Onlarla paralel bir değişiklik geçirmedik. Bizim değişim eğrimiz baya baş aşağı oldu ve son hız yönünü sapmadan yoluna devam ediyor. Anlayamadığımız, çözmeye çalıştığımız, sessiz yardım dilimiz, mikrofonla seslenişe, patlayan flaşlara ve şovlara dönüştü.
Geçenler de elimde poşetler marketten geliyorum. Bir alanda, kalabalık toplanmış, flaşlar patlıyor, alkışlar kopuyor. Kendi kendime Pandemi var, bu ne kalabalık, ünlü biri mi geldi acaba dedim. Merakıma da yenik düşüp, gidip izledim. Çok şık giyimli, takım elbiseli bir adam ile halktan, gündelik giyimli bir kadın, alkışlarla sahneye gelen patates çuvalını ortalarına alıp, gururla poz veriyorlar. Sonra takım elbiseli adam bekliyor, kadın alkışlarla patates çuvalını yanına alarak sevinçle uzaklaşıyor. Daha sonra başka bir kişi yeni bir patates çuvalı ile geliyor, o da gurur ve neşeyle pozunu veriyor.
Bizim çok farklı bir toplum olduğumuzu o an yine anladım. Patateslere poz verdirip, alkışlarla sahnede karşılayan bizler, yakın bir zamanda makarnaları da havada uçurmamış mıydık? Uçan makarnaların yer çekiminin etkisine maruz kalmadan, bağıra çağıra, çığlık çığlığa havada yakalamaya çalışmamış mıydık?
Biz farklıyız, farklı bir toplumduk, hala farklı bir toplumuz. Tek isteğim baş aşağı giden değişim eğrimizin başını kaldırıp, yönünü değiştirebilmesi. O zaman belki diğer ülkelerle farklılığımız, kazandığımız dilencilik kimliği yerine, toplumsal değere dönüşür eskisi gibi!