8 Maddede KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı

1. Limasol doğumlu, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mezunu

Mustafa Akıncı 1947 yılında Kıbrıs'ın en güneyinde yer alan ve Lefkoşa'ya 80 km uzaklıktalıki Limasol şehrinde doğdu. Gözlerini dünyaya açtığı zaman Kıbrıs, Lozan Anlaşmasını'nın 21'inci maddesi uyarınca Büyük Britanya'ya bağlı bir ülkeydi ve 'Crown Colony' statüsündeydi. 3 yaşına geldiğinde Doğu Ortodoks Kilisesi bir referandum yapmış, Türklerin boykot ettiği referandumun sonucu yüzde 90'lık bir çoğunlukla Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi yani 'Enosis' olmuştu. Kıbrıs'ın bu çalkantılı zamanında büyüdü. 1960 yılında Kıbrıs bağımsızlığını ilan ettiği tarihte henüz 13 yaşındaydı. Eğitimine devam etti. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'ni kazanarak burada yüksek tahsilini tamamladı. 1973 yılında mezun olup Kıbrıs'a döndüğü zaman fırtına yeni başlıyordu.

Yunanistan'da yapılan darbeden sonra Başbakan Bülent Ecevit öncülüğünde Türkiye, Kıbrıs'ta akan kanı durdurmak ve 'Yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek' için tarihi müdahalesini yaptı. Kıbrıs bütünüyle değişirken, ODTÜ'den mezun olan genç Mustafa Akıncı'nın önünde de yepyeni bir yol açılıyordu: Siyaset.

2. Kıbrıs Türk Federe Devleti Kurucu Meclis Üyeliği

Bülent Ecevit meydanlarda gerçekten esiyordu. 'Biz milliyetçiliği Demirellerden, Türkeşlerden, Erbakanlardan öğrenecek değiliz. Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Afyon'un haşhaş tarlalarına, Ege'nin soğuk sularına, Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları'na yazdık!' Meydanlar dalgalanıyordu.

Kıbrıs da aynı heyecanlı ruh halindeydi. Uzun süredir devam eden mezalim bitmiş, büyük mücadelelerle Kıbrıs Türkleri Kıbrıs'ta yaşama hakkını ellerine almışlardı. Türkiye'nin müdahalesi adayı bir bıçak gibi ikiye ayırmış, Türkler adanın Kuzey tarafında yepyeni bir yaşam kuruyordu.

Mustafa Akıncı da bu yeni yaşamın bir parçası oldu. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti Kurucu Meclis'i üyeliğine getirildi. Burada bir devletin kuruluşuna hizmet edecekti. ODTÜ'nün devrimci ruhuyla zaten yetişmişti, şimdi yeni bir devlet kurmaya çalışanlar arasındaydı. 1976 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Şimdi hepsinin önlerinde mücadeleler, yokluklar, ambargolar ile devam edecek sarp bir güzergah vardı.

3. En genç Lefkoşa Belediye Başkanı

1976 yılında Mustafa Akıncı Lefkoşa Belediye Başkanlığı'na seçildi. Seçildiği tarihte henüz 28 yaşındaydı. Lefkoşa tarihinin en genç belediye başkanı olmuştu. Bu görevi tam 14 yıl kesintisiz sürdürecekti.

1978 yılında Lefkoşa Rum Belediye Başkanı ile Lefkoşa Kanalizasyon Projesi ve Lefkoşa İmar Planı konularında uzlaşma sağlayarak bu projelerin işbirliği içinde hayata geçmesini sağladı. Hazırlanmasına öncülük ettiği Lefkoşa İmar Planı 'Dünya Habitat Ödülü' ve 'Ağa Han' mimarlık ödülüne layık görüldü. 1987 yılında Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği'nin kuruluşuna önderlik etti ve ilk başkanı oldu. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nu kurarak, sanatçılar için yepyeni bir olanak ortaya çıkardı. Modern fırınlar kurulmasına öncülük etti, kent içi toplu taşımacılık hizmetini ilk kez başlattı. 14 yıllık dönemi bittiği gün arkasında işleyen ve borç yükü olmayan bir Belediye bırakmıştı, üstelik adı hiçbir yolsuzluğa karışmamıştı. Temiz bir figür olarak halkın takdirine mashar oldu.

4. Toplumcu Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Toplumcu Kurtuluş Partisi 1976 yılında kurulmuştu. Mustafa Akıncı 1987 yılında partinin genel başkanlığı görevine getirildi. 2001 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Parti 1993 yılına kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi'nde temsil imkanı bulamadı. 1998 yılında yapılan seçimlere bir kez daha Akıncı liderliğinde giden parti 50 koltuklu KKTC Parlamentosu'nda 7 milletvekili ile temsil edilme imkanını kazandı. Bu milletvekili sayısı ile koalisyon ortağı da olan parti, 2001 yılına kadar hükümette görev yaptı. Mustafa Akıncı da hükümette Başbakan Yardımcısı'ydı ve adı büyük bir krizle Türkiye gündemine düşecekti.

5. "Komutan çizmeyi aşmıştır!"

Ankara ile Lefkoşa arasında tansiyon yüksekti. Hükümet bazı alanlarda yeni düzenlemelere gitmek istiyor Ankara ise yeni adımlar atılmasına karşı çıkıyordu. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde askerin konumu ciddi bir tartışma konusu olmaktaydı. Avrupa gazetesi askere yönelik salvolar yaptıkça, Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı rahatsız oluyor, en sonunda 'ihanetin bir bedeli vardır' diye gerçekten ağır bir açıklama yapıyordu. Sol partiler buna aynı sertlikte cevap verdiler: 'Asker kışlaya dönsün!'

Ankara bu olayların hükümet nedeniyle yaşandığı kanaatindeydi. Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı ve koalisyon ortakları KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlı olmasını talep ediyordu. Askerse işlerin aynen devam etmesinden yanaydı. İpler 2000 yılının Haziran ayında kopma noktasına geldi.

Güvenlik Kuvvetleri Komutanı 29 Haziran'da zehir zemberek bir açıklama yaptı. GKK Komutanı katıldığı bir toplantıda ‘Şayet toplumun gözü önünde devletin temellerine dinamit konulursa, yıkılmaya çalışılırsa, GKK'dan önceki yetkililer, devlete sahip çıkmazsa, sahip çıkacak makam milletin anayasayla görevlendirdiği GKK'dır. TSK generalinin boğazı dokuz boğumludur, her aklına geleni söylemez ama yerinin geldiğine karar verirse değerlendirmeyi yapar' dedi.

Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı ayağa kalktı ve 'protesto ediyorum' diyerek töreni terk etti. GKK Komutanı devam etti: 'Oklar hedefe ulaştıkça, hedefin kalbine girdikçe canı yananların bağırtısını duyuyorum ve ne kadar haklı olduğumu bir daha görüyorum. Polisin askere bağlı olması Sayın Akıncı'yı neden bu kadar yakından ilgilendiriyor ben anlamıyorum. Kendisi Turizmden sorumlu. Turizmle ilgilensin.'

Mustafa Akıncı bu açıklamalar üzerine bir basın toplantısı düzenledi ve şu sözleri kaydetti: 

'‘Komutan, son günlerdeki demeçleriyle çizmeyi aşmıştır. Komutan, Kıbrıs'ta ateşkesin sürmesini ve özel koşulları gerekçe gösteriyor. Güney Kıbrıs'ta polis sivil otoriteye bağlı. PKK ile mücadele eden ve ateş çemberinden geçen Türkiye'de de polis İçişleri Bakanlığı'na bağlıdır. Biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz.'

'Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz' cümlesi Ankara'yı boşluğa düşürmekteydi. Uluslararası alanda Kıbrıs politikasına zarar vereceği gerekçesi ile Rauf Denktaş'a Ankara baskı kurdu. Denktaş da bu ortamda hükümetten değil askerden yana tavır almanın doğru olduğuna inanıyordu. İlk round böyle bitmişti ama Mustafa Akıncı Türkiye gündemine bir kez daha ezber bozacak bir şekilde düşecekti.

6. Annan Planı ve Barış ve Demokrasi Hareketi

2004 yılına gelirken Kıbrıs'ın ve Türkiye'nin gündeminde Annan Planı vardı. Plan adanın mevcut durumunun bozularak iki tarafın birleşmesini öngörüyordu. BM, ABD ve AB planı desteklemekteydi. Türkiye ve Kıbrıs'ta ise toplum ikiye bölünmüştü. Rauf Denktaş başta olmak üzere önemli bir kesim bu planın adada Türk varlığını sona erdireceğini, Türklerin haklarını korumadığını iddia ediyordu. Ankara'da ise hava karışıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri plana yönelk itirazlarını ifade ediyordu. Muhalefet partileri plana karşıydı. AKP ise planın desteklenmesinden yanaydı. Rauf Denktaş 'statükocu' bulunuyor, değişimin önündeki engel olmakla itham ediliyor, Türkiye'nin AB'ye üyeliği için Kıbrıs sorununun halinin şart olduğu ifade ediliyordu. AKP tam gaz 'Evet' demekteydi.

Kıbrıs'ta 'Evet' cephesinin başındaysa Barış ve Demokrasi Hareketi vardı. Liderliğini Mustafa Akıncı yapıyordu. Kıbrıs Türkleri yorgundu, bıkmıştı, ambargodan usanmıştı. Rum tarafıyla birleşmek, AB vatandaşı olmak, ekonomik olarak refahlarını arttırmak ve iyi yaşamak istiyorlardı. Türkiye'nin ada üstündeki vesayeti Kıbrıslıların artık tepkisini çekmekteydi.

"Kıbrıs'ın kaderi Çankaya tepelerinde değil Lefkoşa meydanlarında belirlenecek!"

Mustafa Akıncı düzenlenen mitingler ile gündeme geldi. Ateşli bir konuşma yapan Akıncı: 'Türkiye'de iki Türkiye var. Birinci Türkiye AB üyeliği ve Kıbrıs'ta çözüm istiyor. Diğer Türkiye ikisine de karşı çıkıyor. Denktaş ikinci Türkiye'nin desteğiyle Kıbrıs'ta çözümü engelliyor. Kıbrıs Türk halkının kaderi Çankaya tepelerinde değil Lefkoşa meydanlarında belirlenecek' dedi. Türkiye ayağa kalkmıştı. Ancak Kıbrıs Türkleri arasında bu sözler yankı buluyor, Kıbrıslılar yeni bir başlangıç yapmak istiyordu.

Referanduma bu havada gidildi. Kıbrıs Türk tarafında yapılan referandumda Kıbrıslılar yüzde 64,9 oranında 'Evet' dediler. Kıbrıs Türkleri 'birleşmeyi' istiyordu. Herkes AB baskısıyla Rum kesiminin 'Evet' diyeceğinden emindi. Cevap beklenmedik bir şekilde çıktı. Rum kesimi yüzde 75 oranında 'hayır' diyordu. Annan Planı öldü. 'Yes be annem' Rumlardan karşılık bulmamıştı.

7. Kitaplar ve sukünet

2005 yılında yapılan genel seçimlerde Barış ve Demokrasi Hareketi önemli bir yenilgi aldı. Meclise birtek Lefkoşa'dan Mustafa Akıncı girebilmişti. 2006 yılında da Barış ve Demokrasi Hareketi ile Toplumcu Kurtuluş Partisi, 'Toplumcu Demokrasi Partisi' çatısı altında birleşme kararı aldılar. 2009 yılında ilk genel seçimlerine katılan partinin bu tarihten sonra en büyük başarısı Lefkoşa Belediye Başkanlığı'nı kazanmak oldu. 

O dönemde Mustafa Akıncı da kitaplarına yoğunlaştı. 2010 yılında Belediye Başkanlığı'nda 14 yıl isimli kitabı yayınlandı.

8. Cumhurbaşkanı adaylığı ve zafer

Mustafa Akıncı, 2015 yılında bağımsız ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağı iddiasıyla aday oldu. Seçim kampanyasını da bu şekilde yürüttü. Ankara ile karşılıklı saygıya dayanan, kişilikli bir ilişki geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Akıncı, Kıbrıs'ta yeni bir dönem açmayı ve Kıbrıs'taki tüm toplumlar için barış içerisinde bir atmosfer kurmayı vaad ediyordu. 

19 Nisan 2015 tarihinde yapılan seçimlerin ilk turunda yüzde 26,92 oranında oy alarak ikinci oldu. İkinci tur 26 Nisan tarihinde gerçekleşti ve burada yüzde 60,17 oranında oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi.

1976 yılında başlayan siyaset yolculuğu şimdi onu devletin zirvesine taşımış, yepyeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyordu. Umarız Kıbrıs ve Türkiye için hayırlısı olur.

Popüler İçerikler

Asgari Ücretin Açıklanmasından Sonra Cumhurbaşkanı’na Mesaj Atan Kadir İpek Gözaltına Alındı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu