Bir girişim fikriniz var. Üzerinde çalışılmış, hatta belki ilk müşterisini bile edinmiş. Ama hikâyenin asıl heyecanlı kısmı daha yeni başlıyor...
Bir girişim fikriniz var. Üzerinde çalışılmış, hatta belki ilk müşterisini bile edinmiş. Ama hikâyenin asıl heyecanlı kısmı daha yeni başlıyor...
Özellikle melek yatırımcılar, sadece paralarını değil, tecrübelerini, çevrelerini ve zamanlarını da sizin işinize koyacak insanlar. Yani mesele yalnızca onları “ikna etmek” değil; onları doğru şekilde “davet edebilmek”.
Burada devreye en kritik şeylerden biri giriyor.
İlk temas anı. Bu ister bir e-posta olsun, ister bir demo day sahnesi ya da ortak bir tanıdık aracılığıyla gönderilmiş bir mesaj...
O birkaç satır ya da dakikada, bir yatırımcıya sizin neden “fırsat” olduğunuzu gösterebilmeniz gerekiyor.
Bu gösteri bir tiyatro değil, bir dürüstlük oyunudur. Kısa yoldan büyüyen girişimler değil, doğru anlatılan girişim hikâyeleri yatırım alıyor. İşte bu yüzden, melek yatırımcıyla ilk iletişim, hem yalın hem stratejik olmalı.
Yatırımcılar her gün onlarca sunum dosyası okuyor, yüzlerce e-posta alıyor. Dolayısıyla sıradan olmak lüks değil, doğrudan silinme sebebi.
Mesajınızı yazarken ya da sunumunuzu hazırlarken dikkat etmeniz gereken temel şey, “Merak unsuru” var mı?
“Türkiye’deki annelerin %65’i…”
“Şu anda X sektörde Y milyar dolarlık boşluk var…”
“Bu sorunla ilk karşılaştığımızda şunu fark ettik…”
Bu tarz açılışlar, yatırımcının gözünü değil zihnini açar. İyi bir yatırımcı zaten iş fikrinizin detayına ilk aşamada odaklanmaz. O, ilk anda şunu hissetmek ister:
“Bu ekipte bir potansiyel var. Bu fikir yeni bir şey söylüyor.”
Dosya Değil, İlişki Paylaşıyorsunuz
Melek yatırımcıyı bir banka gibi görmek, yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri. O, sadece paranızı değil, sizinle beraber zamanını da yatırıyor. Dolayısıyla ilişkiyi bir dosya gönderip sonucu beklemek gibi değil, bir yol arkadaşlığı gibi düşünmek gerek.
İlk iletişim kurulduğunda şu sinyaller önemlidir.
Bu ekip düzenli iletişim kuruyor mu?
Gelişmeleri aktarıyor mu, sadece ihtiyaç duyduğunda mı yazıyor?
Başarısını olduğu kadar başarısızlığını da paylaşabiliyor mu?
Bir yatırımcıyla kurduğunuz ilişki, sizin iş yapma tarzınızın küçük bir simülasyonu gibidir. Güncelleme e-postaları göndermek, önemli karar süreçlerinde yatırımcıyı bilgilendirmek, KPI paylaşmak gibi alışkanlıklar profesyonel algı oluşturur. Melek yatırımcıların büyük kısmı, kararlarını “kişisel güven” temelinde verir.
İyi bir fikri sunmak başka, o fikri yaşatacak stratejiye sahip olduğunu göstermek bambaşka. Melek yatırımcılar genelde şu kritik sorulara odaklanır.
Bu girişim çözmeye çalıştığı problemi gerçekten anlıyor mu?
Pazar dinamiklerine hâkim mi?
Takım bu sorunun üstesinden gelebilecek donanıma sahip mi?
Bu sorulara vereceğiniz cevaplar ezber değil, farkındalık içermeli. “Pazar lideri olacağız” demek hiçbir anlam ifade etmez. Ama “Hedeflediğimiz pazar, 2025’e kadar %18 büyüyecek. Bu büyümenin şu kadarlık kısmını şu stratejiyle hedefliyoruz” gibi cümleler, sizin oyunun kurallarını bildiğinizi gösterir.
Melek yatırımcı sizin vizyoner yanınıza hayran kalabilir ama kararını sizin detaylara ne kadar hâkim olduğunuz belirler.
Güçlü Hikâyeler, Güçlü İlişkiler Kurar
Unutmayın!
Sayılar etkiler, hikâyeler bağ kurar. Girişiminizin ortaya çıkış hikâyesi, yaşadığınız zorluklar, ilk müşterinizin verdiği heyecan, aldığınız ilk olumsuz geri bildirim…
Tüm bunlar yatırımcının sizi tanımasını sağlar.
Çünkü yatırımcı, yalnızca şirketinize değil, onun arkasındaki insana yatırım yapar. Gerçek, sade ama etkileyici bir hikâye, bazen en sofistike finansal tabloların önüne geçebilir.
Tanıdık Tanıdıkla Tanışır
İletişimi kolaylaştıran en güçlü araç referanslardır. Eğer bir yatırımcıya doğrudan ulaşmak zor görünüyorsa, onun yatırım yaptığı diğer girişimcilerden, ortak tanıdıklardan ya da mentorlardan destek alın. Bir melek yatırımcının daha önce yatırım yaptığı girişimciden gelen tanıtım mesajı, doğrudan gönderilmiş bir e-postaya göre 10 kat daha etkili olabilir.
Bu yüzden sadece yatırımcıları değil, girişimcilik topluluğunu tanımak da uzun vadeli bir stratejiye dönüşür. İyi bir yatırımcı ilişkisi çoğu zaman bir network çarpanı ile başlar.
Görüşmelerde gelen sorular sizi köşeye sıkıştırmak için değil, sizi tanımak için sorulur. Cevabını bilmediğiniz sorularda tahmin yürütmek yerine dürüstçe “bilmiyorum ama araştırıp dönmek isterim” demek güvenilirliğinizi artırır.
Ama bazı sorular var ki hazırlıksız gelmek affedilmez:
Gelir modeliniz nedir ve nasıl ölçeklenebilir?
6 ay sonra nakit akışınız nasıl olacak?
En büyük riskiniz nedir ve nasıl minimize ediyorsunuz?
Rekabet karşısında sizi ayakta tutacak avantajınız ne?
Bu sorulara çalışılmış, veriyle desteklenmiş yanıtlar vermek sizi “vizyoner bir hayalperest” değil, “gerçekçi bir stratejist” yapar.
Yatırımcıyı Sen Seçiyorsun, Unutma
Yatırım almak bir zafer gibi anlatılsa da, aslında yeni bir ortaklığa adım atmaktır. Bu yüzden sadece yatırımcı sizi seçmiyor, siz de onu seçiyorsunuz. Sizi sadece parasal olarak değil, deneyimiyle de destekleyebilecek bir yatırımcı uzun vadede çok daha kıymetlidir.
Görüşmelerde siz de şu tür soruları sormalısınız.
Daha önce yatırım yaptığınız girişimlerle nasıl bir ilişkiniz oldu?
Stratejik destek sunuyor musunuz?
Şirket içi yönetim süreçlerine ne kadar dahil oluyorsunuz?
Bu sorular, sizi yatırımcının gözünde “bilinçli kurucu” konumuna taşır. Bu pozisyon, sadece fon değil, saygı da kazandırır.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.