Melih Görgün Yazio: Sadece Olması Gerektiği Gibi

16. yüzyılın ünlü ressam, heykeltıraş ve şairi Michelangelo bir sohbetinde, aslında tüm yaptığı heykellerin zaten taşların içinde saklı olduğunu, oracıkta beklediklerini söyler ve yaptığının sadece taşların üzerindeki fazlalıkları almak olduğunu ifade eder. Bu anlatım biraz da “olması gerektiği gibi” tanımının içeriğidir aslında…

Olması gerektiği gibi ne bir eksik, ne bir fazla…

Fazla olan her şeyden kurtulmak ve elde kalan öze ulaşmak... Tam kararında. Ama bunu başarmak bir o kadar da zor. Ne de olsa bir şeyi en basit ve en sade şekliyle ifade edemiyorsak bu biraz da onu tam olarak anlamamış olduğumuz anlamına gelmiyor muydu?

Bu anlatım biçiminin son örneğini şu sıralar adından epey söz ettiren After Life isimli dizide hissettim. Her şey o kadar olması gerektiği gibi ve abartısız ki. Bölüm sürelerinden -ortalama 25 dk.- oyunculuklara, dizinin Türkçe seslendirmesinden, kullanılan müziklere, diyaloglara kadar her şey yerli yerinde. Hem çok sade hem çok sağlam hem çok samimi hem de çok “iddiasız”.  Ama asıl zorluk da bu değil mi? Yani iddiasız bir başarıyı yakalayabilmek ne kadar da iddialı bir durum aslında… Bu sadelikte bir güzelliği ortaya çıkarmak aslında ne kadar ustalık isteyen bir süreç… Tıpkı Michelangelo’nun anlatmaya çalıştığı gibi. 

Neredeyse her alanda bu sadeliği belki de güzelliği yakalayabilmek mümkün. Hatta bazen insanın yalnız kaldığı ya da kendiyle baş başa kaldığı bir zaman diliminde bir bardak çaydır belki de bu sadelik. Hatta olabiliyorsa şekersiz. Belki de kısacık ve çok şey anlatan bir şiir… Özdemir Asaf’ın aşk, hüzün, umut belki de uzaklığı anlattığı şu muhteşem satırları mesela;

Bilmiyorum ne vardı saçlarında…

Rüzgâr mı delice eserdi,

Gözlerim mi öyle görürdü yoksa…

Saçlarının her hali hoşuma giderdi.

Nasıl ki “seni çok seviyorum” diyebilmenin, bu sözleri kullanmadan binlerce yolu varsa; sade anlatımın da herkese özgü yani nevi şahsına münhasır yolları var sanırım. Bir bakış, bir dokunuş ama tam da o anda, tam zamanında, tam da yeri gelmişken… Belki de üşümesin diye üstünü örttüğünüz kim varsa, ona; seni çok seviyorum demenin bir yoludur o incecik battaniye…

Bazen sadece bir çocuk şarkısı gibi görünen birkaç nota; mesela Barış Manço’nun Arkadaşım Eşek şarkısı… Ne sade ne derin ve ne anlamlı… Olması gerektiği gibi… Bir çocuğa anlatır gibi… Çok sade çok zor ve çok anlamlı…

Sadeliğin güzelliğini yakalayabildiğimiz günler görmek dileğiyle yazımın ve gecemin sonu gelsin….

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!