İnsanlarla bir arada yaşamak gerçekten zor. Bizler aile ortamında bile küçük sürtüşmeler yaşayabiliyoruz. Bazen en sevdiklerimizle bile bu sürtüşmeler olabiliyor; çocuklarımızla, eşimizle ve diğer aile bireylerimizle. Ceza infaz kurumlarında bir odada birçok farklı suçtan, farklı ruh hallerinden, farklı yetiştirilme tarzlarından, bambaşka yaraları olan birçok hükümlü aynı odada yaşamak zorunda. Yatarken de bir düzen olması gerekiyor. Filmlerde bu durum bence farklı anlatılıyor, hükümlüleri normal bireyler olarak düşünmemizi sağlıyorlar. Ama o kişilerin neden burada olduklarını, geçmişte neler yaşadıklarını bilmiyoruz. Kötü birkaç adam gösteriliyor. Dramaturji yapılabilir ya da reji ile psikolojik durumlarını da dikkate almaları gerekir kanımca. Onlar aynı odanın içinde yıllarını geçirmek zorundalar. Evet, bu çok zor, az önce de dile getirdim; bazen ailemize bile tahammül edemezken neden başka sorunlu birine tahammül edebilelim ki. Evet, bir bedel ödüyor hükümlü. Aslında ceza infaz kurumlarında memur olarak çalışmak öyle zor ki. Yeri geliyor hükümlünün psikoloğu oluyorsun, bazen doktoru, bazen ailesinden biriymiş gibi davranman gerekiyor onu anlayabilmek için. Onun yemeğini veriyorsun, sağlık durumunun takip ediyorsun, kısacası odada olduğu için her şeyi ile memur ilgilenmek durumunda. Ceza infaz kurumları bambaşka bir dünya. İçinde birçok hayatları barındırıyor. Film ya da dizilerde daha gerçekçi olmalarını bekliyorum tabii ki. Filmler genelde 70’li 80’li yılları anlatıyor. 2000 yılından sonra ceza infaz kurumlarında büyük bir değişiklik oldu. Güvenlik kadar da iyileştirmeye de önem veriliyor. Kapalı spor, açık spor, tiyatro, bağlama, gitar, İngilizce, resim, halkoyunları, manevi rehberlik, psikososyal destek programları, ahşap yakma işleme ve daha sayamadığım birçok kurs bulunmakta. Bunların yanında iş yurtları dediğimiz birimlerimiz var. Hükümlüler iş yurtları aracılığı ile çalışıp hem maaş alıyorlar hem de meslek edinebiliyorlar. Anlayacağınız bir nevi fabrika gibi olan ceza infaz kurumlarımız var. Yani odalarında oturup şeytanlık düşünen hükümlüler yok. Uğraş ve iyileştirme programlarını bakanlık çok önemsiyor.
Röportaj yapmamışsın ki. Amca kitap yazmis siz araya soru yerlestirmissiniz
Zafer algöz bir kitabında cezaevi müdürünü anlatmıştı… Kendi taktığı isimle brubaker sedat :).. Sadece tiyatronun değil insani anlamda mahkumların yeniden kazanılması için sanattan daha büyük güç yoktur diyerek ortaya çıkardığı bu projeyle yeniden insan olmanın takdir edilmenin mutluluğunu yakalayıp toplumla hatta devletle barışmalarına vesile olmuş… İşini severek yapıp topluma ve insanlığa faydalı olmak için çırpınan insanları ayakta alkışlıyorum 👏🏻👏🏻👏🏻
bu röportajı eğitim biriminde iyi halli mahkumlarla çalışan memurla değil maltada nöbet tutan, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış asla ıslah edilemeyen hükümlülerle uğraşan, rehin alınan, yaralanan bi memurla da yapın.