OPAP ekibinde harika psikolog ve akademisyenlerle beraber çalıştım. Hepsi doktorada dersimi alan öğrencilerdi ve şimdi çoğu psikoloji doktoru. Dr. Ece Sağel Çetiner, Dr. Neslihan Akhunlar Turgut, Dr. Özge Sarıot Ertürk, Uzm. Psk. Feyza Karslı, Dr. Gözde Sayın Karakaş, Uzm. Psk. Sinem Öztürk, Uzm. Psk. Ozan Can Selçuk ve Uzm. Psk. Neslihan Yortan ve diğer dostlar.
Bu yazıda size uyarılar ve önerilerde bulunacağım. Ayrıca OPAP makalelerimize bazı referansları da sona ekleyeceğim.
1) Problem Çözme Becerisi: Bir buçuk yıl aradan sonra her aşamada öğrencilerin okulda karşısına çıkan problemleri çözme becerisinin azalmasını bekliyoruz.
- Hocam yanlış yazdım ne yapayım.
- Silginle sil çocuğum.
- Hocam Deniz benimle konuşmaya çalışıyor?
- Sen onunla konuşma, kafanı bana doğru çevir, somurt.
- Hocam çay içmek istiyorum.
- Kantinden al, ağzına doğru götür ve höpürdet.
Peki ne yapalım? Problemlerini bırakın kendileri çözsünler, bu beceriler yok olmadı sadece üzeri örtülü. Problemle karşılaşan zihin birinin problemi onun yerine çözmesinden çok hoşlanır. Bu olmazsa arşive gider, çözümü bulur, örtüsünü kaldırır ve uygular.
2) Sosyal Sorunlar: Sosyalleşme-dijitalleşme kavgasını 1.5 yılda dijitalleşme kazanmış gibi görünüyor. Öğrencilerin elinden tablet ve akıllı telefonlar düşmedi. Bugün itibarıyla 16-24 yaş arası gençlerin %37’si online oyun bağımlılığı tanısı alabilecek durumda. Peki en iyi dostum tablet telefonsa okulda neler olacak? Olması gereken şu ki, akıllı telefonları bırakıp sosyalleşmeye yeniden geçiş yapacağız. Öğrenci işleri, okul yönetimleri, zümreler ortak aktiviteler düzenleyecek, kampüslerde bol bol sergiler, tiyatro ve müzik etkinlikleri planlanacak, geziler ve oyunlar ile etkileşim artırılacak.
3) Duygu Düzenleme: Pandemide evde kalan 10-22 yaş grup için 3 büyük sorun var: Obezite/abur cubur; aşırı alışveriş; teknoloji bağımlılığı. Hepsi iyi hissetme arayışımız kaynaklı belirtiler. Duygu düzenleme sorunları bunun nedeni. Kendini kötü hissetmeye tahammülün yoksa , of dediğin anda elin telefona gider. O kırmızı ayakkabıyı alınca dertler unutulur. Yapılması gereken duygu düzenleme becerilerinin arttırılması. Can sıkıntısı ve olumsuz denen hissiyata tahammülün geliştirilmesi. Çünkü okulda bol can sıkıntısı var ama bunun yanında telefon, abur cubur, alışveriş yok. Duygu düzenleme becerisi artmazsa okuldan firarlar artar.
4) Mizah: Mizah etkileşimi arttırır, olaylara farklı perspektiften bakmayı sağlar, kendi değerini abartmaktan kurtarır. Böyle uyum gerektiren durumların ilacıdır. Komik olması da gerekmez. Sen dene elinden geldiğince, gülümseyerek dene. Çevrende daha fazla insan olduğunu göreceksin.
5) Yavaşlamak: İnsanlarla etkileşimi arttırarak sağ salim çıkabileceğimiz bu zorlu adaptasyon sürecinin sloganı derinlik olmalı. Derinleştikçe sosyal destek artar. Ne kadar yüzeyselse ilişkilerin, o kadar yalnızsındır. Kalabalıklar içindeki yalnızlık tam da budur. Binlerce takipçinin hiçbiri uçağa geç kaldığında seni havalimanına bırakmaz. İlk fırsatta bir kahve içelim dediklerinin hiç biriyle o fırsat yakalanmaz. Yavaşladıkça derinleşir, derinleştikçe insana ulaşırsın. Bitki ve hayvanlarla ilişki için de aynısı geçerli. Uyum için yavaşlamak yazının son önerisi.