Ahmet Şık kendi partisinden milletvekili seçilmiş ve bu hakkı elinden alınmış Can Atalay hakkında konuşuyordu ve 'Yargı darbesi yapan bir iktidar var' dedi. Bence bu eleştiride haksız hiçbir nokta yok. Çünkü ortada çok büyük bir hukuksuzluk, Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayan bir iktidar var. Hal böyle iken, Ahmet Şık'ın üslubundan bahsetmek dikkati olması gereken yerden başka bir alana kaydırma çabası bence.
Üslubu sert olabilir ama önemli olan anlattıklarının içeriği yani gerçekler. Bu yüzden iktidar partisinin bu eleştirileri kabul edip, göğüslerinde yumuşatmaları gerektiğini düşünüyorum. Bir de şu var tabii ki: Hiçbir üslup fiziksel şiddeti meşrulaştıramaz. Orada Ahmet Şık'ın kürsü dokunulmazlığı ihlal edildi, saldırıya uğradı. Bunu görmeyip işi üslup meselesine indirgemek çok hakkaniyetsiz bir durum. 'Hakaret etti' deniliyor. Ayrıca siyasette hakaret olmasını istemiyorsak, böyle bir kural varsa bu herkesi, öncelikle Cumhurbaşkanını da kapsamalı.
- O gün bu olayın yaşanma ihtimali aklınıza hiç geldi mi? Hani insan hisseder ya bazen. Konuşmadan önce de ortam gergindi zira…
Olaydan önceki ilk oturum açıldığından zaten hissetmiştim. Ahmet Şık kürsüye çıktığı an AKP Milletvekilleri ayağa kalktılar, hakaret etmeye başladılar, kürsüye doğru ilerlediler. Hemen ara verildi. Ahmet'i uzaklaştırdık. Ancak meselenin fiziki şiddete döneceği, onların böyle bir motivasyonları, niyetleri olduğu çok belliydi. İkinci oturum açılır açılmaz da aynı şekilde ayaklandılar, hakaret etmeye başladılar. Bunu görünce AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler'in yanına gittim. Ona bu meselenin onun sorumluluğu olduğunu, işin boyutu değişmeden engellemesi gerektiğini söyledim, diğer Grup Başkanvekillerine de anlatmaya çalıştım ancak kimse dinlemedi. Ben bu uyarıları yaparken de saldırı gerçekleşti.