Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Soma’da 301 işçinin öldüğü facia hakkında, “Kimin ne kadar sorumlu olduğu konuşulabilir. Maden ocakları benimle ilgili değil. Madenler konusunda bizim bakanlığımızın görevi teftiş ile sınırlı. Ocaklar, ruhsatlar ve işleyiş ise tamamen Enerji Bakanlığı’na bağlı” diyerek topu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ’a attı.
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ’e konuşan Bakan Çelik, Soma’da meydana gelen facia hakkında açıklama yaptı. Çakırözer’in Bakan Çelik ile yaptığı röportaj şöyle:
Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybetmesine neden olan facianın ardından AKP hükümeti 5 gün içinde üç farklı politika izledi. İlk günlerde siyasi sorumluluğu üstlenmek bir yana, olayı ‘olağan kaza’ gibi gösterip madeni devlet adına işleten özel şirketi dahi koruma yoluna gittiler. Cumhuriyet tarihinin en fazla ölümle sonuçlanan maden kazası olduğunun anlaşılması ve toplumda artan tepkilerin görülmesi üzerine tavır değişti. Cumartesi ve pazar günü ‘şirketin sorumluluğu’ gündeme getirildi. Ve son olarak dün de hükümete yakın yazarların haber ve yorumlarında, ‘siyasi sorumlu’ arayışı açıkça belirginleşti. Bu arayışta okların yöneldiği isimlerin başında ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik geliyor.
Bakan Çelik dün yaptığımız görüşmede, “Hükümete yakın isimler de artık istifa beklentisini dile getiriyorlar” sözümüz üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Evet belli şeyler var, benim de dikkatimi çeken. Bir kampanya yürütülüyor. ‘Biri kötü, biri iyi’ diye. Siyasi sorumluluk varsa bu oturulup konuşulabilir. Kimin ne kadar sorumlu olduğu konuşulabilir. Maden ocakları benimle ilgili değil. Madenler konusunda bizim bakanlığımızın görevi teftiş ile sınırlı. Ocaklar, ruhsatlar ve işleyiş ise tamamen Enerji Bakanlığı’na bağlı.”
“Bizim Çalışma Bakanlığı olarak kendi görevimizi yapamadığımız şeklinde bir iddia varsa, her platformda yaptıklarımızın hesabını vermeye hazırız. Ben o madenlerin denetiminden sorumluyum. Yüzde 1 dahi başarısızlık söz konusuysa o koltukta oturmamız mümkün değil. Koltuk sevdalısı değilim.”
“Biz kendi üzerimize düşen görevde inanın çok titiziz. Denetim zamanında yapılmış mı? Yapılmış. 8 tane programlı teftiş yapılmış. Ayrıca 8 şikâyet üzerine yine inceleme yapmışız ve giderilmiş. Madenler canlı organizma. Teftiş yapıldıktan bir saat sonra durum farklı olabilir. İşte bunun için de iş sağlığı ve güvenliği kanunu çıkardık. İl il, ilçe ilçe uygulamaya geçirdik. O işyerinde 13 uzman var. Ayrıca sendika temsilcileri var. Oralara şikâyet ettiniz de sonuç alınamadıysa o zaman buda zaten idari ve adli soruşturmada ortaya çıkacak.”
Yaşanan facianın, Türkiye’nin ‘enerji’ meselesinin bir parçası olduğunu belirten Çelik, şunları söyledi:
“Türkiye’nin enerji sorununu masaya yatırmak lazım. Ben Çalışma Bakanı olarak kömür madenlerinin kapatılması lazım diyorum. Almanya, Fransa kömür madenlerini hep kapatmış.
Türkiye’de ise 1848 yılından bu yana üretim yapılıyor. Ve bu kadar kömür ocağının, galerilerin olduğu yerde üretimi devam ettirmek istiyoruz. Ruhsatlandırma da ona göre yapılıyor. Ben bunları aylardır açıkça söylüyorum.”
Facianın yaşandığı madeni işleten şirket ile AKP arasındaki ilişkilere ilişkin bir soruya da Çelik, “Ben ömrümde görmedim kendilerini. Ne patron bilirim, ne kaça sattığını, kaça aldığını bilirim. Kimin ne yaptığını bilmem. Benim alanım değil. Ben sadece oradaki denetimlerden sorumluyum. Bu görevimi yaparken bugüne kadar kimseyi korumadım, yarın da korumam” dedi.
Aleyhindeki ‘kampanya’nın sebebini, ‘ilk gün Soma’ya gidememiş olmasına ’ bağlayan Çelik, “Sağlık nedenlerinden Soma’ya gidememiş olmamdan kaynaklı olabilir. Keşke orada ifade edilseydi. Sanki hiç işimiz yokken gitmemişiz gibi bir algı doğmuş olabilir. Ben sonradan açıkladım: Radyasyon aldığım için gitmedim” dedi.
Kendisine ‘istifa’ çağrısı yapanları, bakanlık icraatları konusunda bilgi sahibi olmamakla eleştiren Çelik, “İş sağlığı ve güvencesi ile ilgili kaç makale yazmışlar?Kaç konferansa katılmışlar? Benim ne yaptığımı biliyorlar mı?” dedi.
Çelik 5 yıllık Çalışma Bakanlığı döneminin önemli bir bölümünü iş sağlığı ve güvencesi konusuna harcadığını belirterek şöyle devam etti:
“Herkes gözlerini kapatırken biz, işçiler için gerekli kanunları çıkarabilmek için nefesimizi tükettik. Sendika yasası, iş güvenliği yasası ve 36 alt mevzuat çıkardık. 81 ili gezip iş güvenliği toplantıları yapıyoruz. İstanbul’da uluslararası iş güvenliği konferansı düzenledik. Ne zorluklar çektiğimizi herkes biliyor. En çok da işçi örgütleri biliyor. Şu beş yılda kimler nelere engel olmuş, onu da konuşalım.”
Önceki akşam Soma’daki maden işçilerinden Nihat Çelik, CNN-Türk’te yaptığı açıklamalarda madene gelecek iş müfettişleri konusunda işletmenin önceden haberi olduğunu ve müfettişlerin de gerekli incelemeyi yapmadan ayrıldıklarını dile getirmişti. Bakan Faruk Çelik o sözleri şöyle değerlendirdi:
“Ben de o işçilerle Soma dışında üç toplantı yaptım. Birçok eksikliği anlattılar. Hatta mevzuata göre yasak olmasına karşın madene dozer sokulduğunu bile anlattılar. Görüntüde taşeron yok ama uygulamada galeriyi vermişler taşerona. Şimdi Ankara’ya döndüm ve bu iddiaları bizim teftiş raporları ile tek tek karşılaştırıyoruz. Teftişe de haksızlık yapmayalım. Özverili çalışıyorlar. Benim hayret ettiğim konu şu: Neden bu işçi kardeşlerimiz gördükleri eksikleri daha önce dile getirmediler? Alo 170 hattını bu tür şikâyetler için kurduk biz.”
Dün bu köşede Çalışma Bakanlığı’nın eski bir çalışanının ağzından hükümetin iş dünyası ile arasını bozmamak için teftişlerde ceza yazılmaması talimatı verdiğini duyurmuştuk. Çalışma Bakanı Çelik’e şubat ayında yaptığı “Ceza kesmeyin” talimatını anımsattığımızda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde kesinlikle af yok. İhmal, eksik varsa ceza yazılacak. Ama diğer işyerlerinde iş güvenliğinin ciddiye alınması için ‘rehberlik’ yapılacak. Eğer o iddia doğru olsa benim ocak kapatmamam lazım. Ama ben 119 ocak kapattım. Patır patır kapatıyorum, kimsenin gözünün yaşına bakmıyoruz.”
T24