Manisa'da Radyasyon Konusunda Tedbir Alınmalı

Manisa'nın Köprübaşı ilçesi çevresinde gerçekleştirdiğimiz bağımsız radyasyon ölçümü, bölgede kısıtlı bir alanda da olsa insan sağlığına zarar verebilecek ölçüde yüksek radyasyon bulunduğunu gösteriyor. Yetkilileri gerekli tedbirleri almaya çağırıyoruz.

Manisa’nın Köprübaşı ilçesi çevresinde Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz bağımsız radyasyon ölçümü, bölgede belli bir alanda radyasyon seviyesinin insan sağlığını tehdit edebilecek düzeye ulaştığını ortaya koydu. Geçtiğimiz aylarda bu bölgede su ve toprakta radyasyon değerlerinin normalin çok üzerinde olduğunu gösteren raporlar gündeme gelmişti. Greenpeace radyasyon uzmanları, yaptıkları incelemede havadaki gamma radyasyon değerlerine odaklandı ve konuyla ilgili bir rapor ve radyasyon haritası yayımladı.

Rapora göre, elde edilen yüksek radyasyon değerlerinin bir kısmının nedeni bölgedeki doğal uranyum varlığı olsa da, en yüksek değerlerin elde edildiği alan bundan 30 yıl önce pilot uranyum madenciliği projesinin gerçekleştiği bölge.

Radyasyon değerlerinin bölgedeki ortalamanın 50 katına (4 mikrosievert/saat ila 6,5 mikrosievert/saat arasında) ulaştığı bu alan, Köprübaşı ilçesi Kasar Köyü’nün 500 metre ilerisinde, hemen yol kenarında bulunuyor. Alanın yüzeyinin yapısı ve yerel halktan alınan bilgiler ışığında uzmanlar, bu alanın geçmişte uranyum madenciliği çalışmasının yapıldığı alan olduğu sonucuna ulaşıyor. Raporda, bu alanda gerekli temizliğin yapılmadığının ve yerel halkın uyarılmadığının, etrafta herhangi bir uyarı levhasının bulunmadığının altı çiziliyor.

Kasar çevresinde yüzeyi bozulmamış, doğal uranyum varlığına işaret eden alanlarda ise radyasyon seviyeleri yakın çevredeki benzer alanlarda yapılan ölçümlerden 1,5 ila 15 kat daha yüksek.

Greenpeace Radyasyon Uzmanı Jan Beranek konuyla ilgili şunları söyledi:

“Uluslararası radyasyondan korunma prensiplerine göre radyasyonun hiçbir dozu zararsız olacak kadar düşük risk kabul edilemez. Bu yüzden, kaynağı ne olursa olsun radyasyona maruz kalma sınırı olabildiğince düşük tutulmalıdır. Uranyum madeninin çıkarılması ve işlenmesi nükleer endüstrinin kirli, küçük sırlarından biri, nükleer enerjiyi destekleyenler ve “temiz enerji” olarak adlandıranların göz ardı ettiği bir durum.”

Bilimsel çalışmalar, uranyuma maruz kalan insanlarda beyin ve böbrek rahatsızlıkları, ayrıca kalp ve damar sorunları görüldüğünü ortaya koyuyor. Bu sağlık riskleri, uranyum nedenli radyasyona uzun süre maruz kalmaya bağlı olarak artıyor.

Greenpeace Akdeniz Kampanyalar Yöneticisi Hilal Atıcı ise Türkiye’de yetkililerin sorundan uzun zamandır haberdar olduğunu söyledi.

“Bölgede yer altı su kaynaklarında uranyum varlığına işaret eden bilimsel raporlar bulunuyor. Ancak bugüne dek bu konuda hiçbir önlem alınmadı. Bu durum bir kez daha gösteriyor ki, Türkiye'de radyasyon güvenliği konusunda yasal düzenlemelerde büyük açıklar var. Acil durumlarda kimin ne yapacağı bilinmiyor.”

“Durum bu iken, Çevre Bakanlığı, nükleer santral için sicili hiç de temiz olmayan Rosatom'un sunduğu Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna onay vermeye hazırlanıyor. Nükleerle ilgili acil durum planları üzerine Türkiye’de yasal bir düzenleme bulunmazken nükleer santral için ÇED onayının verilmesi ileride halk sağlığı için geri dönüşü olmayacak ciddi sonuçlar doğurabilir. Nükleer santralde gerçekleşebilecek olası bir acil durumda kimin ne sorumluluk alacağı belli olmadığı için, insanlar geri dönüşü olmayacak şekilde yüksek miktarda radyasyona maruz kalabilir.”

Hazırladığımız raporda yetkilileri aşağıdaki adımları atmaya çağırıyoruz.

İnsan faaliyeti sonucu ortaya çıkan radyasyonlu alanlar temizlenmeli. Bu yapılana kadar da bu noktalardan geçen kişilerin radyasyona gereksiz maruz kalma durumunu engellemek için uyarı levhaları konulmalı.

Yerel halk, yüksek dozlu uranyum içeren su kaynaklarını uzun süreli kullanmalarının zararları hakkında bilgilendirilmeli. Durum düzenli olarak izlenmeli ve gerek duyulursa temiz su kaynaklarına erişim sağlanmalı.

Kasar yakınında çıkarılmış uranyumun Köprübaşı yakınında bir tesiste sarı pasta adı verilen uranyum konsantrasyonunu oluşturmak için kullanıldığı MTA tarafından rapor edilmiş, fakat bu işlem sonucunda ortaya çıkan radyoaktif atığın nerede depolandığı hakkında bilgi verilmemiş. Bu türden atıklar, yeraltı veya yerüstü suların kirlenmesine neden olabilir ve/veya radon gazının havaya karışması söz konusu olabilir. Bu yerin açıklanması ve bağımsız ölçümlerin yapılmasına izin verilmesi gerekmekte.

Çevre Bakanı İdris Güllüce’den, çevreyi, insan sağlığını, gelecek nesilleri tehdit eden nükleer santral planına acilen dur demesini iste.

Popüler İçerikler

Asgari Ücretin Açıklanmasından Sonra Cumhurbaşkanı’na Mesaj Atan Kadir İpek Gözaltına Alındı
Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var