Döneminin en önemli sanatçılarından ve ses getiren bir aşkın kahramanı olan Diego Rivera...
Döneminin en önemli sanatçılarından ve ses getiren bir aşkın kahramanı olan Diego Rivera...
Bu içerikte Biography, Moma ve Encyclopedia Britannica kaynak olarak kullanılmıştır.
Çizim yapmaya 3 yaşında başladı. Bulduğu her yere çizim yapma telaşında olan bir çocuktu. Ailesi de çareyi duvarları bezle kaplamakta buldu. Böylece Diego dilediği gibi resim yapabilir hale geldi. Bu çocuk tabii ki sanat eğitimi alacaktı. ENBA – Ulusal Güzel Sanatlar Okulu'na gitti. Sonrasında burs kazanarak 1907’de 14 yıllığına Avrupa’ya gitti.
İlk eşi Rus sanatçı Beloff ile Rusya’da evlendi. Lakin Rivera Meksika’yı çok özlediği için geri dönmek istedi ve bu da ayrılmalarının nedeni oldu. Meksika Devrimi’ni kişisel, sosyal ve de politik görüşleriyle yansıttı. Rivera aynı zamanda siyasetle de yakından ilgilenen biriydi. Meksika Kominist Partisi’nde aktif olarak yer aldı.
İlk kez 1923’te Chapingo Üniversitesi’nde yaptığı duvar resminde kullandı. Yapay formları ve anıtsal işlenişiyle bu sembol, Diego Rivera’nın resimlerinin Meksikalı havası ve görsel modernliğinin ifade şekli haline geldi. Ülkesini resimlerde yaşatmak için Meksika’ya özgü 'Kala Zambağı'na çoğu eserinde yer verdi. Bir süre sonra bu onun imzası haline geldi.
Karanlık arka plan tercih ederek resimdeki hisse odaklanmayı ve objelere anlam yüklemeyi kolaylaştırıyordu. Ayrıca duvar resimleriyle de tanınır hale geldi. Frida Kahlo'nun varlığıyla sahip olduğu başarıya ve üne sahip olması daha da kolay hale geldi. İlk karşılaşmaları, Frida'nın okuduğu Ulusal Hazırlık Okulu'nda oldu.
Frida, tam üç saat boyunca büyük bir hayranlıkla bu iri adamın fırça darbelerini takip etti, her fırça darbesi daha da büyülenmesini sağlıyor gibiydi. O günün heyecanıyla hayaller kuran Frida, arkadaşlarına 'Benim Rivera’dan bir çocuğum olacak.' demişti. 1929 yılında birbirlerine büyük bir aşk besleyerek evlendiler. Bu, Frida'nın en mutlu günüydü.
Ama Frida'nın ailesi onu hiç sevmedi. Frida bu durumu 'Diego’ya aşık oldum. Ailem bundan hiç hoşlanmadı çünkü Diego komünistti ve bizimkiler onu, çok çok şişman bir Brueghel’e benzetiyordu. Bunun, bir fille beyaz bir güvercinin evlenmesini andırdığını söylüyorlardı. Her şeye rağmen, 21 Ağustos 1929’da evlendik.' diyerek anlatmıştı.
Frida'nın babası, düğünden önce 'Kızımın hasta olduğunu ve yaşamı boyunca sağlık sorunları olacağını unutmayın. Akıllıdır ama güzel değildir. Bunu da aklınızdan çıkarmayın. Her şeye rağmen onunla evlenmek istiyorsanız rıza gösteriyorum.' diyerek durumun ehemmiyetini anlatmaya çalışmış ve Rivera'ya güvenip güvenemeyeceğini öğrenmek istemişti.
Bu iki sanatçı ruhun evlenmesi, Frida'nın ailesinin de söylediği gibi fil ile güvercinin evlenmesine çok benziyordu. Birbirlerine aşık olsalar da oldukça zorlu ve çalkantılı bir aşktı bu. Diego’nun, Frida’nın kız kardeşiyle sevgili olması ilişkilerine gelen en şiddetli darbe oldu. Frida da farklı kadın ve erkeklerle birlikte olarak acısını çıkartmak istedi.
Bu olayların ardından tartışmaları ayyuka çıkınca boşandılar. Birbirlerinden ayrı kaldıkları dönemde aşkları yeniden alevlenince tekrardan evlendiler. 13 Temmuz 1954'te Frida'nın ölümüyle derinden sarsılan Rivera, tüm üzüntüsüne rağmen çapkın kişiliğine yenik düşerek birkaç ay içinde menajeri ile 3. evliliğini yaptı. Bu evlilik de Diego'nun ölümüyle son bulacaktı.
3. eşi Elena Poniatovska 'Seni o dev boyunla, hep bir karış önünde giden göbeğin, kirli pabuçların, eski ve yamru yumru şapkan ve buruşuk pantolonunla gözümün önünde canlandırıyor ve kimsenin böylesine çirkin şeyleri onca asaletle taşıyamayacağını düşünüyorum' demişti. Diego Rivera hiçbir zaman dış görünüşü için sevilen birisi olmadı. Kadınların aşık olduğu nokta, sanatı ve asaletiydi.
Ama zamanla Frida'nın ünü arttı ve Diego bu durumda arka planda kaldı. İlişkilerindeki çalkantının bir nedeni de buydu. Frida'yla olan yarışında hırsını yenemeyen Rivera, çareyi çapkın ruhuna teslim olarak bulacağını umdu.
Çoğu kişi Frida'yı bu şekilde cezalandırdığını düşünüyordu. Onun bu öfkesi zaten hastalıklı bir bünyeye sahip olan Frida'yı ölüme sürükledi. Frida'nın en büyük hayali olan Rivera'dan çocuk sahibi olma isteği de kendisiyle birlikte mezara gitti.
Öldükten sonra sanatıyla bilinmeyi arzulamış olsa da Frida'nın Diego'su olarak iz bıraktı. Özel hayatı ve Frida'nın ondan daha öne çıkması sonucu sanatı geri planda kaldı.
Öyle veya böyle yaşarken çok da kolay bir hayatı olmamış Rivera'nın. Biz yine de özlü bir sanatçı olduğunu düşünüyoruz. Sizin de bu konudaki yorumlarınızı merakla bekliyoruz...
Ah Fridam, Kalbi güzel Fridam. Sen o şişman çirkin yaşlı ve pislik diego yu hiç haketmedin...
hiçbir şey aldatmaya mazeret olamaz, aldatmak karaktersizliktir soft'laştırılamaz.
Bu adamın her tarafı sanat olsa kaç yazar? Götünden rafael çıkarıp michelangelo işese ne olacak? Siz gerizekalı mısınız kızlar?