Geçen hafta 34 yıl sonra yeniden görüştüğüm Latince öğretmenim her gün tıraşsız, uzun ve bakımsız saçları ile derse gelir, sınıf içinde son derece doğal davranır, hatta toplum tarafından irrite edici kaba olarak tanımlanacak bir öğretmendi. Teneffüslerde ağzından piposunu düşürmez ve akşam üstleri çarşıdaki “*Biergarten”’ın müdavimi bir adamdı. Alanında uzman bu hocam, o yıllarda sosyal medya olsaydı herhalde Twitter sürekli TT olurdu.
12-18 yaşlarım arasında her gün bu adamla Latince öğrenmek için bir araya geliyordum. Derslere zaman zaman “**Toga” giyinerek gelir, sınıfta ilkel koşullarda Antik Roma tarifleri ile damak tadımızı zenginleştirir, güzel havada bahçede çimlerin üzerinde ders yapar, Antik çağa ait hikayeleri canlandırarak anlatırdı. Cicero, Sezar, Erasmus, Seneca, Tacitus’un metinleri ile tanıştıran ve her ders kafa yakan bir hocaydı. İnanılmaz sürükleyici geçerdi her dersi. Kıyafeti, saçı başı, piposu ve okuldan sonra ne yaptığı ne beni ne de diğer sınıf arkadaşlarımı ilgilendirmiyordu, aksine bugün neler öğreneceğimizi iple çekiyorduk, çünkü çok otantik ve olduğu gibiydi, norm ve formlardan uzak.
Ne alkol ne de pipo bağımlısı oldum!
Dünya görüşümü etkileyen ilk sıralarda sayacağım hocalarımdandır.
Hayatı ve sorgusuz kabul ettiğim toplumu sorgulamamı sağlatan, zihnimde farklı pencereler açan, beynimi yakarak yeni sinapslar oluşturan başka bir aykırı hocam üniversitede Edebiyat derslerime giriyordu. Diğer üniversite hocalarından çok farklı davranışlar sergileyen, görünüşte kafasına göre takılan, konuşması, hal ve tarzıyla sanki uzaydan gelmiş bizim sınıfa düşmüş, şahsına münhasır bir hoca… Dersin en can alıcı anında, beynimizi yakarken, kesinlikle yasak olmasına rağmen rahatlıkla sigarasına yakabiliyor ve tüttürebiliyordu. Homeros, Donkişotlar havada uçuşur, yaptığı sınavlar ile bizi ters köşe yapan, başka türlüsü de mümkün olduğunu fark ettiren bir hoca. Toplumsal kaygılardan uzak, kendisi olduğu gibi, yaşanmışlıkları ile dolup taşan, alanında uzman ve edebiyatı sevdiren bir hoca.