Her devlet, bu ilişki düzeyi içinde, oluşturacağı para politikalarını farklı siyasalar üzerine kurgulayabilir. Örneğin bir devlet uluslararası para politikalarını görece daha liberal bir biçimde şekillendirirken, diğer bir devlet konuyu daha milliyetçi bir bakış açısı ile planlayabilir.
Burada asıl mesele, farklı siyasalar ne olursa olsun, bu farklılıkları olası avantaj ve dezavantajları ile değerlendirmektir. Ve yine hesaba katılması gereken bir başka önemli husus; uluslararası olası kriz dönemlerinin olası büyük etkileridir.
Liberal görüş her ne kadar, devletler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin artışı ile uluslararası barışın paralel yürüyeceğini savunsa da olası kriz durumlarında özellikle devletler arası asimetrik ilişkiler büyük sorunlar yaratmaktadır. Örneğin bir devlet; enerji, hammadde ya da teknoloji gibi önemli konularda başka devletlere büyük ölçüde bağımlı ise, bu konularla ilgili her zaman zayıf ve tehdide açık bir pozisyonda olacaktır. İşte bu asimetrik bağımlılık her kriz anında diğer devlet/devletler tarafından açıkça ya da üstü kapalı bir koz olarak masaya konulacaktır.
İşte tam da bu aşamada ekonomik milliyetçi görüşün “kendi kendine yetebilme” senaryosuna atıfta bulunmak gerekiyor. Yani liberaller uluslararası ekonomik ilişkilerin karşılıklı faydalarını sıklıkla ele alsalar da milliyetçiler bu ekonomik bağımlılığın aynı zamanda kırılganlığa da sebep olabileceğini savunmaktadırlar. Kısaca, ekonomik bağımlılık yerine kendi kendine yetebilme durumudur sözü edilen gerçek.
Melih Görgün... dolar on dört bahar sonra anca düşer aga