Levent Uysal Yazio: İnsanın Dengeli Olmasının Kusursuz Yolları

Levent Uysal’ın en büyük hayali ne mi olurdu? Benim en büyük hayalim, henüz gerçekleşmemiş olandır! Hep böyle derim. Henüz gerçekleşmedi! Çünkü kızım ve oğlumun, hayırlı insan olması benim en büyük hayalim. Onlar benim en büyük hayat projem, henüz bu projenin sonuçlarını görmek için vakit var. 

Fakat söyleyeyim, en büyük gücüm de olumsuz duyguları kabullenip, onları kabullenerek bertaraf etmek. Anlatayım. Benim hiçbir zaman materyalist bir dileğim olmadı. Örneğin Hilton’un müdürü olayım gibi bir derdim olmadı kariyerimin başında. Ama Hilton’da çalışırken, başarılı olmak, işimi en iyi şekilde yapmak en büyük isteklerim ve çabalarımdı.

Kişisel hayalim, tabii ki her insanın nefsinden doğan birtakım istekleri vardır (en iyi araba, kıyafet vs), bunlar hiçbir zaman birincil önceliğim olmadı.

Parayı ben iyi yaşamak için kazanıyorum. Para amacım değil. Yapmış olduğumuz yapıda, en iyiyi yaşamak, en iyiyi yapmak için yaşıyorum. Ofisimi dizayn ederken, saatlerce otursak rahat olalım diye, ev ortamı olun, keyifli olsun diye dizayn ediyorum burayı. Parasız olmaz evet ama onu nasıl kullanacağımızı bilmemiz gerek. Sistem bunun üzerine kurulmalı. 

Hiç paranız yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Çok varsa eğer kontrolsüzce kullanabilirsiniz. Ama olanı arttırma, olan konforu arttırma amacıyla çalışırsanız en verimli şekilde var olabileceğimize inanıyorum. Bunun yanında, en yakınlarımın hayatlarını daha kolay, daha rahat, daha iyi hale getirmek için çalışıyorum.  Ben örneğin, sekiz değil, yedi saat çalışmasını istiyorum çalışanlarımın. Bir saatte ise, kitap okuyun, bir şeyler öğrenin. Ve mesela sonrasında Nişantaşılife’a öğrendiklerinizden birkaç şey yazın. Bu şekilde herkes, iki üç cümle bir bilgi atsa, her gün yüzlerce yeni bilgi, yeni ortak nokta üretilir. Yani bir saat çalışmayarak, nasıl daha çok çalışılır modeli ve sosyal birliktelik, sosyal loyalty. 

Tüm paranı karşılıyorum, evinden en az 100 km (1 hafta sonu) uzağa git. Oradan bilgiler paylaş. Hem detoks hem rahatlama hem de bilgi edinme ve bilgi paylaşma. 6 ayda bir gün, 600 km git diyorum. Parayı karşılıyoruz. Ailenle hatta. Farklı bir yapı, farklı bir yer, yeni bilgiler… Bunları yaparak aslında, çalışan insanımıza günde bir saat tatil; haftada bir gün, ayda bir gün gezme. 

Neden bunu yapıyoruz, çünkü kişisel değer. Verdiğimiz değeri gösteriyoruz. Biz çalışanlarımızı düşünüyoruz. Biz bilgiye de, deneyime de değer veriyoruz.  Düşünsenize, günde 1500 yeni bilgi… Yaşam ansiklopedisi. Günde yalnızca 1 saatle. Kendi kendine yapmaz belki ama desteklersek; bir gün 100 km uzağa, 600 km uzağa gidebilir. En başta kendi için, sonra çevresi için. Yeter ki olumsuz duygularınla başa çık. Onları yok sayma ama bertaraf et, dedim ya.

Hepimiz zaman zaman kendimizi olumsuz düşünceler yığınıyla boğuşurken buluyoruz. Güzel giden her şeyin keyfini çıkarmak yerine, kötü gidebilecek şeyleri düşünerek zihnimizi ve bedenimizi yoruyoruz.

Düşüncelerimizin çoğu, bilinçli olarak seçmediğimiz duyguları yansımaları oluyor. Birisi sizi eleştirdiğinde, hemen o kişiye kızmaya ve ondan uzaklaşmaya karar vermezsiniz örneğin veya bir başkası arkanız gelip “Boo!” diye bağırdığında bilinçli bir şekilde şaşırmaya ve korkmaya karar vermezsiniz. Siz isteseniz de istemeseniz de bu düşünceler sizi bulur. Duygular, zararı önlemenize yardımcı olmak için çevrenizdekilere otomatik yanıtlar oluşturur. Bu, mutluluğu bulmayı daha zor hale getirebilir çünkü çevremiz pozitiften çok, negatif olanla doludur. Eleştiriler, kıskançlıklar, kızgınlıklar, kavgalar, sağlıksız rekabetler… Belki de bu nedenle, günlük dilimizde olumsuz duyguları ifade etmek için çok daha fazla kelime olması şaşırtıcı değil.

Penn State Uygulamalı Dilbilim dalında Doçent olan Robert W. Schrauf; kelimelerin, insanların duygularına, nasıl düşündüklerine ve duyguları nasıl işlediklerine dair ipuçları verdiğine ışık tutan bir çalışma yürüttü. Bu çalışmada, araştırmacılar Chicago ve Mexico City’deki insanlardan, o an akıllarına gelen kadar duyguyu listelemelerini istedi. Bu kelimeler daha sonra negatif, pozitif veya nötr olarak kategorize edildi. Kültür veya yaştan bağımsız olarak, insanların; olumsuz duyguları tanımlayıcı kelimeleri, olumlu veya nötr duyguları tanımlayıcı olanlardan daha fazla bildiklerini keşfettiler. Listelenen tüm kelimelerin yüzde 50’si negatif, yüzde 30’u pozitif ve yüzde 20’si nötr idi. Bu aynı zamanda hepimizin sadece olumsuz düşünmeye yatkın olmadığını, aynı zamanda bu duyguları, olumlu olanlardan daha yoğun yaşadığımızı da gösteriyor. Olumsuz duyguları, olumlu olanlardan daha derin izler bırakıyor hayatımızda.

Bu olumsuz duygular hep kötü mü peki, bizi hep aşağıya mı çekiyor, hep zarar mı veriyor?

Bu olumsuz duyguları, iyi bir sebep için, iyi bir sonuç ortaya çıkarmak için kullanmak mümkün değil mi?

Olumsuz duygular bize bir şeyin yanlış olduğunu söyler, bu nedenle bu duyguları işlemek için daha fazla dikkat, zaman ve enerji harcamamız daha olasıdır. Schrauf’un ifade ettiği gibi, “Olumsuz duygular daha ayrıntılı düşünme, daha ince ayrımlar gerektirir. Bu yüzden daha fazla isim gerektirir.” Yüzyıllar boyunca kültürler daha olumsuz kelimeler geliştirdi, çünkü bu hayatta kalmamızı ve refahımızı sağlamaya yardımcı oldu.

Hoş olmayan duygular, yaşamın iniş ve çıkışlarını anlamamıza, olumlu olanlar kadar, belki de daha fazla yardımcı oluyor. Olumsuzluklar olmadan, deneyimlerimizi değerlendiremeyiz, öğrenemeyiz veya gerçek memnuniyet duygusunun farkına varamayız. Öfke veya üzüntü gibi duyguları bastırmaya çalışmak aslında memnuniyet duyumuzu azaltabilir. Toplumun sürekli olarak olumlu duyguları yüceltme eğilimi, aslında gayet doğal ve gelişimimiz için gerekli olan olumsuz duyguları hissedenlerin dışlanmasına ve utanmasına da sebep oluyor. Oysa sürekli olumlu olmak, kendi risklerini taşır.

İlk olarak, düşünceleri bastırmak hayatın deneyimlerini doğru bir şekilde değerlendiremeyeceğimiz anlamına gelir. Eğer olumsuz olana izin vermezsek, olumlu olandan gelen memnuniyet azalır. İkinci olarak; olumsuz duygular, hayatta kalmamız için bir gerekliliktir. Bir sağlık sorunu, bir ilişki ya da iş ile ilgili olumsuzluk, bize bir sorun olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Dikkat edilmesi gereken ve değiştirmemiz gereken şeyler konusunda bizi uyarır. Son olarak, düşünce ve duyguları bastırmak, fiziksel sağlığımız için kötü olabilir ve strese neden olabilir. Çalışmalar gösteriyor ki; duygularını baskılayan ve reddeden kişilerin, olumsuz düşüncelerine neden olan konuyla karşı karşıya kaldıklarında daha fazla stres yaşadıklarını gösteriyor.

Olumsuz düşünce ve duyguları kabul etmek, hayatımızın daha fazla netleşmesine ve anlaşılmasına yol açacaktır. Yeter ki, duygusal durumumuzu değiştirmek için acele etmeden nasıl hissettiğimizi önce bir kabul edebilelim. Çünkü bir şeyi pürüzsüz hale getirmek için önce pürüzlerin varlığını kabul etmeliyiz. Ancak o şekilde değişimin gerekliliğini ve nasıl yapılması gerektiğini görebiliriz. İnanın bilinçaltınızı, bu negatif duyguları ortaya çıkarırken kötü bir niyete sahip değil, aksine sizi korumaya ve daha ileriye gidebilmeniz için desteklemeye çalışıyor. 

Ağrımız olmazsa, vücudumuzun o bölgesinde bir sorun olduğunu fark edemeyiz ve tedavi alamayız öyle değil mi? Hepimiz ağrılardan nefret ediyoruz ancak ağrılar olmazsa asla iyileşemeyiz, bedenimizin sağlıklı için ağrılar en büyük yardımcımız. İşte olumsuz düşünceler de zihnimizin sağlığı için gerekli. Onlar yokmuş gibi davranmak, anormalmiş gibi davranmak, olumsuz düşüncelerden utanmak, zihnimizin en sonunda geri dönülemez şekilde hastalanmasına sebep olacaktır. Olumlu ve olumsuz tüm duyguları, kendi iyiliğiniz için kullanabileceğinizin farkında olun ve kullanın!

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Acun Ilıcalı Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Yeni Takımı Slovenya'dan
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı