Mahir İki Kişi ile Zihnin Dehlizlerine Yolculuk: Erdal - Sümeyye Sena Çapanoğlu

Bir klinik psikolog ve bioenerji uzmanı ile insan simyasına derin bir bakış

İnsan zihni, ruhu ve enerjisi, her biri ayrı dünyaların kapısını aralayan derin ve karmaşık yapılar. Bedenimiz için ruhun varlığı adeta bir şiirdir, uyanışın ve varoluşun kaynağı. İnsan canlısının zihni tarafından yakalanan ve şekillendirilen ruhun dizeleri, bazen pespaye ve değersiz görülebilir. Bilimsel olarak kanıtlamak adına tüm gerekçelerini zorlayan ve ölüm sonrası anlam yükleyen ruhun varlığı, aslında bu dünyada tekâmülü tecrübe etmek ta ki onu çiçekli bahçeye dönüştürene kadar…

Ruh dediğimiz, bedenimizde; sonsuzluğun ve boşluğun derinliklerinde ışığın kırılması. İnsan, varoluş telaşının ötesine geçerek, kazanma hırsı ve kaybetme korkusuyla hayatta mücadele eder. Aşk, para, özgürlük, eğitim, meslek, seyahat, sağlık, gelecek kaygısı, ilişkiler, zaman, araba, ev, kıyafetler, güzellik ve daha nicesi... Tüm çabaların merkezi, bedenin istek ve arzuları, zihnin coşkusu ve aklın bazen eriyip bazen sağlam kalması arasında metcezirli tılsımlı dünya malzemelerine erişim peşindedir.

Bugün bu ütopik hacimlerin uzmanlarıyla bir aradayız: Psikoloji ve danışmanlık alanında rüştünü ispat etmiş Erdal Çapanoğlu ve enerjinin, numerolojinin gücüne inanan, bu alanlarda mahir Sümeyye Sena Çapanoğlu. Röportajımızda yalnızca psikolojik danışmanlık, hipnoterapi ve aile dinamikleri üzerine değil, aynı zamanda psikanaliz, enerji, bioenerji ve sayıların büyüsü üzerine kendi bahçelerinin topraklarında yetişen mahsullerinden de nasipleneceğiz. Zihinsel ve ruhsal dünyalara bu çiftin rehberliğinde büyüleyici bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.

-Günümüzde posesyon, hem kültürel hem de psikolojik olarak tartışılan bir konu. Bilimsel açıdan bu durumu nasıl yorumluyorsun ve danışmanlık süreçlerinde bu tür inançlarla karşılaştığında nasıl bir yol izliyorsun?

Erdal Ç. -“Posesyon” ifadesi, bedensel ve zihinsel kontrolün kişinin kendisinden başka bir varlık tarafından ele geçirildiği inancına dayansa da bu durumu farklı bir perspektiften ele alarak bedenin ve zihnin kendi ifadelerini bulmasına izin vermek daha doğru bir açılım olabilir. Bedenin kendi dilini konuşması, belki de bilinçdışı süreçlerin, travmaların ya da bastırılmış duyguların fiziksel ve zihinsel olarak dışavurumunu anlatır.

Bu bakış açısıyla Posesyon; kişinin dışarıdan bir varlık yerine kendi içsel deneyimlerinin, duygu ve düşüncelerinin kontrolü ele aldığı, bedenin içsel bir rehberlik mekanizması olarak işlev gördüğü bir süreç olarak ele alınır. Travmalar, bastırılmış duygular ya da çözümlenmemiş içsel çatışmalar, bedensel tepkilerle kendini gösterebilir. Bu noktada beden, kişinin duygusal ya da zihinsel durumunu ifade eden bir araç haline gelir.

Eğer “Bırak bedenin kendi dilini konuşsun.” dersen, bu da içsel bir serbest bırakma, duyguların bedensel yansımalarını fark etme ve bilinçaltındaki mesajları anlamaya çalışma anlamına gelebilir. Psikoterapi yaklaşımlarında bu tarz teknikler, beden farkındalığı çalışmaları ve somatik deneyimleme gibi yöntemlerle desteklenir. Kişinin bedensel tepkilerini dinleyerek bilinç dışı süreçleri anlaması sağlanabilir.

-Hipnoterapi, zihinsel blokajları çözmek ve bilinçaltı ile çalışmak açısından oldukça güçlü bir teknik. Bu yöntemin psikolojik ve duygusal iyileşme süreçlerinde oynadığı rolü nasıl görüyorsun? En çarpıcı iyileşme öykülerinizden birini bizimle paylaşır mısın?

Erdal Ç. -Hipnoterapi, duygusal ve psikolojik iyileşme sürecinde derin ve etkili bir araç olarak önemli bir rol oynar. Özellikle bilinçaltı düzeyde çalışan bir terapi yöntemi olup bireylerin bilinçli zihinlerinin ötesine geçerek travmalarını, duygusal blokajlarını ve sınırlayıcı inançlarını dönüştürmelerine yardımcı olur. On beş yıldır kekeme olan bir danışanım hipnoterapi ile ilk seanstan hemen sonra akıcı şekilde konuşmaya başladı, o an da tarifsiz bir mutluluk oluyor tabii…

-Modern dünyada aile yapıları sürekli değişiyor. Aile danışmanı olarak, bu değişimlerin ilişkiler üzerindeki etkileri ve bireylerin sağlıklı iletişim kurma becerileri hakkında neler gözlemliyorsun? Sağlıklı bir aile yapısının temelleri sence nelerdir?

Erdal Ç. -Geleneksel olarak anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile modelinin yerini, daha çeşitli aile yapıları aldı. Tek ebeveynli aileler, geniş aileler, yeniden evlenen aileler, LGBTQ+ ebeveynlerin olduğu aileler ve evlilik dışı ortak yaşam modelleri, modern toplumda sıkça karşılaşılan aile biçimleri arasında. Bu değişiklikler, bireylerin ilişkilerindeki rol ve sorumluluklarının yeniden tanımlanmasını gerektiriyor. Farklı aile yapıları, ilişkilerde daha esnek ve uyumlu olmayı gerektiriyor. Bununla birlikte bazı bireyler de bu yeni dinamiklere uyum sağlamakta zorlanabiliyor. Geleneksel beklentilerle uyumlu olmayan yeni aile modelleri, toplumsal baskılar veya kişisel çatışmalar yaratabiliyor.

Modern dünyada aile yapılarının değişmesi, ilişkiler üzerinde hem zorluklar hem de fırsatlar yaratıyor. Sağlıklı bir aile yapısının temelleri, açık iletişim, empati, güven, destek, esneklik ve birlikte zaman geçirme üzerine kuruludur. Değişen roller ve sorumluluklar, aile içi ilişkileri yeniden şekillendirirken, bireylerin birbirine anlayışla yaklaşması ve sorunları çözme becerilerini geliştirmesi, sağlıklı aile yapılarının korunmasını sağlar.

-Cinsellik, birçok toplumda hâlâ konuşmaktan çekinilen bir konu. Bir cinsel terapist olarak, bu tabuları yıkmak ve sağlıklı cinsel yaşamın önemini danışanlarına nasıl aktarıyorsun? Bu süreçte karşılaştığın en büyük zorluklar neler?

Erdal Ç. -Cinsellik, birçok toplumda hâlâ tabu olarak görülen bir konu ve bu durum, bireylerin sağlıklı cinsel yaşam hakkında bilgi edinmesini ve sorunlarını çözmesini zorlaştırıyor. Ancak, doğru yaklaşımlar ve yöntemlerle bu zorlukların üstesinden gelmek mümkün oluyor. Birçok birey, cinsellikle ilgili sağlıklı bilgiye sahip değil ve bu da yanlış inançların, korkuların ve utancın oluşmasına yol açabiliyor. Bu noktada ilk adım, cinselliği doğal ve sağlıklı bir insan deneyimi olarak tanımlamak ve bireylerin bu konuda açık ve rahat konuşabilmelerini sağlamak.

Danışanlarla, cinselliğin anatomik, fizyolojik ve psikolojik boyutları hakkında doğru bilgileri paylaşmak, tabuların yıkılmasında önemli bir rol oynuyor. Sağlıklı cinselliğin beden ve ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamak da bireylerin bu konuyu daha rahat kabul etmelerine yardımcı oluyor. Cinselliğin sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir boyutu olduğunu, sevgi, güven ve bağlılık gibi unsurlarla ilişkili olduğunu açıklamak, bireylerin cinselliği daha bütüncül bir şekilde kavramalarına yardımcı oluyor.

-Bioenerji, birçok kişi için hâlâ tam anlamıyla anlaşılmamış bir kavram. Sence bu alandaki en büyük yanlış anlaşılma ve önyargı nedir ve insanlara bioenerjinin gerçek gücünü nasıl anlatıyorsun?

Sümeyye Sena Ç. -Bioenerji, birçok kişi için hâlâ mistik ya da anlaşılması zor bir kavram olarak görülüyor, bu da önyargıların ve yanlış anlaşılmaların yayılmasına yol açıyor. Bu alandaki en büyük yanlış anlaşılma, bioenerjinin bilimsel temellerinin olmadığı ya da bir tür “sihir” olarak görülmesi olabilir. Birçok insan, bioenerjiyi doğaüstü bir kavram olarak algıladığında, onun aslında insan bedeninin enerji sistemleriyle, stres, hastalık ve duygusal dengesizlikler gibi durumlarla nasıl ilişki kurduğunu gözden kaçırabiliyor. Danışanlara, insan bedeninin sadece fiziksel değil, aynı zamanda enerji bazlı bir varlık olduğunu ve bu enerjinin ruh hali, sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde etkili olduğunu anlatıyorum. Bioenerjinin, kişinin bedensel ve duygusal dengesizliklerini nasıl etkilediğini ve enerjiyi dengeleyerek sağlığı nasıl desteklediğini bilimsel bir dille açıklamak önemli.

-Sayıların enerjisi ve insanların yaşam yolculuğuna olan etkileri üzerine derin bir bilgiye sahipsiniz. Numeroloji aracılığıyla kişilerin hayatlarına yön vermeleri nasıl mümkün oluyor? Bir sayının, bir insanın hayatındaki rolünü anlamak ne kadar önemli?

Sümeyye Sena Ç. -Numeroloji, sayıların insanların yaşamları üzerinde derin etkiler yarattığına inanılan bir sistemdir. Bu kadim bilgiye göre, her sayının belirli bir titreşim ve enerjisi vardır ve bu enerjiler, bireylerin kişiliklerini, hayat yollarını, kaderlerini ve hatta günlük kararlarını etkileyebilir.

Pisagor, sayıların evrenin temel yapısı olduğuna inanmış ve her sayının kendine özgü bir titreşim taşıdığını savunmuştur. Pisagor’un öğretilerine göre, evrendeki her şey sayılarla açıklanabilir ve sayılar aracılığıyla insan ruhu ile evren arasında bir bağ kurulabilir. Numeroloji aracılığıyla, insanlar kendi sayılarını ve bu sayıların enerjisini anlayarak hayatlarına yön verebilirler.

-Bioenerji ile insanların ruhsal ve fiziksel olarak nasıl iyileşebileceğini anlatıyorsun. Bu süreç nasıl işliyor? İyileşme yolculuğuna çıkan bir kişinin enerjisini dengelemek için uyguladığınız teknikleri bizimle paylaşır mısın?

Sümeyye Sena Ç. -Bioenerji seansı, bireyin enerji dengesini yeniden sağlamak, enerji blokajlarını çözmek ve bedensel-ruhsal iyileşmeyi desteklemek amacıyla yapılan bir süreçtir. Enerji alanı analizi, enerji dengeme, çakra temizliği ve aktifleşmesi, aura temizliği bu süreçte kullandığımız tekniklerden.

-Ruhsal ve fiziksel enerjimizi dengelemek, günlük hayatın stresi içinde zorlayıcı olabilir. Günlük rutinde enerjiyi yüksek tutmak ve ruhsal dengemizi korumak adına verdiğiniz basit ama etkili öneriler neler olurdu?

Sümeyye Sena Ç. -Güne başlarken 5-10 dakikalık bir meditasyon yapmak, zihninizi sakinleştirir ve gün boyu içsel dengeyi korumanıza yardımcı olur. Derin nefesler alarak bedeninize ve zihninize odaklanmak, günün stresine karşı direnç sağlar. Günlük yaşamın getirdiği stres ve duygusal yükler, çakra dengenizi ve aurayı etkileyebilir. Bu yüzden basit çakra dengeleme ve aura temizleme egzersizleri yapmak önemlidir. Gün içinde bedeni hareketsiz bırakmak, enerjinin tıkanmasına yol açabilir. Bu yüzden kısa ve basit fiziksel aktiviteler enerjiyi yüksek tutmak için önemlidir. Beslenme alışkanlıkları, enerjiyi doğrudan etkileyen faktörlerdendir. Dengeli bir diyet ve yeterli su tüketimi, bedenin enerjik kalmasını sağlar.

Ortak Sorular 

-Zihin, beden ve ruh arasındaki ilişki hakkında sizin iki farklı perspektiften yaklaşımınızı dinlemek ilginç olacak. Psikolojik danışmanlık ve bioenerji birbirini nasıl tamamlar? Bir insanın zihinsel ve enerjik dengesi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Sümeyye Sena Ç. -Bu iki yaklaşım birlikte kullanıldığında, kişi hem zihin hem de beden düzeyinde daha derin ve kalıcı bir iyileşme deneyimi yaşayabilir. Psikolojik danışmanlık, kişisel farkındalığı artırarak bireyin kendisiyle ilgili içsel bir çalışma yapmasına olanak tanırken, bioenerji bu süreçte enerjisel desteği sağlar ve iyileşmeyi hızlandırır.

Erdal Ç. -Zihinsel süreçlerdeki iyileşme, enerjik dengeyi destekler; aynı şekilde enerjik denge sağlandığında zihinsel süreçler daha sakin ve odaklı olabilir. Bu iki yaklaşım birbirini tamamlayıcıdır çünkü biri daha içsel düşünsel yapıyı düzenlerken diğeri bu yapıyı destekleyen enerjiyi düzenlemeye çalışır.

-Çocukluğun şu anki halini görse ne derdi?

Sümeyye Sena Ç. -Çok fazla hayal kuran bir çocuktum ve görünenin ötesindeki hep ilgimi çekmişti. Çocukluğum bu halimi görse, içsel bir sezgi ve doğuştan gelen merakımın beni getirdiği bu noktadan büyük bir heyecan duyardı.

Erdal Ç. -Çocukluğum bu günleri görmüştü… Emin adımlarla ve teslimiyetle.

-10 yıl önceki kendine bir mesaj gönder desem?

Sümeyye Sena Ç. -Hiçbir mesaj göndermezdim her şey olması gerektiği zamanda olması gerektiği gibi olur, oluyor…

Erdal Ç. -Geçmiş tarih oldu :)

-Düşüncelerimiz, rotasını önceden çizdiğimiz güzergâh için önceden satın alınmış biletler gibi midir?

Sümeyye Sena Ç. -Düşüncelerimizin gücü, yaşamda deneyimleyeceğimiz yolculuğun bir öncüsüdür, ama aynı zamanda bu biletleri değiştirme yeteneğimizin her zaman elimizde olduğunu da unutmamak gerekir.

Erdal Ç. -Düşüncelerimiz sabit ve değişmez değildir. Her an yeniden şekillenebilmelidir.

-Danışmanlık ve rehberlik süreçlerinde bir bireyin yaşamına dokunduğunuzda, en çok hangi noktaya odaklanıyorsunuz? Psikolojik ya da enerjik olarak bir kişinin dönüşümünü sağlamak için hangi faktörlerin öncelikli olduğunu düşünüyorsun?

Sümeyye Sena Ç. -Bir kişinin dönüşüm sürecindeki ilk adım, kendi düşünce, duygu ve davranışlarının farkına varmasıdır. Danışmanlık süreçlerinde, bireyin bilinçaltı inançlarını, geçmiş deneyimlerini ve bu deneyimlerin mevcut yaşamına nasıl yansıdığını keşfetmesine yardımcı olmak çok önemlidir. Psikolojik olarak, kişinin kendisiyle ilgili farkındalığı ne kadar artarsa, dönüşüm süreci o kadar derinleşir. Kişinin sorunun kaynağını anlaması hem zihinsel hem de enerjik düzeyde iyileşme için kapıları aralar.

Erdal Ç. -Bireyin zihinsel, duygusal ve enerjik dönüşümü birbirini destekleyen, iç içe geçmiş süreçlerdir. Danışanla ilk görüşme sonrası bir yol haritası çiziyor ona göre devam ediyoruz.

-Hem psikolojik hem de enerjik bakış açısından, modern dünyada stresin etkileri ve bu stresi yönetebilmek için uygulanabilir yöntemler neler?

Sümeyye Sena Ç. -Stres, kişinin enerji alanında dengesizliklere neden olabiliyor. Enerji akışındaki bu dengesizlikler, fiziksel beden üzerinde de kendini gösterebilir. Enerji blokajları, çakra dengesizlikleri, fiziksel belirtiler (kas ağrıları, mide problemleri, yorgunluk), kronik stres gibi... Bu stresle başa çıkabilmek için ise bioenerji çalışmaları, çakra dengeleme çalışmaları, topraklanma egzersizleri etkili olacaktır.

Erdal Ç. -Modern dünyanın stresi bireylerin günlük yaşamında çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Bunlardan bazıları; anksiyete ve depresyon, konsantrasyon ve hafıza sorunları, uykusuzluk, öfke ve sinirlilik, sosyal izolasyondur.

Stresin en büyük nedenlerinden biri, zamana karşı yarışmaktır. Etkili zaman yönetimi stratejileri geliştirmek, bireyin görevlerini daha organize bir şekilde ele almasına ve stres seviyesini azaltmasına yardımcı olur. Duyguların bastırılması, stresi daha da artırabilir. Kişilerin stres anında duygularını tanıyıp sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeleri, stresi azaltır. Bu nedenle, duygusal farkındalık geliştirmek ve stres anında duyguları tanımak çok önemlidir. Düzenli egzersiz, endorfin salgılayarak stres seviyesini azaltır. Ayrıca vücuttaki gerginliği atmak ve zihinsel rahatlama sağlamak için etkili bir yöntemdir.

Sohbetimizin muhteviyatında, içsel yolculuğun ne kadar çok yönlü ve derinlikli olduğunu bir kez daha keşfettik. Zihin ile enerji arasındaki köprüler, ruhsal rehberlikten, psikolojik sağlığa uzanan geniş bir yelpazede ele alındı. Her ikisinin de engin katkılarıyla, bu yolculuğun kişisel gelişimde nasıl hayati bir rol oynadığına bakış açısı geliştirdik. Zihin, ruh ve enerji birbiriyle dans ediyor ve bizler, bu dansı anlamlandırmak için içsel dünyamızın izbe köşelerinde ikamet etmeye devam ediyoruz. Erdal Çopanoğlu ve Sümeyye Sena Çopanoğlu'na bu karanlığımıza ışık hüzmeleri için teşekkür ederken, bu derin sohbetin bizlere yeni kapılar açmasını en tezinden bereketle temenni ediyorum. 

Ziyadesiyle, huzurlarınızda bu iki kalp ehline, kalbimle!

Çokça hoş kalın...

Instagram: Erdal Çapanoğlu

Instagram: Sümeyye Sena Çapanoğlu

Engin Dal

Instagram

Spotify

Apple Music

Youtube

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'

Popüler İçerikler

Arka Sokaklar, Narin Güran Olayını İşleyerek İzleyiciden Tam Not Aldı
Acun Ilıcalı'dan Ses Getirecek Proje: Fenerbahçe, Rihanna ve ASAP Rocky ile İş Birliği Yapmaya Hazırlanıyor!
Bahçeli Sonrası Özgür Özel'den Çözüm Süreci Açıklaması: "El Yükseltiyorum, Kürtlere Devlet Teklif Ediyorum"