Bu arada ilginç bir bilgi, gölün kuzeyi ve güneyi farklı türde sulara sahipti. Yani, güneyde tuzlu kuzeyde ise tatlı su varlığı normalde bir arada bulunması imkansız balıkların, deniz canlılarının görülmesini sağlıyordu. Göl çevresine olan ekonomik katkısı bunları düşününce iyice kafamızda yer ediyor.
II. Dünya Savaşı'nda Karadeniz dahil tüm denizler Almanlar tarafından abluka altındayken Aral Gölü Sovyetler için 'kıtlığı çözebilecek tek kaynak' olmuştu.
burda sorun sadece iki nehrin önlerinin kesilmesi değildi çiftçi bilinçsizdi suyu bol bulup kalkıp bilinçsiz bir şekilde topraklarını aşırı sulamaya maruz bıraktılar Aral çevresinde gölün anasını ağlattılar yani .toprağı aşırı sularsan alkali değerini artırırsın ve tuzlanmasına neden olursun . topraklarda verim düşüp kuraklık baş göstermeye başladı bu süreçte zaten .etrafı çöl sıcak hava dalgalarıda etkisini artırınca göl kurumaya yüz tuttu. bizim tuz gölüde aynı kaderi paylaşıcak bizdeki daha kötü kuruyan göl yüzeyindeki tuz şu an erozyonla verimli toprakların üzerini örtmeye başladı birde karapınar çevresinde kumullar var önlem alındı ağaçtan setler çekildi felan ama tuz gölü ve bu alan arasındaki yer çölleşme riskinde ilk sırada 20 -30 yıla kadar Türkiyede çöl oluştu diyebiliriz
İnsan neye elini atsa mahvediyor..
1953 yılında ölen Stalin nasıl oluyor da 1956 da karar alıyor. "1956'da Stalin'in onayından bir karar geçiyor" diye cümle kurarken az araştırma yapsaydınız.