Mahremiyetin Pazarı: OnlyFans Ekonomik Özgürlük mü, Dijital Sömürü Çarkı mı?

Dijital çağın en tartışmalı arenası olan OnlyFans, bugün basit bir içerik platformundan çok daha fazlasını temsil ediyor. Burası, bedeni, mahremiyeti, duygusal yakınlığı ve ekonomik çaresizliği aynı potada eriten yeni bir sosyolojik laboratuvar. Bir yandan “özgürleşme” söylemini parlatırken diğer yandan modern kapitalizmin en görünmez adaletsizliklerini daha da keskinleştiriyor. Peki gençleri bu platforma çeken ne? Gerçekten özgürleştirici bir alan mı, yoksa çaresizliğin dijital estetikle paketlenmiş hâli mi?

Yakınlık Ekonomisi: İnsanların Parayı İçeriğe Değil, “Sana Özelmiş Gibi Hissedilen İlgiye” Ödemesi

OnlyFans’ın asıl gücü, çoğu kişinin düşündüğü gibi erotik içerikten gelmiyor. Bu platformun gerçeği, yakınlık ekonomisi denilen yeni bir duygusal pazar. Takipçiler, yalnızca içerik görmüyor; içerik üreticisiyle birebir mesajlaşabiliyor, özel içerik talep edebiliyor, “sadece bana gönderdi” yanılgısıyla dijital bir duygusallığın içine çekiliyor. Artık mahremiyet, fiziksel bir sınır değil; parayla açılıp kapanan bir kapı. İnsanlar içerikten çok, kendilerine özelmiş gibi hissettiren ilgiye para ödüyor. Bu durum, neoliberal ekonominin “kendini marka yap” mottosuyla birleşince, beden ve duygu yeni bir sermaye türüne dönüşüyor.

Ekonomik Baskı Altında Verilen Bir Rıza

Türkiye’de tablo daha da karmaşık. Ekonomik sıkışmışlık, özellikle genç kadınları ve öğrencileri alternatif gelir yollarına yönlendiriyor. Birçoğunun OnlyFans’a adım atma gerekçesi özgürlük değil, geçim telaşı. Kira ödemek, faturalarla baş etmek, işsizliğin yarattığı baskı… Sosyal medyada dolaşan “bir ayda 500 bin TL kazandım” hikâyeleri de bu ekonomiyi parlatan bir yanılsama yaratıyor. Oysa veriler gösteriyor ki platformdaki gelirin büyük çoğunluğu en popüler küçük bir yüzdeye gidiyor. Geri kalan geniş kitle, beklenen kazancı elde edemiyor. Bu yüzden sosyologlar bu durumu “kısa yoldan refah mitosu” olarak tanımlıyor: Çoğu kişinin asla erişemeyeceği bir mucizeyi ulaşılabilir gibi pazarlayan yeni dijital hayal.

Bu ekonominin en kırılgan noktası ise mahremiyetin geri dönüşsüzlüğü. Rızayla paylaşılan içerik bile internetin sonsuz hafızasında kalıcı oluyor; sızdırılmaya, şantaja veya ileride bireyin karşısına çıkmaya sonuna kadar açık. Dijital özgürlük olarak sunulan şey, çoğu zaman kırılgan bir illüzyona dönüşüyor. “Bedenim benimdir” söylemi hâlâ güçlü ancak ekonomik baskının olduğu yerde rızanın ne kadar özgür olduğu tartışmalı. Kadın kendi sınırlarını belirlediğini düşünse bile aslında sistemin izin verdiği çerçevenin içinde hareket ediyor. Feminist teorideki “özgürleşme illüzyonu” tam da şunu anlatıyor: Kadın özgür göründüğü yeni bir alanda bile hâlâ kapitalist ve patriarkal dinamiklerin belirlediği rolleri oynuyor.

“Kolay Para” Miti Yeni Bir Kimlik Baskısı Yaratıyor

Toplumsal açıdan baktığımızda en tehlikeli dönüşüm, kolay para mitiyle birlikte gelen kimlik baskısı. Modern kültür, “hızlı kazanamıyorsan yeterince değerli değilsin” mesajını her yere işlemiş durumda. Genç kadınlar için bu baskı daha da yıkıcı: Görünür olmak, arzulanmak, beğenilmek zorundaymış gibi hissettiren bir dolaşıma dönüşüyor. Kadının bedeni, toplumsal yapının en değerli ve aynı zamanda en savunmasız sermayesine dönüşüyor. Böylece özgürlük söylemi, sistemin kadına dayattığı yeni bir “dijital beden işçiliği” formunu perdeleyebiliyor.

Elbette OnlyFans modern dünyanın bir gerçeği. Yasaklamak çözüm değil, romantikleştirmek hiç değil. Asıl soruyu doğru kurmak gerekiyor: Bir kadın neden böyle bir platforma yönelmek zorunda kalıyor? Eğer güvenceli iş yoksa, eşit ücret sağlanmıyorsa, sosyal destek mekanizmaları çalışmıyorsa, gençler çaresizlik içinde kalıyorsa, sorun platformda değil; onları bu platforma iten sistemde. 

Platformu Kullanan Erkeklerin ve Kadınların İlişkisel Dünya Görüşü 

Fakat bu hikâyenin çok konuşulmayan başka bir yüzü daha var: Bu platforma yalnızca mecburiyetten değil, arzuladığı lüks yaşamı hızlıca elde etmek için yönelen kadınlar. Ekonomik baskıdan ziyade statü hırsıyla, tüketim kültürünün “daha çok göster, daha çok kazan” diyen cazibesine kapılarak bu yola girenler de az değil. Bu noktada mesele özgürlükten çok, modern kapitalizmin dönüştürdüğü arzu ekonomisi hâline geliyor. Lüks hayatı bir hak değil, bir zorunlulukmuş gibi hissettiren bu kültür, kadının bedenini yalnızca bir geçim aracına değil, yukarı sınıfa geçiş bileti olarak konumlandırıyor. Beden, tıpkı pahalı bir çanta ya da spor araba gibi statü sembolüne dönüşüyor. Bu ise özgürlükle değil, tüketim üzerinden kurulan bir kimlik kriziyle ilgili.

OnlyFans tüketicileri, gerçek ilişkide emek vermek yerine, dijital bir “yakınlık yanılsaması” tercih ediyorlar. Çünkü karşılık verme yükümlülüğü yok, sorumluluk yok, duygusal risk yok. Bu, partnerlerle kurulan ilişkilerin de sağlıksız bir zemine kaymasına yol açıyor. İlişkide sınır, sadakat, güven gibi kavramların içini boşaltan bir tüketici alışkanlığı gelişiyor. Öte yandan içerik üreticisi olan kişiler için de benzer bir durum geçerli. Sürekli beğenilme, arzulanma, dikkat talep etme üzerinden kurulu bir gelir modeli, ilişkisel psikolojiyi bozabiliyor. Partnerini “müşteri davranışlarıyla” karşılaştıran, gerçek duygusal bağa yabancılaşan, ilgi görmeyi bir “hak” gibi algılayan kişiler ortaya çıkıyor. Bence, OnlyFans ekosistemindeki kişilerin büyük bir kısmı ilişkisel düzeyde sağlıklı bir bağ kapasitesine sahip değil.   Çünkü burada kurulan her bağ satın alınabilir, iptal edilebilir, fiyatlandırılabilir bir deneyime dönüşüyor.

Bu da romantik ilişkilerin en temel taşı olan “güvenli bağlanma”yı imkânsız hâle getiriyor.

Mahremiyet artık yalnızca bir kişisel alan değil. Yeni dünyanın en kırılgan, en çok talep gören, en kolay sömürülebilir para birimi…Ve kadınlar bu ekonominin tam merkezinde.

Bu yüzden tartışmanın odağı “Yapmalı mı, yapmamalı mı?” sorusu değil. Kadının buna yönelmek zorunda kalmadığı bir toplum inşa etmek için ne yapıyoruz? Mahremiyeti pazarlamaya mecbur kalınmayacak ve mahremiyeti statü basamağı olarak görmeye gerek duyulmayacak bir düzen gerçekten mümkün mü? Yoksa bu da dijital çağın yeni bir ütopyası mı?

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

İçeriğin Devamı İçin Tıklayın

Popüler İçerikler

Devlet Bahçeli’den Terörsüz Türkiye Açıklaması: “PKK’nın Kurucu Önderliğinin Mesajları Makuldür”
Doğar Doğmaz Yaşadıkları Travmaları Anlatarak Hafiften Gülümseten Kişiler
Güllü'nün Ölümünde Kritik Kamera Kaydı: Komşusu İlk Kez Açıkladı!