Lütfü Savaş: “Ben Asla Bizim Adayımızı ya da Millet İttifakı’nın Adayını Dış Güçler Belirleyecek Demedim"

Lütfü Savaş: “Ben asla “Bizim adayımızı ya da Millet İttifakı’nın adayını dış güçler belirleyecek.” demedim. AKP’de MYK üyeliği de yapmış birinin “Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik.” dediğini unutmadık.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, medeniyetler şehri Hatay'a dair çok önemli açıklamalar yaptı. Başkan Savaş, Hatay'ı Hatay yapan değerleri anlattı; bölgeye yönelik çalışmaları ve projeleri hakkında bilgi verdi. 2023 seçimlerine yönelik çarpıcı mesajlar da verdi.

Sayın Savaş, son dönemlerde büyükşehir belediye başkanlarının önemli siyasi figürler olabileceğine şahit oluyoruz. Peki, siz belediye başkanlarının siyasi figür olarak öne çıkmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Belediye başkanları aday adaylık başvurularını bir siyasi partiye yapıyor, dolayısıyla belediye başkanları aslında zaten siyasiler. AKP’liler ilk dönemlerinden itibaren “3 Y” olarak ifade ettikleri; “Yoksulluk, yoksunluk ve yasaklar ile mücadele edeceğiz.” diyerek, iktidara geldiler. Şu anda, hukukun üstünlüğü dahil yasakların, yoksunluğun ve yolsuzlukların çok daha fazla yaşandığı bir ortamda görev yapan belediye başkanlarının, şehirlerinin ve ülkenin gerçeklerini dile getirmesi gayet doğaldır ve görevidir. Adil, şeffaf ve eşit yönetim anlayışı ile tüm şehre samimi ve sadakatle hizmet sunan bir belediye başkanının çalışmalarını toplum görmekte ve bunu değerlendirmektedir. 

İktidarın, devletin bütün imkânlarını kullanarak muhalifleri sindirme çalışmaları, troll gibi davranışlar sergileyen iktidar mensuplarının AKP karşıtlarını, vatan- millet düşmanı olarak, hatta terörist olarak hedef göstermesi ve bunlarla birlikte demografik yapının bile isteye değiştirilmesi bizlere, çok daha fazla söz hakkı veriyor. Biz, şehirlerimize sahip çıkarken ülkemize sahip çıkıyoruz. Ben bugüne kadar girdiğim tüm seçimleri hiçbir ayrım yapmadan Hatay’daki tüm renklere sarılarak kazandım. Din, dil, mezhep ayrımı yapmaksızın Hatay’ın ve ülkemizin çıkarını düşünerek hareket ettim. İşinizi doğru, samimi ve candan yaptığınızda halk bunu görüyor. Biz, herkese elimizi yıllardır sevgiyle uzatıyoruz. Halkımıza bu güveni vermek çok önemli. Siyasi figür olarak eğer halk takdir edip bir belediye başkanını öne çıkarıyorsa, başkan onunla gurur duyar. 

Peki, siyasi figür olarak belediye başkanlarının öne çıkışı belediyecilik hizmetini nasıl etkiliyor?

Geçen seçimlerde iktidar partisi büyük şehirleri kaybettikten sonra her belediye başkanımız farklı baskılara maruz kaldı. Örneğin ben; Suriyeliler’le ilgili yaptığım uyarılar nedeniyle soruşturmalarla muhatap oldum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza yönelik saldırıları zaten görüyorsunuz, diğer belediye başkanlarımızın her biri ayrı ayrı yüzlerce soruşturma ve baskıyla uğraşıyor. Belediye meclislerinde iktidar partilerinin üyelerinin –genelde- daha çok olması nedeniyle çalışmalarımız engelleniyor. Maalesef belediye meclisi üyeleri de siyasi yaklaşıyor. 2014 yılı seçimine giderken AKP’li rakibim, şahsım için “Seçimi kazanırsa Hatay’ın her yerinde Suriye bayrağı dalgalanacak.” demişti. İnanılır gibi değil ama bunu söylemişti. Bu iddianın doğru olamayacağını savunmak da siyasetse bunu yaptım. Duruşum, tavrım nettir. Seçimi kazandık ve Hatay’ın her yerinde ay yıldızlı şanlı bayrağımızı göklere yükselttim. Allah’a çok şükür bugüne kadar Hatay’a hep sahip çıktım. Hatay halkı da hep bana sahip çıktı. Biz şehrimize hizmet ederken ay yıldızlı bayrağımız altında yüzümüz Ankara’ya dönük hizmet ediyoruz.

Bir belediye başkanı; bakış tarzı, attığı adımlar, toplumu kucaklama şekliyle halkın teveccühünü kazanır. Bunu kazanan da doğal, kendiliğinden siyasi bir aktör olur. Kısaca siyasette etkin yer almak doğal sürecin bir sonucudur. Bu aslında hizmet kalitesi anlamında da itici bir güce dönüşebiliyor. 

Hatay’ın sorunları aynı zamanda ulusal çapta tüm ülkemizi ilgilendiren sorunlardır. Bu nedenle de sorunları ulusal düzeyde paylaşıyorum. Hatay’ın ciddi sorunları varsa, ülkenin sorunları varsa konuşurum. Ülkem için de şehrim için de doğrusu neyse onu yaparım, beni üst üste belediye başkanı seçen vatandaşlarıma hizmet etmek boynumun borcudur. Ben hizmet üretirken 10 sene, 20 sene hatta bazen 50 sene sonrasını düşünerek adım atıyorum. Tüm siyasetçilerin kendi nefisleri çerçevesinde değil, ülke çıkarları için çalışması lazım.

Şehirlerde eskiden, çok eskiden il başkanları pek çok şeyi belirliyor liderlik ediyordu. Şimdi belediye başkanları onların yerini aldı. Şehirde farklı ses duyulmaz gibi oldu. Bu durum Türkiye’nin geleceğini nasıl etkiler?

İl başkanları bulundukları şehirlerde partilerinin genel başkanlarını, partilerini temsil eder. Onun işi, görev ve sorumluluğu ayrı, bizim işimiz görev ve sorumluluğumuz ayrıdır. Türkiye şu an çok eskiden dediğiniz dönemlerden farklı bir durumda. İşler ziyadesiyle kötüye gidiyor. Şunu söylemeliyim ki; iktidar partisinin il başkanları, partilerinin değil devletin, hükümetin ildeki en büyük yetkilisi, hükümetin sözcüsü gibi davranıyor. Partileri de buna göz yumuyor. Bir ilde en üst düzey kamu yöneticisi validir ama görüyoruz ki AKP il başkanları, valilerin üstündeymiş gibi bir konumda kendini kabul ettirmeye uğraşıyor. Partileri de zaten bu davranışı destekliyor. 

Benim ilimde bir hastane yapılacaksa buna karar verecek olan Sağlık Bakanlığı’dır. Benden bunun için bir arazi istenecekse bunun yöntemi bellidir; devletin kurumları o araziyi ister. Ama kalkıp il başkanı basın toplantısı yapıp “Şuraya yapalım büyükşehir bize şu arsayı versin.” diyor. Böyle bir şeyi ben kabul etmem. Benim muhataplarım bellidir ki onlar da devletimizin kurumlardır. O zaman diğer partilerin il başkanları da kalksın “Hayır, orayı değil şurayı verelim.” desin. Böyle bir şey mümkün mü? Hayır, olamaz. Herkes yerini, haddini bilmek zorundadır. Bir hizmet yapılacaksa, bir bina yapılacaksa bilimsel veriler çerçevesinde doğru yer tayin edilmelidir, onun neresi olduğunu devletimiz içindeki, belediyemizdeki bürokratlar çok iyi bilir. Birisi istedi diye yapılmaz. Devletimizin protokol listesi bellidir, illerdeki protokol listesi bellidir, bir siyasi partinin il başkanı kimseye “emir verir” tonda yaklaşamaz. Bunun bizim devlet sistemimizde, politik geleneklerimizde, siyasi literatürümüzde yeri yoktur, devletimizin işleyişine aykırıdır. Artık maalesef tüm yapılarımız, değerlerimiz teker teker çöküyor, yok oluyor. Siyasi ahlak kavramının da içi zaten boşaltıldı. Düşünün artık kamu kurumlarına işe gireceklerin isimleri, parti il binalarında liste haline getiriliyor. İnsanlar çocuklarının işe girmesi için partinin referansını almak zorunda kalıyor ve ne yazık ki artık bunlar normal sayılıyor. İktidarın Türkiye’ye verdiği en büyük zararlardan biri de maalesef böyle şeyler. 

Halka en yakın isimlerden birisi olan ve kanaat önderi konumundaki belediye başkanlarının, sorunları dile getirmesinde, çözümünde ve de ortak kararlar alma sürecinde etkin bir konumda olmasının Türkiye’nin geleceğine zarar vermesi söz konusu olmaz. Türkiye’nin geleceğini etkileyecek çok ciddi sorunlar var, ekonomiden, eğitime, adaletten, demokrasiye çözmemiz gereken, adım atmamız gereken daha çok yolumuz var. O nedenle esas olan sistem, 6’lı masada genel başkanlarımız yeni bir sistem kurmaya çalışıyorlar, yol aldılar, hiç merak etmeyin; söylediğiniz durum Türkiye’yi etkilemez. İlk seçimlerden sonra Millet İttifakı’nın iktidarından sonra Türkiye’nin geleceği aydınlık ve güzel olacak.

Hatay çok özel bir şehir. Bunda çok kültürlü olmasının da etkisi var. Çok kültürlülük varlığını sürdürebilecek mi?

Hatay’da kin, nefret, nifak yok. Bunları Hatay’da var etmeye çalışan hiçbir güç bu şehire yakışmaz. Hatay bambaşka bir şehir. Klişe şehir tanımlarının çok ötesinde, büyük ve sıkı bağlara sahip farklı yapıların oluşturduğu bir aile. Bu nedenledir ki; ülkenin en farklı illerinden birisi belki de biriciği diyebiliriz. Onlarca medeniyeti topraklarında tevazu ile ağırlamış ve bir gün olsun bu konu nedeniyle bir karışıklık yaşanmamış bir yer. Bu yapı o kadar güçlü ki; öyle kolay kolay değişip dönüşemez. Ancak bunun için çabalayanlar elbette ki var. Bu güzelliği de kirletmeye çalışıyorlar. Ben şehrimin insanının güçlü karakterine güveniyorum. Kentimin ruhuna, kimyasına çok güveniyorum. Bu biraradalık bilincini gençlerimize de kazandırıyoruz, bizim yapımız her şeye rağmen dimdik ayakta kalacak. Biz üç semavi dinin bayramını hep birlikte kutlarız. Burası serhat şehridir. Misakı milli sınırları içerisine kendi isteğiyle en son katılan şehirdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtardığı ve kurduğu cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkan bir şehirdir. Bu coğrafyada her renk birbiriyle uyum içinde yaşar. Orta Doğu’da yaşananlara bakın, o ülkelerin geçmişlerinde bir Atatürk olmadığı için o haldeler. Biz Ata’mızın çizdiği yoldan bir an olsun ayrılmadığımız, ay yıldızlı şanlı bayramızın altında yönümüz Ankara’ya dönük olduğu sürece yüzyıllarca huzur içerisinde yaşarız. Biz bütün renklerimizle o kadar güzel yaşıyoruz ki bu yüzyıllar ötesinden gelen bir birikim ve yaşadığımız zaman dilimiyle birlikte yeni birikimlerimizi de yüzyıllar ötesine taşıyacağız. Değerlerimize sahip çıkarak bunu başaracağız.

Biz “birlikte” Hatay olduğumuzun farkındayız. Farklı renklerin bir arada olmasının zenginlik olduğunun farkındayız. Zenginliğimizi önce bölgemiz, sonra ülkemiz ve tüm dünyayla paylaşıyor olmamızı, farklı renklerimizi zayıflık olarak görenler bugüne kadar nasıl yanıldıysa bundan sonra da yanılmaya devam edecektir.

1918-1938 yılları arasında esaretten kurtulma mücadelesi veren bir il olarak mücadeleyi birlikte yaptık, birlikte kazandık ve birlikte Hatay Devleti olduk. Hep birlikte de kendi parlamentomuzu feshederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne katılma kararı aldık. Türkiye’ye katılan son il olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’ye “son emaneti” olmanın gururunu yaşadık, yaşıyoruz, ebediyen yaşayacağız.

Bu durumu pek çok kişi zenginlik olarak görüyor. Ama hayatın içinde aldıkları rollere baktığımızda bu zenginliği göremiyoruz. Neden yansımıyor?

Bu durum Hatay’da yaşayanlar için geçerli değil. Bu şehirde yaşayan her insan kültür zenginliğinin içinde yaşayarak büyür ve bunu hayatının her anına yansıtır. Dünyanın neresine giderse gitsin, barış, kardeşlik, birlik ve beraberliğe inanır. Saygıya ve sevgiye özen gösterir. Biz belediye olarak işlerimizi yaparken de bunu her alanda koruyarak yapıyoruz. 

Görmekle bakmak arasında çok fark vardır. Biz, yüzyıllardır aynı havayı solumanın aynı coğrafyada yaşamanın, aynı güzellikleri paylaşmanın mutluluğu ve huzuru içerisindeyiz. Bunu görmek isteyen, hissetmek isteyen mutlaka hissediyordur. En önemli göstergemiz de birçok rengi bir arada tutup dünyaya haykıran Hatay Medeniyetler Koromuzdur.

Kentimiz dışında yaşayıp bizim zenginliğimizi takdir ettiği halde, hayatın içinde aldıkları rollerde bu zenginliklerini gösteremiyorlarsa bu onların kültürel ve sosyal zenginlikleri sindirememişlik sorunu olduğu içindir. 

Bizim olduğumuz yerde gerilim olmaz, atalarımızın bize bıraktığı en büyük miras birlikte yaşama kültürüdür, birbirimizi hazmederek, kabul ederek yaşamaya devam edeceğiz. 

Hatay'ın jeopolitik değeri geçmişte olduğu kadar bugünde önemini koruyor. Belki de tam da bu yüzden 'Hatay elden gitmesin.' dediniz. Neden böyle bir uyarı yapmaya gerek duydunuz?

Sizin de ifade ettiğiniz gibi Hatay, jeopolitik konumu nedeniyle büyük önem arz ediyor. Sosyolojik, psikolojik ve ekonomik olarak çok zor günlerden geçtik. İktidarın yanlış dış politikalarıyla 2011 Suriye krizinden sonra Hatay’a gelen Suriyeli misafirlerimizin sayısı bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla oldu. Doğum oranları da çok yüksek olduğu için sayıları gittikçe demografik yapıyı aleyhimize çeviriyor. 2013 yılında 13 bin Suriyeli oy kullandı. Şu anda seçime zaman olmasına rağmen oy kullanacaklar 24 bini geçmiş durumda. Suriyeli seçmen sayımız yüzde 85 arttı. Ama kendi seçmen sayımız yüzde 5 artmış ki; bu rakam seçime kadar ne kadar artar bilmiyoruz. İçişleri bakanı 120 bin civarında Suriyeli seçmen var, diyor da gerçekçi bir rakam olduğunu düşünsek bile bu seçmenlerin yüzde 20'si Hatay'da yaşıyor. Bunun tesadüf olmadığını düşünüyorum. Hükümet yetkilileri Hatay’da neden bu kadar Suriyeli seçmen yığılımı yapıldığını açıklamak zorundadır. Soruma cevap alana kadar bunu sormaya devam edeceğim. Kimse Hatay’ı karıştırmaya, onun üzerinden bir oyun oynamaya kalkışmasın. Halkımızın empati yönünün güçlü olması, bizim konuya çok hassas yaklaşmamızdan dolayı bugüne kadar bir sıkıntı yaşanmadı. 20 yıl esarete karşı mücadele vermiş bir şehrin, anavatana katılma süreci 100 yılı doldurmadan, belleklerimizde uğradığımız işgal daha tazeyken, aynı sıkıntılarla karşı karşıya kalmayalım, diye; uyarılarımı yapmaya devam edeceğim. Çocuklarımız öz yurdunda garip durumuna düşsün istemiyoruz. 

Bu ciddi bir milli meseledir. Bu konuda yaptığım her açıklamamın arkasındayım, Hatay hassas bir coğrafyada yer alıyor. Ve bu şehir Atatürk’ün şahsi meselem dediği, hasta yatağından kalkıp dünyaya mesaj verdiği şehirdir. Bu şehrin çıkarları ve menfaatleri, milli meseleleri benim de şahsi meselemdir.

Hatay’da bir Suriyeli Arap’ın belediye başkanı seçilmesi, sizce tehdit mi?

Sizce de değil mi? Mezhepsel veya ırksal bir bakış açısıyla olaya yaklaşmadığımı başta vurgulamak isterim. Kimsenin milliyetiyle uğraşmayız, herkesin milliyeti kendince kutsaldır ama bu coğrafyaya kanıyla canıyla sahip olmuş; bu şehrin, Hataylılar tarafından yönetilmesini istemek kadar doğal bir şey olamaz. İlimizde yüzyıllardır yaşayan çok sayıda Arap kökenli hemşehrimiz var ama konumuz Suriyeli birinin belediye başkanı olma ihtimali. Meselemiz; Türkiye’nin köklü tarihini, kültürünü, yaşamını bilmeyenlerin şehrimizi yönetme olasılığı. Biz bu şehri kolay kazanmadık. Yanlış göç politikaları ve sığınmacılara kontrolsüzce verilen seçme ve seçilme hakkı sebebiyle kentimizin, ilçelerimizin idaresini bu şehri bilmeyen ve kökleri bu topraklarda olmayan birine vermek istemeyiz. Kimse de istemez. 

Suriyeli biri belediye başkanı ya da milletvekili olduğunda, parlamentodan aldığı güçle ne yapacak bilebilir misiniz? Gruplaşmalar, ayrılıklar yaşanacak. Ülkemize 2011 Suriye krizinden sonra niye geldiler? Savaştan kaçtılar. Biz Hatay’da yıllardır aşımızı, yolumuzu, hizmetlerimizi onlarla paylaşıyoruz. Neden? Çünkü misafirlerimiz onlar. Misafirlik bittiğinde de kendi rızalarıyla dönecekler. Dönmeleri sağlanmalı. Suriyelilerin yoğun yaşadığı mahallelere gidin bakın, mahallenin yapısı, şekli, görüntüsü bile size farklı gelecek. Yarın belediye başkanı olsa, bütün ilçe gözünüze farklı gelecek, şehir farklı gelecek, değişecek hem de çok hızlı bir şekilde her şey değişecek.

Şu anda belki bu mümkün görünmüyor ama gelecekte, 10-15 yıl sonra yaşanmayacağının garantisi yok. Veriler, rakamlar, demografik yapıdaki değişiklik, doğurganlık oranları ortada. Böyle giderse biz azınlığa düşebiliriz bunu görmek gerekiyor. Zaten şu anda bile ekonomik buhran nedeniyle haksız rekabet karşısında Hataylı esnaf kepenk kapatıyor. Suriyeli esnafın oda aidatı, sosyal güvenlik ödemesi, muhasebe tutma zorunluluğu yok. Sınır kapılarımız kapandı, nakliyecilerimiz iş kaybı yaşadı. Bavul ticareti bitti. Orta Doğu pazarını kaybettik. Turizm çöktü. İşsizlik oranı Türkiye ortalamasının üzerine çıktı. İntihar vakaları arttı. Büyük inşaat projelerinin arkasında ya Suriyeliler var ya da ortaklarından en az biri Suriyeli! Sanayide ara eleman ihtiyacı Suriyelilerle gideriliyor. Bu soruna çözüm bulunmazsa ustaları, atölyeleri çok ciddi sorunlar bekliyor. Böyle gitmesi durumunda çoğu sektöre Suriyeliler hakim olacak. Dilerim Suriye’de barış tesis edilir ve herkes kendi vatanında söz söyleme şansına yeniden ulaşır. Taş yerinde ağırdır.

Biraz da siyaset konuşalım. Malum seçimler yaklaşıyor. 6’lı masanın adayı da merak konusu. Bu çerçevede sizin de açıklamalarınız dikkat çekmişti, "Geçmişim bürokraside ve sahada çok parlak." demiştiniz. 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olmak ister misiniz? Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Bazı şehirler Türkiye’nin birer özeti gibidir. Hatay da bunlardan biri. Bu anlamda bir şehrin gönlünü fetheden, başarılarıyla adından söz ettiren belediye başkanları ülke yönetiminde de başarılı olabilecek potansiyele sahip kişilerdir. Hatay, Türkiye’nin modelidir, renkleri de aynı dertleri de. Üç dönemdir her renkten oy aldık. 12 yıldır yanı başımızdaki savaşa ve sığınmacılara rağmen barış ve huzuru sağladık. Hatay’da üst üste seçilen başka bir belediye başkanı yok. Doğal olarak o teraziye bizi de koymaları gayet normal. Bazı makamlar talep edilmez, hak edilir. Benim için de bugüne kadar hep böyle oldu. Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili adımın geçmesi üzerine gazetecilerin sorduğu bir soruya, adaylık söz konusu olursa ve “Sayın Genel Başkanımız aday olmazsa, böyle bir tasarrufta bulunursa benim ismimin 6’lı masada olmasından onur duyarım.” cevabını verdim. Evet, adaylık için adımın geçmesinden gurur duyarım. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda bugün olduğu gibi sonuna kadar yanında olacağız, çalışacağız. Kazanması için elimizden gelen her şeyi yapacağız ve inanıyorum ki bu seçimi biz kazanacağız. Türkiye, çok önemli bir seçime yaklaşmaktadır. Bu seçim, uçurumdan önceki son seçimdir, seçimde ya totaliter rejim ya da demokrasi diyeceğiz. Artık ideallerin birleştiği bir noktaya gelmek zorundayız. İdeolojik saplantılarımızı bir tarafa bırakmalı, ülke menfaatleri çerçevesinde, birlik ve beraberlik içinde gelecek adına birlikte hareket etmeliyiz.

Cumhurbaşkanı adayının kim olacağının karar merci ve muhatabı 6’lı masadaki sayın genel başkanlardır. 6’lı masanın belirleyeceği aday ülkemizin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır. 

Yapılan anketlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş' la birlikte sizin isminizin de önplana çıktığını görüyoruz. Bu çıkışınızı neye bağlıyorsunuz?

Aday olarak ismimin öne çıkması; üç dönemdir Hatay’da sağladığımız uyumun, başarının vatandaşlarımız tarafından takdir gördüğünü gösterir ki, bu da beni mutlu ediyor. Cumhurbaşkanlığı makamı; ülkesini, milletini, bayrağını seven her Türk vatandaşının erişmek isteyeceği bir mertebedir. CHP kadroları bu ülkenin bekası, refahı için gerekli insan kaynağına sahiptir. Her biri birbirinden değerli yol arkadaşlarımız, gerek partimizin gerek milletimizin verdiği görev ne olursa olsun layıkıyla yapacağından hiç şüphem yoktur.

Sayın Ekrem İmamoğlu ve Sayın Mansur Yavaş her biri çok başarılı ve sevilen arkadaşlarım. Ben de hem akademisyenlik görevimi hem de üç dönem belediye başkanlığı görevimi hakkıyla yerine getirmiş, kendi çevresinde ve siyasette olumlu duygular uyandırmış, önemli bir yerel seçimi azımsanmayacak kadar büyük bir farkla kazanmış biriyim. Vatandaşlarımızın da bu yarışta beni görmek istemesini doğal karşılıyorum, sağ olsunlar.

Peki Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı netleşirse CHP Genel Başkanlığına aday olmayı düşünür müsünüz ya da sizce kim olmalı?

Ben seçim bölgem Hatay’da şunu net söyleyebiliyorum. Milliyetçi bir insanım, ülkemin içinde bulunduğu durumu gördüm, bir tercihte bulunarak yaklaşık 8 yıl önce genel başkanımızın davetiyle Cumhuriyet Halk Partisi saflarında yer aldım. Onunla birlikte yıllardır çalışmaktan mutluyum. O gün geldiğinde partimizin tüzüğü, kurultay delegeleri ne derse saygı duyarız. Ama bizim ilk önceliğimiz genel başkan seçmek değil, Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacak cumhurbaşkanını seçmektir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandırmaktır. Çocuklarımıza güzel bir miras bırakabilmektir. 85 milyonun derdine çözüm önerilerimizle birlikte çare bulmak için yola çıkan 6 farklı siyasi partinin genel başkanlarının alacağı karara saygı duyacak, ülkemizin geleceğine sahip çıkacağız. Bu bilinçle önümüze bakıyoruz.

"Ulusal ve uluslararası karar vericiler adayımıza karar verecek" şeklinde bir açıklamanız olmuştu ve çok eleştirildiniz. Ne demek istediniz, uluslararası karar vericilerden kastınız nedir?

Ben asla “Millet İttifakının adayını dış güçler belirleyecek.” ya da “Bizim adayımızı dış güçler belirleyecek.” demedim. Her gün örneklerini gördüğümüz gibi bu konuda da dezenformasyon yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Geçmişte ve  yakın dönemde dış güçlerle işbirliği içinde olanları herkes biliyor.

Bir televizyon programında gazetecinin “Sizin de isminiz Cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçiyor.” demesi üzerine, isim konusundan çok, sistemin önemli olduğunu vurguladım ki bugün de aynı şeyi savunuyorum. Seçime daha uzun zaman varken “Kimlerin cumhurbaşkanlığı adaylığında ismi ön plana çıkartılıyorsa, o isimlerin yıpratılmak istendiği için öne çıkartıldığını” söyledim.

Oradan 30 saniyelik video kesip konuyu saptırdılar. Ne başında anlattıklarım ne de sonunda milli endişelerimi dile getirdiğim konular var. Ne dediğimi bilmek isteyen açsın hepsini izlesin programın ama bunu yapmazlar, tek işleri çarpıtmak.

Ne çabuk unuttuk, bir siyasi parti liderinin daha hiçbir resmi görevi yokken yurt dışında nereleri ziyaret ettiğini, hangi uluslararası karar vericilerin kapılarına gittiklerini, “Ben BOP eş başkanıyım.” dediklerini, danışmanlarının başka ülke yöneticilerine tüm vatandaşlarımızı rencide edecek şekilde neler söylediklerini! Daha yakın dönemde iktidar partisinde MYK üyeliği gibi etkin görevler almış birinin “Biz Amerika’nın desteği ile iktidara geldik.” lafını da unutmadık. Hangi partinin yabancı bir büyükelçilikte kuruluşunun konuşulduğunu, Türkiye ve Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmek istendiğini de çok iyi biliyoruz. Kimse bunları unuttuğumuzu sanmasın.   

Bakın, Türkiye, dünyanın en önemli petrol rezervlerine sahip olan Orta Doğu ve Hazar Havzası ile önemli deniz ulaştırma yollarının kavşağında bulunan Akdeniz Havzasında. Karadeniz Havzası ve Boğazlar, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’nin oluşturduğu coğrafyanın merkezinde. 

Egemen emperyal devletler, üç tarafı denizlerle çevrili, tüm enerji kaynakları ve ulaştırmanın merkezinde bulunan jeopolitik ve jeostratejik açıdan büyük öneme sahip olan ülkemizin seçim sürecine kendi çıkarları doğrultusunda elbette müdahil olmak isterler. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra emperyal devletlerin ülkemiz yönetiminde etkin olmak istediklerini, kimi zaman bunu başardıklarını ve ülkemizden bazı siyasilerin de on yıllardır yabancı güçlere pirim verdiğine inancımı dile getirdim. Kimse boşuna uğraşmasın, üzerimize çamur sıçratmak isteyenler kendilerine baksın. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, milli ilkeleri özümsemiş CHP’nin ve şu anda 6’lı Masanın belirleyeceği cumhurbaşkanı adayı kimseye taviz vermez, kimsenin onayını beklemez, hiç kimseye biat etmez. Bizim için sadece milletimizin onayı vardır. Tabi bunlara taviz verenler ve verenleri savunanların söylemlerimizi anlamaması normaldir. Sözlerimizi çarpıtarak gündeme getirmeye çalışanlar, akıllarınca politika yapmaya kalan zavallılar.

Ne zaman siyasete katılmaya karar verdiniz? Sizi bu konuda etkileyen ne oldu?

Enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji dalında tıp doçentiyim. Doktorluğum süresince ülkemizin farklı şehirlerinde görev yaptım. 2002 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin kuruluşunda görev almak üzere Hatay'a döndüm. Burada kurucu başhekim yardımcısı ve rektör danışmanı olarak idari görevler üstlenmiştim. 2009 yerel seçimlerinde şehrimizdeki sıkıntıları yakından görmem ve Antakya Belediye Başkanlığı adaylığını kabul etme kararım benim için önemli bir dönüm noktası kabul edilebilir. 

Peki siyasetçi ve akademisyen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?

Hekimliği yine seçerdim. İnsanların sağlığını korumak, canlarını kurtarmak gibi kutsal bir görev olan hekimliği sürdürürdüm. Ancak öyle bir dönemdeyiz ki, artık hepimiz kendi isteklerimizi, ideolojimizi bir tarafa bırakarak ülkemizin geleceğine kafa yormak zorundayız. Kaybettiğimiz değerlere yeniden sahip olmak, adaleti yeniden mülkün temeli haline getirmek, eğitimdeki, sağlıktaki, iç ve dış politikadaki sorunları çözmek ve yaşanılabilir Türkiye’yi inşa etmeliyiz. Son yerel seçimler gösterdi ki halkımız artık çareyi, umudu, düzlüğe çıkışı partimizden, 6’lı masadan beklemektedir. Bunu başarmak zorundayız. 

Son olarak Hatayspor Onursal Başkanı Lütfü Savaş, Hatay Spor ile ilgili neler söyler? Bu sezon lig şampiyonu sizce hangi takım olur, öngörünüz nedir?

Hatayspor, Süper Lig'e çıktığı ilk günden beri lige renk katan, göze hoş gelen ve taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan bir oyun ortaya koydu. Hatayspor, çok zor günleri geride bırakarak bu seviyeye geldi. Takım 3. Lig'e düşmek üzereyken sahip çıktık ve doğru planlama ve yönetim anlayışıyla bugünlere geldik. Bu sezon ise; ligdeki sıralamamız şu anda istediğimiz gibi olmasa da sezonu ilk 10'da tamamlayacağımızı düşünüyorum. Volkan hocanın takımın başına geçmesiyle takımımız ve taraftarlarımız biraz daha hareketlendi. Hatay halkı ve bordo-beyazlı taraftarlarımız Volkan hocayı bağrına bastı. Hocamız da şehri çok seviyor. Hatayspor'un hedefi her zaman yapabileceğinin en iyisi yapmak ve Türk sporuna hizmet etmektir. Bu sezon hangi takım şampiyon olur bilemem ama hak edenin şampiyon olmasını yürekten dilerim. İnşallah bir gün Hatayspor'umuz da Süper Lig'de şampiyonluk ipini göğüsler.

Röportaj: Hande İpekgil 

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!