Bulma şansınız varsa, kendi sesinden de dinleyebilirsiniz bu hikâyeyi belki. Ben birkaç sene önce internette bulmuştum ve sonra paylaşmıştım bu röportajını, çok sızlatmıştı kalbimi inceden inceye…
Asaf’ın bazı şiirleri çok kısadır ama üzerine sayfalarca yazabilir, günlerce düşünebilirsiniz. Bir gün, şiirlerini yayınladığı gazetenin yazı işleri müdürü onu çağırır odasına. Ve öğütler vermeye başlar… Diğer arkadaşların şiirlerinin, yazılarının uzunluğundan dem vurur. Aldığı parayı hak etmesi için daha uzun cümleler kurması gerektiğini, daha uzun şiirler yazmasını öğütler. Bu olay çok dokunur ona. Ve bir daha yazmaz o gazetede.
Kim bilir ne kadar ağır gelmiştir bu sözler Asaf’a… Susmuş tabii ki. Sessizce ayrılmış oradan. Asaf’ın patronu gibi; yani incelikten bu kadar uzak insanların sayısı hızla artmaya devam ediyor günümüzde de… Ne kadar üzücü, ne kadar odunca ve ne kadar acıklı değil mi?
İyi ki varsın büyük usta. İyi ki dokundun kalbimize. Kim bilir daha kaç neslin dokunacaksın kalbine… Bir başka büyük ustanın da söylediği gibi, biraz da senin sayende yüz yıllık betonlar bahar bahçe…
Instagram
Twitter
Her yaz boğaziçinde, Aşiyan'da kabrini ziyaret edip fatiha okuyan bir ''ikinci yenici'' olarak bir iki ekleme de ben yapmak isterim.. “Ama daha nen olayım isterdin / Onursuzunum senin!”