Meltem Farah Konyalı Yazio: Kendini Salıvermek, Ayağa Kalkmaktan Çok Daha Kolay…

Kendini salıvermek ve olduğun halinde kalmak hiç de efor istemez.

Acı bedende, kurban edasıyla başına gelenler için kaderi suçlamak ya da bir günah keçisi bulup tüm sorumluluğu da diğerlerine ve hatta Yaratıcı’ya atmak da en kolay ve kestirme yol…

Mutlak kader çizgimiz var ve ruhumuz bu mutlak kaderi ve bu sözleşmeleri öğrenmek, gelişmek, dönüşmek adına zaten kabul ederek bedenlendi.

Kader; “Senin yolun önceden çizildi ve belirlendi.” demek değildir.

Çocuk yaşta en çok kafa yorduğum ve bir türlü mantığımın almadığı bir konuydu.

Çocuk yaşta kaderi neden sorgulardım onu ise hiç bilmiyorum.

Kader ve mutlak kederin tam ayrımını bilemediğim gibi..

Sadece çocuk yaşta hep aynı soruyu sorardım;

Allah bizim kaderimizi belirleyip bizi dünyaya gönderdiyse neden buna zahmet etti ki?

Biz neden yorulalım ki Allah’la orada kalsaydık ne iyi olurdu, biliyor ve kendi belirliyorsa neden bu ayrılık?

Zaten ne yapacağımızı belirlemişti…

Bu sorgular çocukça mı, bilgece mi? Bilmem…

Kader; senin belirlenen yolun değildir.

Kader; senin yol ayrımlarındır.

Mutlak kaderin belli ama yollarını ve yönlerini seçmek, öğrenmek için bu hayata bedenlendin.

Bu yoldaki seçimlerini kendin ruhunla, bilincinle ve en önemlisi bilinçaltınla her an yapıyorsun.

Her 10 sn.’de bir seçim yaparak kendi kader tasarımcınsın.

Bunu tasarlarken de sana hep seçim şansı verilir.

Seçim şansın olmayan durumlar olmasının da bazen kendisi şanstır.

Seçim şansı verilmeyerek kayrılır, korunursun.

Bizi acıtan, örseleyen deneyimler yaşadıktan sonra ise büyük bir kesim acı bedeni ve kurbanlığı seçer.

“Kader böyleymiş”,

“Buymuş alın yazım”,

Diyerek diğerlerini suçlar ve hatta hadsizlikle Yaratıcı’yı onu acıtmakla suçlar.

Çoğumuz Yaradan’a incindik ve gücendik…

Neden mi?

Biz bu sıkıştırılmış sınavları yaşarken bizi unuttu, korumadı da ondan…

Yaradan bizi unutur mu hiç?

İncitir mi? Özenle yarattığı kıymetlisini?

Bizim Anadolu topraklarının inançları da ne yazık ki böyle söyler;

“Ne kadar acı çekersem, o kadar Allah’a yakın olurum.”

“Allah’a yakın olmak için acı çekmeliyim.”

“Allah garibanları sever.”

“Allah cezalandırır.”

Bu inanç kalıpları ne yazık ki Anadolu topraklarının hizmet etmeyen inanç kalıplarıdır ve kollektiften bize yüklenir ve hatta DNA’mızda var.

Yaradan için her kulu biriciktir.

Yaradan için her kulu çok değerlidir.

Yaradan’la her an bir, bütünüz.

Yaradan koşulsuz sevendir.

Yaradan şefkatiyle öğretendir.

Bizim için Yaradan’ı suçlamak en kolayıdır.

Suçladık ve daha öteye giderek çoğu zaman da gücendik.

Sitem ettik…

“Sen beni unuttun, beni acıtırlarken neden beni görmedin, izin verdin?“ dedik…

Kadersel ve ruhsal seçimlerimizi unuttuk ve haddimizi aştık.

Egomuzla seçimler yaparak kendi kendimizi acıttık.

Ruhumuzdan, yüksek benliğimizden, içsel bilgeliğimizden uzaklaştık ve diğerlerinin doğru, yanlış, ayıp, günah dediklerine göre yaşadık.

Yaradan’ın biriciğisin…

Sana kıyar mı hiç?

Kendini salıvermekten, acı bedenden ve kurban edebiyatından sıkılmadın mı hiç?

Yaradan’ın tüm gücü seninle…

Ben de düştüm, acıtıldım hatta ben de acı bedeni seçmiştim ve sıkılmıştım ondan bilme halim…

Yaradan’ın ipine tutunmayı öğrendiğimde hepsi nasıl da anda sonlandı…

Sonra geldi aydınlanmam…

Sen Yaradan’ın ipine tutunduğunda yıkılmaz, yenilmezsin.

Salıvermek en kolayı hadi bir gayret, kalkmaya ne dersin?

Sen kalkmaya niyet ettiğinde, Yaradan’dan rehberlik, destek istediğinde ve sadece ondan istediğinde nasıl da şifalanırsın?

Eski düşünce ve davranış kalıplarından sıyrılsan kime dönüşürdün?

Farklı düşünseydin bu nasıl olurdu?

Salıvermek çok kolay, ayağa kalmak risklidir.

Tekrar düşme, incinme riskin var.

Risk almadan da hiç olmayacak, bunu bilmelisin.

Cesaretin bir erdem olduğunu hatırla ve yılmadan tekrar kalk…

Kaç kere düştük? Kaç kere kalktık?

Öz sevgine sahip çık ve çukurda kalmana izin verme…

Yoksa çukurda gelişemeden ölürsün.

Alışılagelmiş tavır ve davranışlarına karşı gelmeye ne dersin?

Farklı düşün, farklı açıdan bak…

Acı bedenden çıkarak öz şefkatini yakala…

Şefkatle kendini sar.

Hata mı yaptın?

Hata insanı insan yapan şeydir, Einstein’a göre gelişmenin 10 kuralının başında “Hata yap” gelir.

Hatalarından ders alarak ve diğerlerine takılı kalmadan doğruya yönel…

İnsansın ve hata yaparsın ama tekrarlarsan, hatanı fırsata çeviremezsin hatanı tekrarlıyorsan bu hata değil seçimdir, sonuçlarına katlanmak zorundasın ve bedelini ödersin.

Kolayı seçmek yerine cesurca ayağa kalk, düşsen de tekrar ve tekrar kalk…

Kendini yargılama, diğerlerini ve hatta Yaratıcı’yı suçlama…

Seçimlerini yaşadın.

Hayat bir illüzyon ve herkes rollerini aldı.

Senarist senken neden rol alan oyunculara kızgınlığın?

Herkes ve her olay sana öğretmek içindi…

Her yaşadığın anlamlıydı…

Yanlışların, hataların…

Yanlış insan yok, seçim var.

Yanlıştan öğrenmek aslolan.

Kalk ayağa, üstünü başını çırp ve silkelen…

Sen bunu yapmaya yeterlisin.

Her zaman yeniden sıfırı tüketsen de başlayacak içsel güce ve bilgeliğe sahipsin.

Yine yeniden…

Tek kuruşun kalmazsa, bolca para var hatırla …

Ayrıldıysan üzülmene izin verilmedi, senin için de biri var kimse sevilmesin diye yaratılmadı hatırla…

Hastaysan mükemmel sağlıkta yaratıldık, hastalık senin bedeninde tutulan olumsuz duygusal hafızalar, bunlardan arın; mükemmel şifadasın hatırla…

Sınavın olan insanı sen çektin; çektiğin gibi de gönderirsin, çektiğin gibi de dönüştürürsün…

Yarattığın sorunu bilinçaltınla nasıl yarattıysan aynen öyle de çözersin…

Ben düştüğümde çukurda nasıl mı diledim?

“Yaradan yapamadım…

İncindim ve yine yanlış yaptım.

Kalbim kırık, ruhum yorgun…

Doğru sandım seçtim,

Başladım diye devam etmeli zannettim.

Toplumun bakış açısıyla, senin bakış açını bir zannettim nasıl da yanılmışım…

Sen benim üzülmeme izin vermezsin ki…

Başladı diye, toplum için doğru diye üzülmeli miydim?

Sen ruhumun kul hakkıma girmemi hiç istemezsin ki…

Beni üzsünler diye yaratmış olamazsın.

Herkes gibi ben de sevilmeyi, en üstünde tutulmayı ve biricik hissetmeyi hak ediyorum.

Benim için de bolca zaman, bolluk, bereket, sevgi, haz, huzur var; tüm kullarına cömertçe taksim ettiğin gibi bana da taksim ettin.

Bir alanda öğrenmem gerektiğini biliyorum, hayat mükemmel olamaz, onun da bilincindeyim ama daha kolay, daha keyifli, daha huzurlu öğrenebilirim; bunu da biliyorum.

Seçimim kolay ve keyifli öğrenmek…

Düştüğüm gibi kaldır beni,

Yarattığın gibi sev beni,

Kolla beni, kayır beni ve her darda olan kulunu….

Hayat daha mucize nasıl olur?

Yaradan rehberliğini göster bana …

Sev beni, sar beni, sarıl bana …

Küçük bir yaralı kuşu okşar gibi…

Pamuklara sarar gibi…

Acılarımı ve yaralarımı saransın…

Hiç yaşanmamış gibi hafiflet beni ve diğerlerini…

Yaralı diz kapaklarımdaki kabuklarım bana hep geliştiğimi hatırlatsın…

Gelişirsem yaşadığımı hissedebiliyorum yoksa yaşamın anlamı yok…

Yolum senin yolun, hizmetim sana verdiğim sözler olsun…

Kolaylaştır ve keyifli kıl lütfen…

Yüksek benliğimi en iyi, en yüce kaldırabileceğim kadar bedenime indir lütfen…

Seni çok seviyorum…

Beni unuttuğunu bir an bile aklımdan geçirdiysem çok özür dilerim...

Yanlış, hata ve günahlarımdan senin affediciliğine sığınırım…

Sen affedicisin ve affetmeyi seversin…

Sen yarattığına, benim gibi kalbi kırılmış, ruhu yorgunlara hiç kıyamaz, sararsın, sar lütfen…

Gönül yorgunluğumu al lütfen…

Beni ve diğerlerini hafiflet ve hepimizin sınavını kolaylaştır lütfen…

Allah’ım sen ne güzel Allah’sın…

İçime dol ve evrene taş lütfen…

Ben de senin koşulsuz sevgini tüm evrene yayayım…

Yine kalktım ayağa ve yine yeniden başladım seninle…

Kalbimiz senin aşkınla dolsun…

Aşk olsun…

Ruh parçam…

Sen acımadan öğren diye yazdım…

Dünyayı sevgi kurtaracak…

Bilin istedim…

Onedio okurlarım için sevgiyle…

Instagram

Web

Popüler İçerikler

Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!