Öykücülüğüyle Türk Edebiyatı’na yön veren kadınlardandı. En sevilen çevrilerinden bir tanesi de tüm zamanların en çok satan kitapları arasındaki Küçük Prens’ti. Cemal Süreya ile birlikte yaptıkları bu çeviri edebiyat dünyasında çok beğenilmişti.
İlk evliliğini kolej aşkı olan Ülkü Tamer ile 1963’te yapmıştı. Tamer çiftinin dünyalar güzeli de bir kızları olmuştu. Ona Ekin adını verdiler. Ancak bu evliliği hırpalayan çok hazin bir olay gerçekleşti. 1964 yılında Ekin bebek henüz birkaç aylıkken sütten boğuldu. Yaşanan bu acı olay evlatlarının üzüntüsüyle kahrolan bu çiftin sonu oldu. Ondan sonra bir daha toparlanamadılar.
Hayatı ciddiye almayan, sevgiden yorulduğunda yeni bir sevdaya açılmaktan korkmayan bir kadın olan Tomris Uyar üç büyük şairin paylaşamadığı kadındı aynı zamanda… Turgut Uyar’a yıllar sonra yeniden şiir yazdıran, Cemal Süreya’nın en güzel aşk şiirlerinin ilham kaynağı olan ve Edip Cansever’in dilinden hiçbir zaman düşmeyen. Hayatı boyunca tek bir dize yazmamasına rağmen, kendisine İkinci Yeni’nin kraliçesi denilmesi bu sebeptendir.
Onca şiirin gölgesinde kadın yanı mutluluk duysa da ağır yükler altındaydı Tomris Uyar. Çünkü özgür ruhlu bir kadındı o… Onun için üç büyük şairin ağırlığını taşımak kolay değildi. O yüzden dost kaldığı, gönlünü kaptırdığı ve hatta evlendiği şairler, onu her an ellerinden uçup gidecek bir kuş edasında sevmişlerdi.
Onun hakkında akla ilk gelen adına yazılmış aşk dizeleri olsa da başarılı yazar hakkında bilinmesi gereken daha pek çok şey vardı. Kendisi kimsenin eşi veya sevgilisi olarak tanımlanmaktan hiçbir zaman haz etmezdi. O her zaman kalemiyle var olmak isterdi. Eğer bir şeyden dolayı eleştirilecekse de sadece yazdıkları üzerine yorum yapılmasını arzu ederdi. Kocası ve çocuğunun babası Turgut Uyar dışında aşkları üzerine çok az şey söyledi. Neredeyse bu konularda hemen hiç yazmadı. Söyledikleri de bir şaire eski bir sevgili gibi yaklaşmaktan öte, dışarıdan bakan bir eleştirmen gibiydi.