Pek çok filozof da şehirleşme üzerine kafa yormuş ve şehirleşme üzerine fikir belirtmiştir.
Milattan önce 479 yılında Persler, Milet şehrini tahrip edince; Hippodamus, şehri ve Pire limanını yeniden planlıyor ve ona göre inşa edilmesine öncülük ediyor. Tarihin ilk şehir plancısı unvanı o projesiyle Hippodamos’a veriliyor. Hippodamos’un matematikçi, doktor, meteoroloji uzmanı ve filozof olduğunu da hatırlatayım…
Hippodamos, Milet’i ızgara plan olarak adlandırılan sokakların birbirini dik açılarla kesen kare ve dikdörtgen parseller şeklinde düzenlemişti. Ancak böyle bir şehir yapısı dünyada ilk burada uygulanmadı. Bugün Pakistan sınırları içinde kalan antik Mohenjo-Daro şehri de böyleydi ve bu şehrin kuruluşu M.Ö. 2600 ila 1900 yılları arasında oluşturulmuştu. Antik Babil şehri de benzer mantıkla inşa edildiği tahmin ediliyor.
Usta bir mimarın dokunuşu bütün şehirler için önemlidir.
Niye yeni şehirler, diye sormamın iki sebebi var: İlki malum yaşadığımız deprem, mevcut şehir yapılarını sorgulamamıza sebep oldu ve yeni arayışlara yöneltti. İkincisi de günümüzde dünyanın farklı coğrafyalarında yeni şehir projeleri gündeme geliyor.
Bugünlerde en çok konuşulan projelerin başında; Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında Kızıldeniz sahilinde kurulmaya başlanan Neom şehri geliyor. Gündemde olduğu için proje ile ilgili biraz detay vereyim.
Neom’un birbiriyle bağlantılı dört ayağı bulunuyor: The Line denilen, geleneksel şehircilik anlayışlarını kökten değiştiren bölümü çok konuşulacak özellikler taşıyor. 200 metre genişliğinde, 500 metre yüksekliğinde ve 170 kilometre uzanan bir çizgi şehir. Duvarların dış yüzeyi ayna ile kaplı The Line’da bireysel ulaşım aracı olmayacak ve burada yaşayanların işi ile evi arasındaki mesafe yayan 5 dakikayı geçmeyecek. Şehrin altından 170 km boyunda bir tren de boydan boya ulaşımı sağlayacak. Bir de asansörler ve dronlar…
The Line’ın Kızıldeniz ile buluştuğu noktada altıgen şeklinde Oxagon liman şehri kuruluyor. Bu liman şehrinde dünyanın en büyük ve lüks yatlarına hizmet verecek marina yer alacak, ticaret ve konaklama hizmeti sunacak ultra modern bir liman şehri...
The Line’ın kuzeyindeki dağlarda Trojena adlı bir tatil bölgesi oluşturuluyor. 24 ay kış oyunlarını yapabileceğiniz bu dağ şehrinde, bir baraj gölü yer alacak ve konaklayabileceğiniz dağ evleri olacak. 2029 Dünya Kış Oyunlarına da burası ev sahipliği yapacağını söylersem, projenin iddiası daha iyi anlaşılır.
Neom’un dördüncü ayağı ise Kızıldeniz’de Sindalah diye bir ada olacak. Kızıldeniz, dünya ticaretinin yüzde 13’ünün geçiş noktası ve buradan geçenler için lüks bir tatil mekanı ve destinasyon olması hedefleniyor.
Aslında bu projelerden bağımsız üç proje daha var ki, konuya birlikte bakmak gerekiyor. Riyad’dan yapılacak her bir yüzeyi 400 metre olacak küre şehir. Mukaab olarak adlandırılan bu küre şehri, içine 20 tane Empire State binası sığabilecek kadar azamette olacak. Daha yeni sızan diğer proje ise; kaplumbağa şeklinde bir denizde 60 bin kişinin yaşayacağı yüzen şehirden bahsediliyor. Bunun için Suudi Prensi’nin onayı bekleniyormuş. Bence bütün bu projeleri tamamlayacak olan da çölün yeşillendirilmesine yönelik adımlar. Halen Suudi Arabistan’ın orta kuşağında yüzlerce çiftlik, çölde kendi yemlerini üreten, sulu tarım yapılan ve farklı yemlik ve bitkiler yetiştirilen vahalar oluşturuluyor.
Bunları öğrenince Büyük İskender’in kuzey Afrika sahiline kurduğu İskenderiye şehri aklıma geldi.
Çölde tarım, turizm, kış oyunları… Bazıları petrol zenginlerinin fantezileri olarak algılayabilir. İlginç işler ama ben projeleri “geleceğin şehircilik” bakış açısıyla değerlendirmek istiyorum. Dünyanın farklı yerlerinde de yeni ve sıfırdan yapılan şehir projeleri var: Kazakistan’ın başkenti Astana, Güney Kore’nin Songdo, Rusya’daki Crystal Island, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Masdar City, Malezya’daki Forest City gibi.
Japonya’da bir kaç tane yeni şehir oluşturulmuştu, yenileri de harekete geçti. Fujisawa’da oluşturulan FSST şehir konsepti, Okinawa’da OIST, Kitakyushu Eco Town gibi… Bazıları eski olan bu üç proje tamamlandı ve hayata geçti ama mahalle ve kampüs niteliğinde idi. 2021 yılında Toyota, sıfır karbon şehri olacak Woven City projesi için harekete geçti.
Yeni bir şehir konsepti, zorunluluktan çok vizyoner bir bakışın sonucudur. Miles’i Persler yıktı, Hippodamos yeniden planladı. Kazakistan, başkenti ülkenin kuzeybatısına taşıyıp yeni vizyon oluşturacaktı, Astana doğdu. Songdo’ya kentsel dönüşüm gerekiyordu ve Güney Kore, ülkesinin teknolojideki üstünlüğünü de göstermek isteyerek yeni bir akıllı şehir yapmaya karar verdi. Toyota, geleceğin şehirlerinde ulaşımın nasıl olacağını gösterecek olan yaşayan bir ortam oluşturmak istedi Woven City’e başladı.
Bizde de böyle “zorunlu şartlar” oluşmuştu. Marmara Depremi sonrası Düzce ve Kocaeli şehirlerinde gelecek vizyonu oluşturabilirdik. Yusufeli Barajı sebebiyle Yusufeli’ni, yine bir baraj inşaatı ile Hasankeyf’i de böyle planlayabilirdik. Oralar için artık geç ama hiç olmazsa geleceğin Kahramanaraş’ı ve Hatay’ı için yeni bir bakış açısı oluşturacak vaktimiz de imkanımız da var…
Zuhal Hanımcığım, Bu kadar önemli konuları ( Deprem sonrası konut inşaatı, akıllı kentler , karbon ayak izi , kentlerin felaketlere karşı dayanıklılığı , tarihsel hatırlatmalar ,.........v.s) kısa bir makaleye akıcı bir üslup ile sığdırmışsınız. Bir sürü kaynak taramak zorunda kaldım. Emeğinize sağlık. Tebrikler!