Türkiye'de kadınlar açıkça cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğruyor. Eğitim olanaklarından yoksun bırakılıyor, erken yaşta evlendiriliyor, aile içi cinsel ve fiziki şiddete maruz kalıyor. Çalışan kadınlar ucuz emek olarak adeta köle gibi çalıştırılırken, yüksek maaşlı işlerde çalışmaları engelleniyor, hem kamuda hem özel sektörde yönetici pozisyonlara geçme hakları gasp ediliyor.
Eğer bir ülke, nüfusunun yarısına aktif ayrımcılık yapıyor, haklarını gasp ediyor, onların sosyal yaşama katılmalarını engelliyor, onların üretici güçlerini ve yaratıcılığını baskı altında tutuyorsa gelişemez. Böyle bir ülkede hukuk bilinci gelişmeyeceği gibi, temel haklara saygı da gösterilmez. Dünyada kadınlara ayrımcılık uygulayan, temel haklarını gasp eden, hukukun yok edildiği ama gelişen, kalkınan, zenginleşen tek bir ülke bile yok.
Kadın haklarının gelişmesi sadece 'kadınların' değil, bu ülkede yaşayan herkesin hayatını geliştirecek, hepimize daha yüksek standartlarda bir yaşam olanağı sağlayacak bir demokratikleşme hareketidir. Daha zengin, daha özgür, daha adil bir Türkiye hayalini gerçekleştirmenin yolu, önce ve mutlaka kadınların haklarını teslim etmekten geçiyor.