Merhaba Beytepe!: Yeni Hacettepeliler İçin 17 Maddede Hacettepe Üniversitesi Ayrıcalığı

28.09.2015 - 18:11

Öncelikle Nizamiye’den başlayalım.

Nizamiye, Beysukent’le olan dönemecin başında selamlar sizi. Sağ köşede kocaman Hacettepe Üniversitesi yazısı yer alır. Kapıdan her girdiğinizde içiniz rahatlar. Kendinizi evinize gelmiş gibi hissedersiniz. Havası değişir bir anda ortamın. Orman solursunuz Hacettepe’de. Yazı ayrı, kışı ayrı güzeldir.

Girişin kenarında durdurur sizi güvenlik. Kimlik kontrolü yapar. Bazı günler sinir de olursunuz bu duruma. Çünkü ya aceleniz vardır, ya da sınava yetişmeye çalışıyorsunuzdur. İçinizden, “Ne olur bu sefer durdurmasın, direkt geçeyim, ne olur lütfen!” diye yakınırsınız ama yine de durdururlar ve o kimliğe bakarlar inatla.

1. Sonrasında uzun, ağaçlarla kaplı bir yol...

Hacettepe’ye ilk gittiğimde lise 2’deydim. İçimden, daha ilk gördüğüm anda “Ben burada okumalıyım, ne kadar güzel bir yer!” dediğimi hatırlıyorum. Ve sonrasında tamamen orası için çalıştığımı... Derken, birden kendimi o güzel Hacettepe’nin içinde bulmuştum. Hayatımda yaşadığım en güzel beş seneydi. Acısıyla tatlısıyla, Hacettepe ile dolu bir çok anım oldu…

Şimdi her gittiğimde, adını her andığımda içimde tarifsiz bir mutluluk kabarır. Hep güzel anılar gelir aklıma. Edindiğim arkadaşlıklarım, biriktirdiğim onca hatıraya dair…

Nizamiye biter birden. Yol biter…

2. Bir göbek çıkar karşınıza ve tam da orada, şanlı Türk Bayrağımız karşılar sizi.

Sağ tarafta tiyatro meydanını görürsünüz; o boylu boyunca uzanan kocaman yürüyüş yolunun yanında, asilliğiyle selam verir size. Ardından sola döner otobüs, halı sahanın önünde durur. Hacettepe için ilk durak burasıdır.

Eğer sabah kahvaltısı için vaktin varsa, burada inersin. Yemekhane buradadır çünkü. Mis gibi bir kahvaltı çıkar sabahları. Tadına doyamazsın… Öyle güzeldir ki, sadece 75 kuruş olduğuna inanamazsın hatta.

Hiç unutmam, bir dönem o kadar fazla abartmıştık ki kahvaltı faslını; o güzel poğaçaları, yumurtalı, ballı, reçelli dopdolu tabakları; kocaman göbeklerimiz olmaya başlamıştı. :) Derken, dayanılmaz bir lezzeti olsa da, en azından poğaçalara dur demiştik tabii ki; ekmeği kesmiştik… :D

Anılara girsek, çıkamayız şimdi. İyisi mi ben okulu anlatmaya devam edeyim size, ikinci durağa geçeyim. :)

3. İkinci durak, Edebiyat Fakültesidir.

4 yıl boyunca önünde indiğim D kapısı ve C kapısı… Hele bir de baharsa, tadına doyamazsınız buranın. Çicekler açmış, kuşlar ötüşüyordur tüm canlılığıyla. Bırakıp da derse girmek istemezsiniz…

Edebiyat Fakültesi’nin içi ise, labirent gibidir. Sanki edebiyatın derinliğini hissettirmek istercesine inşa edilmiş hissi verebilir size. Hatta itiraf etmeliyim ki, 1 ay boyunca kaybolmadan yönünüzü bulmakta zorlanabilirsiniz.

Peki ya her şeye rağmen Edebiyat Fakültesi’nin güzelliği içinde kaybolmaya hazır mısınız?

4. Edebiyat Fakültesi’nin tam karşısında ise Nacho vardır.

Sabah biraz daha erken gelmeyi başarabilirseniz, otobüsten indiğiniz gibi çayınızı kapıp kuş sesleri eşliğinde huzuru yakalayabilirsiniz burada. Ya da bir öğle arasında…

Yemekleri de lezzetlidir hem.

Yazı ayrı, kışı ise apayrı güzeldir Edebiyat Fakültesi’nin. Orada vakit geçirmek için erken gelişler, erken buluşmalar kaçınılmaz olmuştur hep…

5. Haydi biraz daha devam edelim: Edebiyat Fakültesi’nden çıkışı başarıp devam ettiğimizde, Mühendislik Fakültesi selamlar Hacettepelileri.

Onun biraz daha ilerisinde ise K salonu bulunur.

K salonunda dönem içersinde katılabileceğiniz çeşitli seminerler yapılır hep. Bilgi edinir, kendinizi daha da geliştirebilirsiniz burada. Seminerden seminere koştururken, yorgunluğunuzu gidermek üzere tasarlanmış kendine özel bir yemekhanesi de vardır içinde, tadına doyulmaz lezzetlere erişebileceğiniz…

6. Mühendislik Fakültesi’nden ayrılıp biraz daha yukarı çıktığınızda, Yabancı Diller Yüksek Okulu çıkar karşınıza.

Burası bir nevi uzatılmış lise gibidir aslında. Program, diğer fakültelere göre farklı işler orada. Henüz ders stresi sarmamıştır sizi. İlk senenin verdiği o heyecanla, yeni arkadaşlıklar edinir, Hacettepe’yi keşfedersiniz.

7. Yabancı Diller Yüksek Okulu'nun ötesinde ise İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi selamlar sizi; tüm ağırlığıyla...

8. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ni geçtiğinizde, Güzel Sanatlar Fakültesi çıkar karşınıza, tüm şatafatıyla...

Daha ilk gördüğünüz anda hissedersiniz; çimler üzerinde başlar oranın sahip olduğu sanat sevdası. Girişindeki heykellere karışır ruhunuz. Hele bir de fakültenin içerisine girdiniz mi ne tarafa bakacağınızı şaşırır, sanatla dolarsınız aniden. Çünkü her defasında bir sergi karşılar sizi. Hayretler içinde kalırsınız tüm o yaratıcı ruh karşısında…

9. Güzel Sanatlar Binası'nın ilerisinde ise, Yabancı Diller Yüksekokulu'nun hemen karşısında, Makina Mühendisliği Binası yer alır

Hacettepe’nin o meşhur otomotiv mühendisliği, tam da burada konumlanmaktadır. Eğer otomotive biraz dahi olsa ilginiz varsa, orayı da hemen keşfetmek istersiniz Burası diğer fakültelere göre, biraz dağ başı gibi kalır. Uzakta, yapayalnız ama bir o kadar da asil ve havadar görünür gözünüze. Arada, öyle sert rüzgarlar eser ki, savrulup gideceğinizi sanırsınız...

10. Makina Mühendisliği keşfinin ardından, yolunuzu sağa çevirip devam ederseniz, ormanın içinden Süleyman Sağlam Öğrenci Kasabası çıkar karşınıza.

Ormanın içindeki o büyülü duruşuyla selamlar sizi…

İşte burası, öğrencilerin buluşma noktasıdır. Yeri geldiğinde ders çalışılan, yeri geldiğinde keyif çatılan BAM, bu büyülü öğrenci kasabasının tam ortasında konuşlanmıştır.

11. Çeşitli kafe alternatifleri ve sosyalleşme imkanıyla, Beytepe’nin adeta kalbidir BAM.

Burada ister Halux’a gider, eşi benzeri olmayan bir sandviç hüpletir, isterseniz de gider Burger’dan hızlı ve lezzetli bir menü sipariş edebilirsiniz. Çiğ köfte saatinizse hatta, alt kata iner nefsinizi doyurabilirsiniz.

Kısaca burada, Starbucks’tan Aslı Börek’e kadar, bir çok çeşitli marka bulup, keyfinize göre özgürce hareket edebilirsiniz.

12. Vaktinizin en çok geçtiği yerlerden biri olur burası: BAM. Öğrenciliği sonuna kadar hissedeceğiniz, Hacettepelilerin vazgeçilmez mekanı…

Beytepeli olmanın verdiği o güzelliklerden birisi olur çıkar sizin için.

13. Süleyman Sağlam Öğrenci Kasabası’nı bırakıp da, yolun aşağısına doğru devam ederseniz, Spor Bilimleri Fakültesi, Parlar ve Amfi Tiyatro selamlar sizi.

14. Parlar ayrı bir hikayedir Beytepe’de.

Yemekleri açık büfe sunar ve hepsi birbirinden şahane bir lezzete sahiptir. Seçim yapmakta oldukça zorlanırsınız. İşte tam da bu sebepten olsa gerek, maalesef ki hep çok kalabalık olur. Oturacak yer bulmak, bazen tam bir işkenceye dönüşebilir. Ama gene de, oranın tadına alışan, tüm kalabalığına rağmen oradan pek de kolay vazgeçemez... :)

15. Gelelim Amfi Tiyatro’ya.

İşte her şeyin başladığı ve bittiği o kutsal yer… İlk kimlik kartını verirler eline, ardından diplomanı alıp kepini atarsın orada havaya. Şenlikler de burada yapılır. Mayıs ayı geldiğinde, kurulur tüm stantlar, finaller öncesi eğlence çanları çalar. Türlü türlü eğlenceler için, çeşitli etkinlik alanları kurulur. Tam bir Lunapark karşılar sizi; bahar vakti geldiğinde Amfi Tiyatro’ya, eğlenceye doyamazsınız…

Peki ya bu kadar mı tüm Hacettepe?

-Hayır.

16. Eğer Hacettepe’ye yeni geldiyseniz, tüm bu turu yapmadan önce bu havuza kaydolmalısınız.

Yüzmenin tadını çıkarıp, zamanında havuzdan faydalanamayan biz eski Hacettepeliler için de birkaç kulaç atabilirsiniz. Sonrasında zaten keyfini çıkaracak çok şey olduğunu göreceksiniz. ;)

17. Ama unutmayın, vakit dolmadan her şeyi denemek gerek.

Tadına varmak, Hacettepeli olmanın o ayrıcalığını hissetmek gerek… Sadece 4 ya da 5 yıl. Ne kadar çabuk geçtiğine inanamayacağınız kadar hızlı bitecek, emin olabilirsiniz…

Şimdi, keşfederek öğrenme ve yenilenip gelişme zamanı! Tadını çıkararak yaşayın!

Unutmayın: Hacettepeli olmak bir ayrıcalıktır! :)