Melih Görgün Yazio: Dolar Nereye Kadar Yükselecek?

Öncelikle şunu açıkça ifade etmek isterim. Bu yazının sonuna geldiğinizde başlıkta sorduğum sorunun yanıtını fazlasıyla alacaksınız. Ve eminim içiniz biraz olsun rahat edecek. Gerçi rahat mı edecek ondan da çok emin değilim. Bakalım, görelim…  

Sorunun bir başka söylemi de Türk Lirası’nın diğer para birimleri karşısında ne kadar daha değer kaybedecek ya da ne kadar değerlenecek olmasıdır. Daha da ötesi, kırılganlığın sonu nereye varacaktır? Her ne kadar cevaba katkı sağlayacak birçok parametre olsa da yanıtı en kestirme yoldan anlatmaya çalışacağım. Ama en kapsamlı biçimde…

Uluslararası ekonomi politik perspektifinde, devletlerin birbirleri ile olan parasal ilişkileri farklı biçimlerde şekillenebilir.

Her devlet, bu ilişki düzeyi içinde, oluşturacağı para politikalarını farklı siyasalar üzerine kurgulayabilir. Örneğin bir devlet uluslararası para politikalarını görece daha liberal bir biçimde şekillendirirken, diğer bir devlet konuyu daha milliyetçi bir bakış açısı ile planlayabilir. 

Burada asıl mesele, farklı siyasalar ne olursa olsun, bu farklılıkları olası avantaj ve dezavantajları ile değerlendirmektir. Ve yine hesaba katılması gereken bir başka önemli husus; uluslararası olası kriz dönemlerinin olası büyük etkileridir. 

Liberal görüş her ne kadar, devletler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin artışı ile uluslararası barışın paralel yürüyeceğini savunsa da olası kriz durumlarında özellikle devletler arası asimetrik ilişkiler büyük sorunlar yaratmaktadır. Örneğin bir devlet; enerji, hammadde ya da teknoloji gibi önemli konularda başka devletlere büyük ölçüde bağımlı ise, bu konularla ilgili her zaman zayıf ve tehdide açık bir pozisyonda olacaktır. İşte bu asimetrik bağımlılık her kriz anında diğer devlet/devletler tarafından açıkça ya da üstü kapalı bir koz olarak masaya konulacaktır. 

İşte tam da bu aşamada ekonomik milliyetçi görüşün “kendi kendine yetebilme” senaryosuna atıfta bulunmak gerekiyor. Yani liberaller uluslararası ekonomik ilişkilerin karşılıklı faydalarını sıklıkla ele alsalar da milliyetçiler bu ekonomik bağımlılığın aynı zamanda kırılganlığa da sebep olabileceğini savunmaktadırlar. Kısaca, ekonomik bağımlılık yerine kendi kendine yetebilme durumudur sözü edilen gerçek.

O halde şu üç önemli konunun özellikle altını çizmek gerekiyor:

Üretim, üretim ve üretim. Sözü edilen üretim; akademik çeşitlilikten tarıma, teknolojiden hayvancılığa kadar hayatın hemen her alanını kapsayan ve devletin büyük ölçüde destekleyeceği bir modeli ön görmektedir.  

Aksi taktirde hemen her alanda ithal edilecek ürünler ve hizmetler için dışa bağımlılık artacak ve alınacak hizmetlerin döviz olarak ödenmesi söz konusu olacaktır. Durum böyle iken yabancı ülkelerden bulunacak krediler ya da vatandaşlara yüklenecek ek vergilerle ekonomik durumun toparlanması kısa vadede de uzun vadede de çok zordur. Eğer bu düzen bahsedilen şekilde devam ederse, kendi üretim sistemini tahsis edememiş bir ekonomik model, orta ve uzun vadede para birimini de koruyamayacak bir sistem olarak ilerleyecektir. 

Özetle, üretim yoksa tüketim ve tükeniş vardır. Şimdi bu yazının başında sorduğumuz sorunun cevabına gelecek olursak; dolar dışa bağımlılık azalıncaya kadar artmaya devam edecektir…  

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
YORUMLAR
01.12.2020

Melih Görgün... dolar on dört bahar sonra anca düşer aga

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ