Üniversiteyi terkeden, kendine 'insanlığa yardım etmek' hedefini koyan, korkusuzca iş dünyasına atılan ve kurduğu şirket bünyesinde yıllarca yürüttüğü çalışma ile tıp dünyasına çok büyük bir yenilik getiren bu kadının öyküsüne daha yakından bakmalısınız! Onun adı Elizabeth Holmes, dünyanın en genç kadın milyarderi.
Dünyanın en başarılı insanlarından bazıları üniversiteyi hiçbir zaman bitiremiyor. Örneğin, Bill Gates ve Mark Zuckerberg, Harvard Üniversitesi'ndeki öğrenimlerini tamamlamamış iki isim. Bu iki isim de, okulu çok erken bıraktılar çünkü Microsoft ve Facebook gibi büyük projelerin peşindeydiler. Teknoloji dünyasının çok yakından tanıdığı bir diğer isim olan Steve Jobs da, Reed Üniversitesi'ndeki öğrenimi bırakıp Apple Krallığı'nı kurma girişimlerine başlamıştı. Bu durumda akla şu soru gelebiliyor: Başarılı olmanın sırrı okulu bırakmak mı? Geleneksel düşünce yapısının bize söylediğine göre, bu dünyada bir yerlere gelebilmek için önce okulu bitirip diplomamızı elimize almalıyız. Fakat bu adamlar, onlara sunulanı reddederek hayallerinin peşinden gittiler ve milyar dolarlar kazandılar. Sadece para kazanmakla kalmadılar, diğer bir taraftan yaptıkları işler ile dünyayı da değiştirdiler. Tartışmalı bir konu olsa da, diyebiliriz ki bu adamlar dünyaya 'pozitif' yenilikler getirdiler.
Belki de Bill Gates ve Steve Jobs gibi örnekler, Peter Thiel'in, gençleri okulu bırakıp hayallerinin peşinden gitmeye teşvik etmesinin sebebini oluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde, okulu bırakıp hayallerinin peşinden gitmiş olan bir diğer kişi daha 'dünyanın milyarderleri' listesine girdi, ve bu kadın yalnızca 30 yaşında!
Elizabeth Holmes, henüz 19 yaşında Stanford Üniversitesi'nde ikinci sınıf öğrenciyken, okulu bırakma kararı aldı ve kendi şirketini kurma hayalini kovaladı. Şirketinin adı Theranos. Okula ödediği paranın çok daha verimli bir şekilde kullanılabileceğini düşünen Elizabeth, kurduğu şirket ile sağlık sektörüne devrim niteliğinde yenilikler getirdi. Kimya öğretmeni Channing Robertson ile okulu bırakma ve kendi şirketini kurma fikrini paylaştığı zaman, Elizabeth'e sorula soru şuydu: 'Neden tüm hayatını riske atarak bunu yapıyorsun?'
Elizabeth'in Kimya öğretmenine verdiği cevap bu şekildeydi. Bu sözleri söylerken gözlerinde beliren ateş ve arzu, kimya profesörünü hemen ikna etmişti ve profesör, Elizabeth'in başarıya ulaşacağına tüm kalbiyle inanmıştı.
İğnelerden nefret ediyordu ve kan testlerini daha basit, herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabilen ve en önemlisi daha ucuz bir işlem haline getirmek istiyordu. On yıllık süre boyunca, belirlediği amaç uğruna çalışmalarına devam eden Elizabeth başarıya ulaştı ve kan alma prosedürünü küçücük bir parmak ucu işlemine dönüştüren teknolojiyi geliştirdi.
Elizabeth'in yarattığı teknoloji, parmak ucundan kan örneği alma işlemi için kullanılan bir donanım ve yazılımı içeriyor. Parmak ucundan alınan kan 'nanotainer' ismi verilen ufak bir şişede depolanıyor.
Bazı insanlar iğnelerden ve kan görmekten oldukça korkuyor, ve bu insanlar iğne ile kan vermemek uğruna kendileri için çok önemli olabilecek tedavilerden kaçınıyor. Örneğin Birleşik Devletler'de, kendilerine kan örneği vermesi gerektiği söylenen hastalardan %50'si bu işlem için laboratuvara gitmiyor. Elizabeth'in geliştirdiği teknoloji kan verme korkusunu ortadan kaldırıyor ve bu işlemden korkan insanlar için kan verme prosedürünü çok kolay bir hale getiriyor.
Fakat geliştirilen bu yeni teknoloji ile kan vermek oldukça ucuz ki, Elizabeth'in temel hedeflerinden biri de buydu.
Şirketin %50'sine sahip olan Elizabeth ise 4.5 milyar doların sahibi. Forbes dergisinin 'Amerika'nın En Zengin 400 İnsanı' listesine göre, Elizabeth Holmes ülkedeki 'üçüncü en genç milyarder' ve 'en genç milyarder kadın' sıfatlarını elinde bulunduruyor.
Fakat bir gerçek var ki, Elizabeth bu şirketi milyarder olmak için değil, insanlık adına bir şeyler yapmak için kurmuştu. Bu konudaki fikirlerini Eliabeth'in kendi ağzından paylaşalım: 'Başarılı bir insan olup olmadığımızı belirleyen şey, insanların hayatında bir değişiklik yaratıp yaratmadığımıza bağlıdır. Şirketimin amacı, insanlara ihtiyacı olan bir teknolojiyi sunmaktı. Eğer bunu başardıysak bir farklılık yaratmışız demektir.'