9 Maddede Tüm Yönleriyle Suriye İç Savaşı

1. İç Savaştan Önce Durum Neydi?

Suriye bağımsızlığını 1946 yılında kazandı ancak ülkede filizlenen demokrasi 1949 yılında CIA destekli bir darbe yüzünden son buldu. Bu darbe Suriye tarihindeki ilk darbe olmayacaktı, aynı yıl iki Suriye iki darbe daha yaşadı. 1954 yılında bir halk ayaklanması neticesinde ordu yönetimi bir kez daha sivillere verdi. 1958 yılında Suriye ile Mısır birleştiler. Bu birleşme parlamenter rejimi yok ederek, bütün gücün Başkan'da toplandığı yeni bir rejim tipi yarattı. 1963 yılında Suriye Baas Partisi başarılı bir darbeyle yönetimi eline aldı. 1966 yılına gelindiğinde Baas Partisi de bir darbeyle karşı karşıya gelecekti. Partinin önde gelen isimlerinden Michel Aflak ve Selahaddin el Bitar görevden alındılar. 1970 yılında dönemin savunma bakanı General Hafız Esad, 'devrimi düzeltmek ve doğru yoluna oturtmak' için gücü eline alarak iktidara geldi. Tek partili ve baskıcı bir rejim kuran Hafız Esad 2000 yılında vefatına kadar görevde kalacaktı. Vefatının arkasından iktidara oğlu Başer Esad geldi.  İyi bir eğitim almış ve İngiltere'de yüksek lisans yapmış olan Başer Esad'ın Suriye'ye demokrasi getireceği beklentisi ülke içerisindeki muhalifleri de sarmıştı. Göreve başladıktan sonra reform çağrıları yapan Başer Esad'ın yarattığı olumlu hava 'salon'lara yansımış, rejim muhalifleri büyük forumlar düzenleyerek hükümeti demokratik seçimlere ve sivil itaatsizlik eylemlerine çağırmaya başlamıştı. Bu görece 'olumlu' hava 2001 yılında önde gelen 10 muhalifin tutuklanmasıyla son buldu. 

Suriye 1963 ile 2010 yılları arasında geçen tam 47 yılı 'olağanüstü hal' koşullarında yaşadı. Ülkede 5 kişiden fazla insanın bir araya gelmesi yasaklanmış, güçlü bir muhaberat rejimi ile politik muhalifler sürekli izleniyordu. Basın özgürlüğünün bulunmadığı ülkede, 1982 yılında 55.000 kişinin katledildiği Hama katliamı yaşanmış, işkence ve kötü muamele günlük bir vakaya dönüşmüştü. Uluslararası Af Örgütü'ne göre Suriye'de kadınlar ayrımcılığa ve cinsiyet bağlı şiddete uğrarken, Freedom House'a göre ülke 'özgür olmayan' bir baskı rejimiyle yönetiliyordu. 2008 yılında ABD Dış İşleri Bakanlığı tarafından yayınlanan İnsan Hakları Raporu ise hükümet sorgusuz, sualsiz, hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanları 'şüpheli' diyerek tutukluyor, uzun yargılama süreleri ile temel haklarını ihlal ediyor, bazı olaylarda işkence uyguluyor, temel hakların tamamını yok ediyordu. 

Bütün bu 'politik' durum iç savaşın da koşullarını hazırladı.

2. İç Savaşı Tetikleyen Faktörler

2011 yılında Suriye gerçekten tarihinin en kötü günlerinden birini yaşıyordu. Başer Esad'ın 'demokratik bir reform' yapacağı yönündeki umutlar son bulmaya yüz tutarken, Arap Birliği'ni hedefleyen seküler Baas ideolojisi de İsrail'e karşı yaşanan üstüste yenilgiler ve ekonomik hayatta yaşanan sorunlarla artık itibarsızlaşmış, halkın kalbinde meşruiyetini kaybetmeye yüz tutmuştu. Aynı dönemde serbest piyasa ekonomisine geçiş için atılan ve özel mülkiyete izin veren bazı adımlar da halkın gözünde yepyeni bir gelir adaletsizliğinin resimlerini çizmeye başladı. Esad rejimine yakın olan insanlar zenginleşirken, Suriye sokaklarında insanlar fakirlik içerisinde yaşıyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi 2008 yılında başlayan kıtlık yüzünden Kuzey Doğu Suriye'de bulunan köylüler bir anda iflas etmeye ve daha önce eşi benzeri görülmemiş bir yoksullukla karşı karşıya kalmaya başladılar. 10 binlerce aile Suriye şehirlerinin gecekondu mahallelerine göç ederken kalplerinde rejime karşı büyük bir öfke taşıyordu. Dahası bütün bu etkenler yüzünden iyice durgunlaşan Suriye ekonomisi de artık her yıl istihdam piyasasına katılan 250.000 gence yeni iş olanakları sunma şansına değildi. Artan işsizlik ve yoksulluktan kaynaklanan öfke, devlet makamlarını sarmış yolsuzluk yüzünden daha da büyüdü. Çok partili hayat olmayan, özgür bir basını bulunmayan, yargının tamamen merkezi hükümet tarafından kontrol edildiği Suriye'de Baas Partisi'ne üye olan devlet görevlileri kamu yetkilerini kötüye kullanıyor, ehliyet almak için bile rüşvet talep ediyor, rüşvet vermeyenler işlerini gördüremezken, rüşvet verenler baş tacı ediliyor, rüşvet ve yolsuzluğa karşı çıkanlar da rejim düşmanı diye kötü muameleye uğruyordu. 

Özgürlüklerin kısıtlandığı bir baskı rejimi, yaygın yolsuzluk, ekonomik durgunluk, işsizlik ve yoksulluk.. 2011 yılında herhangi bir ülkeyi patlatacak her şey Suriye'de hazırdı. Beklenen kıvılcım Tunus'ta çaktı.(bkz: MidEast)

3. İç Savaşın Başladığı Yıl: 2011

Suriye'de ilk gösteriler 28 Ocak tarihinde başladı. Görece küçük olan gösteriler 15 Mart'ta Şam ve Halep'te yaşanan kitlesel gösteriler ile büyüyerek Suriye'nin diğer şehirlerine yayıldı. 18 Mart'ta Suriye Hükümeti göstericilere karşı şiddet uyguladı. 20 Mart'ta Dera'da göstericilerin Baas İl Başkanlığı'nı yakmasından sonra Hükümetin uyguladığı şiddet arttı. 25 Mart'a gelindiğinde 90 gösterici ve 7 polis hayatını kaybetmişti.

Başer Esad aynı günlerde yaptığı bir konuşmada gösterilerle Suriye'ye karşı uluslararası bir komplo kurulduğunu ve göstericilerin de bu komplonun yerli işbirlikçileri olan teröristler olduğunu söyledi.  Yine aynı günlerde Sedneya hapishanesinde mahkum bulunan bazı politik tutuklular salıverildi. Bu tutuklular daha sonra IŞİD ve El Kaide bağlantılı El Nusra terör örgütlerine katılarak, bu örgütlerin öncü liderleri olacaktı.

7 Nisan tarihine kadar demokratik reformların yapılmasını, siyasi tutukluların salıverilmesini, insan haklarının tanınmasını, olağanüstü halin kaldırılmasını ve yolsuzlukla mücadele edilmesini talep eden göstericiler bu tarihten sonra isteklerini değiştirdiler. 8 Nisan'da 10 şehirde yapılan gösterilerde Esad Rejiminin son bulması talep edildi. 22 Nisan'da gösteriler 20 şehre yayıldı. 25 Nisan tarihinde Suriye Ordusu ağır silahlarla kırsal alanlara yönelik bir askeri operasyon başlattı. Mayıs ayının sonuna gelindiğinde 1000'den fazla sivil ve 150'den fazla güvenlik örgütü mensubu hayatını kaybetmişti.

Silahlı ayaklanma 2011 yılının sonunda Türkiye sınırındaki Idlib eyaletine bağlı bir şehirde başladı. Cenazelerini defnetmekte olan yaslı protestocular kamu binalarını ateşe vererek 8 emniyet mensubunu öldürdüler ve bir karakolu basarak buradaki silahlara el koydular. Hükümet güçleri protestoculara ateşle karşılık vermeye başladı. Temmuz ayı sonra ererken 1600 sivil öldürülmüş, 500'den fazla güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş ve 13.000'den fazla insan gösteriler nedeniyle tutuklanmıştı.

Ateş artık Suriye'nin her tarafına yayılmıştı.

4. İç Savaş

2011 yılının Ağustos ağında rejime muhalif güçler tarafından Suriye Ulusal Konseyi oluşturuldu. Özgür Suriye Ordusu'nun da dahil olduğu Türkiye merkezli bu organizasyon farklı politik gruplar, aktivistler ve etnik gruplardan oluşuyordu. İdeolojileri, Suriye ile ilgili beklentileri ve geçmişleri birbirinden çok farklı politik hareketlerden teşekkül eden bu Konsey etkin bir şekilde varlığını sürdüremedi.

Eylül ayında Özgür Suriye Ordusu ile Suriye Ordusu arasındaki ilk büyük askeri muharebe Rastan şehrinde yaşandı. 1 hafta süren çatışmalar sonucunda Özgür Suriye Ordusu şehri terkedip Türkiye'ye kaçarken, Suriye Ordusu şehirde hakimiyet kuracaktı.

Ekim ayında Özgür Suriye Ordusu Türkiye'den destek görmeye başladı. Türkiye hükümeti Özgür Suriye Ordusu'na Hatay'da karargah kurdururken,  sıcak savaşı yönetecek askeri komuta merkezi de Suriye içerisinde kuruldu. (Bkz: Hürriyet Daily News) Türkiye'den destek alan ve Türkiye sınırının içine kaçarak buradaki güvenli bölgede askeri ikmalini yapabilen Özgür Suriye Ordusu bu şekilde kısa sürede Kuzey Suriye'deki bir çok yerleşim yerinde hakim duruma geçti. 2011 yılının sonuna kadar Özgür Suriye Ordusu ve Suriye Ordusu arasında yaşanan çatışmalarda şiddet artacak, Suriye Ordusu ağır topçu birliklerinin de kullanıldığı savaşlarda tam kapsamlı bir askeri operasyona başlayacaktı. Humus direnişi bugünlere damgasını vururken, 15 Aralık'ta Dera şehrini rejim karşıtları basacak, 27 askeri öldürecekti. 

2012 yılının Şubat ayında Suriye Ordusu kapsamlı bir harekat ile rejim karşıtlarının elinde olan bazı bölgeleri geri aldı. Özellikle Şam şehrinde yaşanan çatışmalarda muhaliflerin elinde olan Baba Amr'ın alınması Suriye Ordusu'nu Şam'da hakim konuma getirdi. Mart ayında İdlib'i de eline alan Suriye Ordusu rejim için güvenli bir bölge oluştururken yaşanan çatışmalarda 10.000'den fazla insan hayatını kaybetmişti.

5. Kısa Süren Ateşkes

BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi olarak hareket eden Kofi Annan Suriye Hükümeti ile muhalif güçler arasında bir barış anlaşması imzalanması için harekete geçti. Bu kapsamda 12 Nisan 2012 tarihinde Suriye ile Özgür Suriye Ordusu arasında da bir ateşkes ilan edildi. Ancak ateşkes başarılı olmadı. Ateşkes süresince de taraflar arasında çatışmaların yaşanması nedeniyle Annan İran'ı da sürece dahil olmaya çağırdı. Bu çağrı da istenilen etkiyi yaratmadı. Haziran ayı başında barış planı çökerken, BM gücü Suriye'den çekildi. Annan 2 Ağustos tarihinde görevinden istifa ederken üzgün ve bitkindi.

6. İç Savaşın İkinci Perdesi

İç Savaşın ikinci perdesi 25 Mayıs 2012'de Şebbiya'nın Hula'da kadın ve çocukların dahil olduğu 108 kişiyi öldürmesiyle başladı. Özgür Suriye Ordusu katliama karşı bir ultimatom yayınlayarak hükümete karşı geniş kapsamlı bir saldırı başlattı. Başer Esad bu kalkışmayı ezeceğini beyan ederek cevap verdi.

12 Haziran tarihinde Birleşmiş Milletler Suriye'de yaşananları ilk kez 'İç Savaş' olarak tanımlayacak, Şam ve Halep şehirlerinde de esnafın da katıldığı grevler yaşanacaktı.

22 Haziran tarihinde Türkiye'ye ait bir F-4 uçağı Suriye Ordusu tarafından düşürüldü. Uçağın uluslararası sularda olup olmadığı tartışılırken Başer Esad uçağın düşürülmesi nedeniyle Türkiye'den özür diledi. 

10 Temmuz tarihinde Suriye Ordusu'na bağlı birimler El Kusayr ve Sarakeb şehirlerini ele geçirirken Suriye'nin tamamına yayılan çatışmalarda 16.000'den fazla insan hayatını kaybetmişti.

Eylül ayında Özgür Suriye Ordusu karargahını Türkiye'den Suriye'ye taşıdı. Ekim ayında muhalif güçler Şam'ın gecekondu semtlerine de girmişti.

Hükümetin cevabı sert oldu. Ağırlaşan hava bombardımanı ile saldırılar gerçekleştirilirken 2012 yılının sonunda muhalifler de Suriye Ordusu da savaşı kendi lehlerine döndürebilecek stratejik bir zafer elde etmekten uzaktı.

2013 yılında savaşın yönü El Nusra ve IŞİD'in etkinliğinin artması ile değişti. El Nusra'nın Taftanaz Hava Üssü'nü ele geçirmesi ve 6 Mart'ta Rakka'nın düşmesi savaşı farklı bir faza sokarken, hükümet de Hizbullah ile birlikte çalışmaya başlayacak ve Şii güçler muhaliflere karşı saldırılarını yoğunlaştıracaktı.

2013 yılı sonuna gelindiğinde çatışmalar devam ediyor, Suriye'nin şehirleri taraflar arasında el değiştiriyordu. 2014 yılında El Nusra ile de yollarını ayıran IŞİD bölgede hakimiyet kurmaya başladı. Muhalif güçlerle çatışan grup, bazı şehirleri ele geçirdi. Muhalif gruplar IŞİD kontrolündeki Rakka'yı 6 Ocak tarihinde kısa süreli ele geçirseler de, IŞİD kısa sürede şehri geri aldı.

Mart ayında IŞİD Idlib Vilayetinden tamamen çekilerek burayı muhaliflere bıraktı ve kendi hakimiyetini farklı alanlara doğru genişletmek için harekete geçti. 5 Haziran'da IŞİD Irak'ta yaptığı yoğun saldırılar sonucunda Irak Ordusu'ndan ele geçirdiği silahlarla bazı petrol bölgelerine ve şehirlere yönelik bir saldırı gerçekleştirdi. Halep'e yönelik saldırılar şiddetle karşılık buldu. 17 Ağustos'ta Suriye Hava Kuvvetleri Rakka'yı vururken, 26 Ağustos'ta bu sefer hedef yine IŞİD kontrolündeki Dar Ez Zor şehriydi. 

Eylül ayında IŞİD'in artan hakimiyetine karşı ABD güçleri hava operasyonu başlattılar. Ekim ayında IŞİD Kobane'ye saldırırken, çatışmaların geleceği hala belirsizliğini koruyordu.

7. Suriye'de Son Durum Ne?

Haritada gözüktüğü üzere, Suriye tam olarak bölünmüş bir halde. Sarı bölgeler PYD'nin hakimiyetindeki bölgeleri gösteriyor. Yeşil bölümler Özgür Suriye Ordusu'nun egemenliği altında. Hükümet güçleri kırmızı alanları kontrol ederken siyah bölgeler IŞİD tarafından işgal edilmiş durumda.

Kobani de bu sebeple önemli. Eğer Kobani düşerse PYD kontrolündeki bölgelerin lojistik imkanları tamamen yok olacak. Irak'ta da belirli bir hakimiyeti olan IŞİD bu halde PYD yönetimindeki tüm bölgeleri ele geçirebilir. Böylelikle Kuzey Suriye'nin hakim gücü haline gelecek olan IŞİD'in Şam yönetimine doğru bir saldırı yaparak Suriye'yi tamamen ele geçirmesi bir ihtimal olarak masada duruyor. Bu dönemde muhalif güçlerin de IŞİD'e karşı savaşabilecek etkin bir askeri gücü bulunmuyor.

8. Uluslararası Müdahale: Kim Kimi Destekliyor?

İç Savaşın başlangıcından itibaren hem Suriye Muhalifleri hem de Suriye Rejimi uluslararası yardım aldı. Haritada yer alan yeşil yerler Suriye'deki isyancıları destekleyen ülkeleri gösterirken, mavi yerler Suriye hükümetini destekleyen ülkeleri gösteriyor. Irak ise hem muhalifleri hem de hükümeti destekleyen askeri gruplara sahip. Buradan gözüktüğü gibi Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan Suriye'de rejim muhaliflerini desteklerken, Suriye Hükümetinin arasında İran ve Rusya bulunuyor.

Uluslararası aktörlerin bu durumu da savaşta herhangi bir tarafın diğerine karşı hakim konuma geçmesini zorlaştırıyor. Türkiye sınırı üzerinden muhallif gruplara lojistik ve askeri imkan sağladığı için Kuzey bölgesinde iyi desteklenen lojistik hatlara sahip muhalif güçlerin kontrolündeki şehirlerin Suriye ordusu tarafından ele geçirilmesi çok zor. Suudi Arabistan ve Katar'ın para yardımıyla da muhalif güçler ihtiyaçlarını temin edebilecek ekonomik kaynaklara sahipler. 

Irak'ta önemli bölgeleri hakimiyetine alan IŞİD de dünyanın her yanından gelen militanları ve bölgesinde kurduğu düzen sebebiyle güçlü bir aktör olarak gözüküyor. Günlük geliri 2 milyon dolar olan örgüt, petrol havzalarına da sahip. Irak ordusundan ele geçirdiği ağır silahlar ve yine Irak Ordusu'nda görev yapmış üst düzey askeri uzmanlarıyla IŞİD'in de hakimiyetindeki bölgeleri kaybetmesi kısa vadede zor bir ihtimal.

Buna karşın Esad rejimi de güçlü destekçileri, askeri imkanları ve Rusya ile İran'ın desteği ile hakimiyetindeki bölgelerde otoritesini kurmuş durumda. Ürdün'den gelen Hizbullah militanları ile birlikte Esad'ın kontrolündeki alanları kaybetmesi zor gözüküyor.

Yani kısa vadede oyuncuların pozisyonlarında bir değişim olmadıkça, Suriye İç Savaşı'nda köklü bir değişim beklemek gerçekçi değil.

9. Savaşın Faturası Ne?

Suriye İnsan Hakları Gözlemci Grubu'na göre bugüne kadar 260.000 kişi hayatını kaybetti. BM'e göre 4,5 milyon insan Suriye içinde göç etmek zorunda kalırken 3 milyon insan da mülteci olarak diğer ülkelere gitti.

2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre savaşın başladığı güne göre Suriye ekonomisi yüzde 45 oranında küçüldü. BM toplam faturanın en iyimser tahminle 143 milyar dolar olduğunu söylüyor. (Bkz: Public Finance International)

Popüler İçerikler

Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı