15 Madde ile Fiziksel Rahatsızlıkları Beynimizin Yaratıyor Olabileceğinin İlginç Kanıtları

Felç, körlük, epilepsi gibi ciddi fiziksel rahatsızlıkların psikolojik kaynaklı olabileceği hiç aklınıza gelmiş miydi? Bu konuyu araştıran Dr. Suzanne O’Sullivan'a göre duygu ve düşüncelerimiz gerçekten de gizemli bir şekilde vücudumuzu etkileme ve hastalık yaratma gücüne sahip.

1. Doktor Suzanne O’Sullivan, tıp fakültesinden mezun olduktan hemen sonra Yvonne isimli bir hastayla tanışır.

Yvonne ilginç bir hastadır, çünkü doktor O’Sullivan, onun hastalığını daha öncesinde yaptığı hiçbir çalışma doğrultusunda açıklayamamaktadır. Bir süpermarkette rafları düzenleyen Yvonne'un gözüne, bir iş arkadaşı yanlışlıkla cam temizleyici sprey sıkmıştır ve derhal gözlerini yıkayan ve iş yerini terk edip eve giden Yvonne, gözlerinde hissettiği acının geçmesini beklemiştir. Ancak ertesi gün uyandığında etrafı daha da bulanık görmeye başladığını fark eden Yvonne paniğe kapılmıştır ve olaydan 24 saat sonra görme duyusunu tamamen yitirmiştir.

2. Yürütülen 6 aylık çalışma neticesinde Yvonne'un gözlerinde hiçbir sorun bulunamaz.

Göz doktorlarının hastalığa dair herhangi bir kaynak gösterememesinin üzerine Yvonne, doktor O’Sullivan'ın bulunduğu nöroloji kliniğine sevk edilir. Burada yapılan muayeneler sırasında, Yvonne'un bakışlarının doktorlar ve eşi arasında gidip gelmekte olduğu ve bir doktorun oftalmoskopu yüzüne doğru yaklaştırması üzerine gözlerini kırptığı görülür. Şüphesiz ki hastanın gözleri etraftaki şeylere tepki veriyordur ancak Yvonne yine de tamamen karanlıkta olduğunu iddia etmeye devam ediyordur.

3. Bu olayların üzerine O’Sullivan'ın çalışma arkadaşları, hastanın kesinlikle rol yaptığını iddia eder.

Kim bilir, Yvonne belki de çalıştığı yere dava açmak için hasta gibi davranıyordur... O’Sullivan, en son yazdığı 'Her Şey Kafanızın İçinde' isimli kitapta olayı, 'Yvonne'u çok sevmiştim, onun adına üzülmüştüm ancak gerçekten kör olduğunu düşünmüyordum.' cümlesiyle açıklar.

4. Bu durumda, Yvonne'un ne gördüğünün farkında olmadığı düşüncesi akla en yakın sebep olarak görünüyor.

Beyin, gözlerden gelen bilgiyi işleyemeden, genç kadının bilinçdışı bu bilgileri yok ediyordu.

5. Doktor O’Sullivan, bugün Royal London Hospital'da psikosomatik (psikolojik kökenli) hastalıklar uzmanı olarak çalışıyor.

O’Sullivan bugüne kadar belden aşağısı tutmayan, ellerinde şiddetli kramplar olan, idrar torbasını ancak sonda yardımıyla boşaltabilen pek çok insanı tedavi etti. Üstelik bu hastalarda hiçbir fizyolojik soruna rastlanmamıştı ve sorun bedenlerinde değil, kafalarındaydı.

6. O’Sullivan'ın konuya duyduğu ilgi, epilepsi (sara) hastalığı konusunda derinlemesine araştırmalar yapmaya başladığında arttı.

Ona gelen hastalar, kendilerini rahatsız eden epilepsi nöbetlerinden yakınıyorlardı ancak yapılan nörolojik testlerde beyinlerinde epilesi hastalığına rastlanmıyordu; yani problem tamamen ruhsaldı. O’Sullivan, bu konuda şunları söylüyor:

'Tıp dünyasında kimse ruhsal kaynaklı problemlerden bahsetmiyor, tıp dergilerinde ya da tıp konferanslarında bu konuya değinilmiyor. Bu, fazlasıyla göz ardı edilen bir alan.'

7. Doktor, insanlara hastalıklarının psikolojik kaynaklı olduğunu söylediğinde, hastaların bu teşhise tepki gösterdiğini belirtiyor.

'Genellikle verdikleri ilk tepki, 'Bunu bilerek yaptığımı mı düşünüyorsunuz?', ya da 'Yani hastalığım sizce gerçek değil mi?' oluyor. Daha sonra ise, 'Yani eğer isteseydim hastalığı iyileştirebilir miydim?' diye soruyorlar. İnsanlar bu hastalıkları kendi iradeleri dahilinde yarattıklarını düşünüyorlar.'

8. Eğer hastalıkları zihnimizin yarattığına inanmak konusunda güçlük çekiyorsanız, duyguların bedenimiz üzerinde nasıl etkileri olduğuna biraz daha yakından bakalım.

O’Sullivan, kendimizi kötü hissettiğimiz zaman yataktan çıkacak gücü bulamayışımızı, ya da bir arkadaşımızın gıda zehirlenmesinden muzdarip olduğunu duyduğumuz zaman mide bulantısı hissedişimizi örnek gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre belirli şikayetlerle doktora giden insanların %30'unda, jinekoloğa giden kadınların da %50'sinde fiziksel hiçbir problem tespit edilemiyor. Bu da problemlerin psikosomatik olabileceği düşüncesini akıllara getiriyor. Bununla beraber psikosomatik rahatsızlıklar pek çok insan için geçici olsa da, O’Sullivan, bu rahatsızlıkları aylar, yıllar, hatta bir ömür boyu hisseden kronik hastalar üzerinde çalışıyor.

9. Üstüne üstlük körlüğün, kronik yorgunluğun, nöbetlerin ve felçlerin psikolojik kaynaklı olması, hastalığın gösterdiği fiziksel belirtileri daha hafif kılmıyor.

'Bu insanlar çok büyük rahatsızlıklar yaşıyorlar. Hatta pek çoğu, gerçekten fiziksel kaynaklı rahatsızlığı bulunan hastalardan daha zor süreçler geçiriyorlar.'

10. Elbette bu konudaki tek örnek Yvonne değil. Benzer şikayetlerle O’Sullivan'ın muayenehanesine gelen pek çok insan bulunuyor.

Bir başka örnek de Londra'da avukatlık yapan Camilla isimli kadın. Camilla'ya ilk olarak epilepsi tanısı koyulur ancak daha sonra doktor O’Sullivan, hastaya sorunun psikolojik kaynaklı olduğunu anlatır. Camilla yaşadığı bu nöbetlerin oldukça küçük düşürücü olduğunu düşünmektedir ve sokaklarda nöbet geçirdiğinde insanların cep telefonlarıyla onu videoya almasından ve ardından gülerek uzaklaşmasından yakınmaktadır.

11. Psikolojik kaynaklı rahatsızlıkları tedavi etmek için henüz çok fazla yöntem geliştirilmiş değil.

Bu sebeple O’Sullivan, teşhisin ardından hastalarını genellikle, hastalılğa sebep olan stresin ve yaşanan travmatik olayların üstesinden gelebilmeleri için psikiyatristlere ya da bilişsel davranışçı terapistlere yönlendirdiğini belirtiyor.

12. Ve bu tür hastalıkların tedavisindeki başarı oranı oldukça yüksek.

Psikosomatik hastalıkların tümü net bir olaya bağlanamıyor olsa da, yürütülen psikiyatrik tedaviler, hastaların yaşadıkları problemlerin kaynağı konusunda fikir sahibi olmalarını sağlıyor. Örneğin Camilla, gördüğü tedavinin ardından, yaşadığı nöbetlerin oğlunun genç yaştaki ölümüne bağlı olabileceğini fark etti ve ardından iyileşmeye başladı. Yvonne ise bir süre sonra mesleki hayatın, çocuklarının ve baskıcı eşinin üzerine çok fazla yük bindirerek strese sebep olduğunun farkına vardı ve görme duyusunu zamanla geri kazandı.

13. Doktor O’Sullivan'ı en çok endişelendiren konulardan bir tanesi doktorların koydukları yanlış teşhisler.

O’Sullivan, doktorların teşhis koyarken genellikle psikolojik etmenleri göz ardı ettiklerini, hastayı gereksiz yere ilaçlara ve riskli ameliyatlara yönlendirdiklerini belirtiyor. O’Sullivan'a göre bunu yapmalarının sebebi, doktorlar için hastalığın fizyolojik kaynağını gözden kaçırmanın, psikolojik kaynağını gözden kaçırmaya göre daha büyük başarısızlık hissi yaratması. Ona göre doktorlar tam olarak bundan korkuyorlar ancak, psikolojik kaynaklı hastalıklar da insan sağlığına en az diğer hastalıklar kadar zarar veriyor.

14. Doktor, hastalara yanlış teşhisler konduğunda işleyen süreci şu şekilde anlatıyor:

'Örneğin insanlara epilepsi teşhisi konduğunda, birkaç yıl boyunca çok güçlü yan etkileri olan ilaçlar kullanıyorlar ve en sonunda ilaçların hiçbir işe yaramadığını fark ediyorlar. Geçen tüm bu süre içerisinde hastalık, hastanın yaşamının bir parçası haline geliyor ve etraflarındaki herkes sahip oldukları bu hastalığı kabulleniyor. Tam da bu sebeple, insanlar genellikle koyulan yeni teşhisi kabul etmekte güçlük çekiyorlar. Netice olarak da hem doktorun, hem de hastanın inancı sebebiyle hastalık kanıksanmış oluyor. İnsanlar, sahip olmadıkları bir hastalık için ihtiyaçları olmayan bir tedavi görüyorlar ve esas ihtiyaçları olan tedaviden mahrum kalıyorlar...'

15. Netice olarak O’Sullivan, tıp dünyasının psikosomatik rahatsızlıklar konusunda daha hassas olması ve doktorların hastaları doğru şekilde tedavi etmesi için çaba sarf etmeye devam ediyor.

Henüz meslek hayatının ilk yıllarındayken Yvonne ile karşılaşması, Dr. O’Sullivan'ın psikosomatik rahatsızlıklar konusunda farkındalık geliştirmesini sağlamış. Başarılı doktora göre bu konudaki eğitim tıp fakültesindeyken başlamalı ve bu tür hastalıklar için yeni tedavi yöntemleri geliştirilmeli.

O’Sullivan, şu an için yazdığı yeni kitabın bu konu üzerinde bir nebze olsun farkındalık yaratabileceği inancını taşıyor ve hastaların da günbegün koyulan teşhisleri daha fazla anlayışla karşılamaya başladıklarını belirtiyor.

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
YORUMLAR
20.06.2016

Kanserin kendi vücudumuzun imha şekli olduğunu okumuştum.Gerçek bir umutsuzluğa kapıldıysanız hemen yardım alın.Asıl büyük problem içinde olduğumuz durumun ne kadar ağır ve katlanılmaz olduğunu o an anlayamamamız,çünkü insan oğlu adaptasyona açıktır ve olabildiğince kabullenir ve bu baskının farkında değildir, o yüzden bir şeyler yolunda gitmiyorsa bir dönüp bakmak lazım.

20.06.2016

ah şu önyargılar...ne yazık ki hala bir çok insan ruh sağlığının da en az vücut sağlığı kadar önemli olduğunun farkında değil psikolojik rahatsızlıklar toplumda hala küçümseniyor yada dışlanıyor umarım bu gibi çalışmalar daha da çok artar ve insanlar bir an önce bilinçlenir

Pasif Kullanıcı
20.06.2016

now my brain which the hell

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ