Fizik bedenimiz, zihin bedenimiz için bolca yatırım yapmaya alışkınız.
Peki ya ruh bedenin?
Ruhunu gün boyu hiç dinledin mi?
O ev, araba, maaş, güzellik ve gayrimenkul derdinde değil.
Ruhunu her gün besledin mi?
Her gün yemek yiyor, zihnine yatırım yapıp okuyor ya da gelişiyorken…
Ruh bedenini hiç besliyor musun?
Ruhun dinlenilerek ve ilahi yaşam yoluna hizmet ederek beslenir.
Ruhunu dinleyebilmek için de rutin meditasyon yapmalı, tefekküre girmeli, arada yavaşlamalı, huşu içinde ibadet yapmalı ya da duada olmalısın ki zihin bedeninden uzaklaşabilesin.
Zihin bedenin de sana hizmet ediyor ama seni çokça aşağıya çeken de ne yazık ki kendi zihin bedenin.
Zihin bedenlerimiz bize hizmet etmeyen kalıplarla dolu.
Neyin nasıl yapılması gerektiği, doğru ve yanlış kalıplarıyla doluyken belki de bunun böyle olmadığını aklımızdan bile geçirmeyiz.
Her bakış açısının tersinin de doğru ve hatta saf bilgi olabileceğini düşünmedik bile.
Hayatta doğru, yanlış yok sadece bakış açısı var, yaşanmışlık var, seçim var.
Herkes kendi doğrusunu yaşıyor ve onu seçiyor.
Bunu kabul ederek hissetmeyi deneyimlemeye ne dersin?
Gerçekten ruhunun ne istediğini hissedebilirsen mucize yollar sana açılacaktır.
Ruhumuzla her şeyi bilerek dünyaya bedenlendik.
Ve bu dünyaya gelirken her bildiğimizi egomuzla unutarak bedenlendik.
Biz yani egomuz hatırlamasak da ruhumuz biliyor.
Asıl ana amaç ruhumuz bu dünyaya neyi öğrenmek için bedenlendi?
Bu dünyada ruhumun ilahi yaşam amacı ne?
Bunu yapabilmek ve öğretilerimizi öğrenmek için bedenlendik ama bedenlenirken bunları unuttuk.
Yaşadığımız olaylar, sınavlar bize bu amacımızı hatırlatmak, bu yola almak ve öğretilerimizi öğretmek için yaşandı.
Hal böyleyken yaşananlara ve diğerlerine öfkelenmemiz ne kadar yavan öyle değil mi?
Biz hatırlayamadık ve yanlış yöne savrulduk.
Hayat da bizi öz yani ilahi yolumuza almaya çalıştı.
Desteklendik ancak bunu sorun gördük,
Yaradan perspektifinden baktığımızda en destek gördüğümüz yollarda bile bağımlılıklarımızı ve alışagelmiş yöntem ve yolumuzu bırakamadık.
Sonra üzüldük, incindik.
Mesajları ve rehberliği okumaktan uzak olduğumuz için egomuzla yaptığımız yanlış seçimler bizi incitti.
Egomuzla kendimizi incittik.
Tabii bunun için de suçlu kişileri ve olayları hazırlamıştık bile.
Kabul edelim biz rehberliği okuyamadığımız için kendimizi incittik.
Farkındalık şifadır.
Her sorunun altında yatan dersi fark ettiğin ve dönüştüğün an çözülür.
Egomuzla yaptığımız seçimlerde ısrarcı olduğumuzda ise sıkıştırılmış sınavlar bizi diğer yöne atmaya çalışacaktır.
Çok zorlanıyorsan doğru yönde, yerde ya da insanlarla değilsin.
İlahi yaşam amacına hizmet ediyorsan Yaradan seni her daim destekler.
İlahi yaşam amacın Yaradan’a bu hayatta bütün için ne katkı olacağınla ilgili verdiğin sözlerdir.
Bunun için geldiysen ve sözünü yerine tam layığıyla ve saf niyetle hizmet ediyorsan tam destek seninledir ve hatta uçarsın.
Egonla ruhunu sıkıştırdığında ve egonla yol almaya devam ettiğinde ise ruhunu sıkışmış hissedeceksin.
Kazandığın para, bulunduğun konum, itibar ve sosyal çevrenin aslında seni hiç beslemediğini fark edeceksin ve ruhun tükenmiş hissedecek.
Sonunda ise ruhsal kriz yaşanır.
Ruhsal bunalım ve ruhsal kriz çok uzun zaman ruhunu hiç dinlemediğin, ruhunun içsel bilgeliğine kulak vermediğin için yaşanır.
Hayat ve sahip oldukların anlamsız gelmiştir.
Ruhun tükenmiş hisseder, neden?
Çünkü bu hayattaki verdiği sözü ruhun hatırlıyor ama bir ramak bile yol alamadığı için sıkışmış hissediyor.
İlk başta ruhsal krizle bunalım içinde, tükenmişlik krizinin farklı olduğunu anlamalısın.
Klasik şikayetçi ve tükenmiş kişilerin yaşadığı ruhsal kriz değildir.
Ruhsal krizde içinde bir uyanış hissederek ruhun sıkışır ve içinden bir ses olman gereken yönde olmadığını ve eksik olduğunu söyler.