İş hayatı ile ilgili yazdığı kitaplar ile dünya çapında milyonlara ulaşan Bridget Schulte, son kitabında “İdeal Çalışan” klişesinden şöyle bahsediyor:
“Tüm ev sorumluluklarını yerine getiren ideal çalışan, kendini tamamen iş yerine adar. O bir savaşçıdır, sabah işe ilk giden ve gece işten en son ayrılandır. Nadiren hasta olur. Asla tatile çıkmaz, giderse bile işini yanında götürür. İdeal çalışan, patronu istediği zaman uçağa atlayıp ülkenin ya da dünyanın bir ucuna gidebilir çünkü çocukları okula bırakmaktan veya okul öncesi onlarlar ile oyun oynamaktan başkası sorumludur. Profesyonel dünyada, e-postalarına gece yarısı bile cevap veren, şirketin istediği zaman istediği yere atayabildiği ve son dakika projeleri için sabahlayabilen kişidir. Mavi yakalı ideal çalışanlar ise işyerinde, fazla mesaiye veya ikinci bir vardiyaya her zaman hazırdır.”
Schulte, bunun abartılı bir klişe olduğunu kabul etmekle beraber, bu klişelerin bilinçaltındaki bazı doğruların yansıması olduğunu ve ideal çalışan kavramının işyerlerinde her zaman kabul gördüğünü öne sürüyor.
Dengeli bir hayat süren, kafası rahat insanların daha iyi kararlar aldığına dair kanıtlara rağmen bizler, ideal çalışanlara olan hayranlığımızı sürdürüyor ve iş hayatımızı bu standarda göre şekillendirmeye devam ediyoruz.