenlere ekonomiyi sürdürülebilir bir patikaya yönlendirmek için ihtiyaç duydukları serbestlik tanınacak mı?"

İlk adımlar yeterince ikna edici olmasa da, somut bir karar vermek için henüz çok erken olabilir. Belki de bu aşamada yeni gelenlere şüpheyle yaklaşmalı, temkinli olmalı ve olumlu sürprizler beklemeliyiz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Araştırmacıların Yeni Raporunda Z Kuşağının Sahip Olduğu Kredi Kartı Borçları Diğer Kuşaklarla Kıyaslandı!
İstanbul'un Dünyanın En Pahalı Şehirlerinden Oslo ile Yarıştığını Gösteren Adisyon Canınızı Sıkacak!
Kuru ve Yeşil Soğanın Savaşı: İstanbul'da Haziran Ayının Zam Şampiyonları Belli Oldu!

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''