yine aynı şehir
hep o aynı sokak
çalsın o yitik şarkı kapılardan
girsin içeri anılar
kül renkli sabahları bulsun tutuşup tekrar
günahın gönüle vurunca düşürdüğü
o ilk serseri hüzün
doldursun yeniden gözlerinizi
eteklerinizde kırmızı güller ve gümüş
sesinizde bir kadeh mül ve birkaç kadife düş
çiçeklenir saçlarınızda ilk gençlik aşkınız
ah nasıl deli kan hâlâ nasıl da berduş
şimdi yakanızda bir hercai menekşe olsam
rakınızın beyazında şöyle bir kaybolsam
dökülür mü ciğerimizden o denizin taşları
üzülüp yaşarırken siz ben sararıp solsam..